Bugünlerde referandum anketleri, analizler, kampanya değerlendirmeleri en hassas gündemimiz olmuş durumda. Bu minvalde yapılmış ilginç değerlendirmelerden biri şu şekilde:
"Araştırma verilerine baktığımızda, kararsızların çoğunluğunun kadın olduğunu görüyoruz. Yine araştırma sonuçlarında EV KADINLARININ %17.4’Ü KARARSIZ diye bir veri yayınlandı. Belki rakamlara baktığımızda bu sonuç bizim çok dikkatimizi çekmedi. Birbirinden üç beş puan farkla her meslek grubunda kararsızların olduğunu gördük ve dedik ki, toplumun her meslek grubunda birbirine yakın oranda kararsız var. Hâlbuki tabloyu tam olarak yorumlayabilmek için, Türkiye’deki seçmenin gerçek sayılarına bakmak lazım. Ülkemizdeki HER ÜÇ SEÇMENDEN YAKLAŞIK BİRİNİN EV KADINI olduğunu düşünürsek, ev kadınlarının %17.4’ü kararsız dediğimizde bahsettiğimiz rakamın büyüklüğünü daha iyi anlarız."
Bu veri oldukça önemli. O halde iki soru:
Birincisi, ‘ev kadını’ ne demektir? Cinsiyetçi iması dışında ‘ev kadını’ olarak kodlanan bu genişçe toplumsal kesimin politik anlamda bir ‘pazarlık grubu’ olduğu düşünülebilir mi? Bu anlamda AKP’nin ‘halı, yolluk, kilim kenarına ayağınıza getirdiği’ sosyal politikası, referandum sürecinde ne tip unsurlara dayanmakta?
İkincisi, neden kadınlar (kadınlar için istihdam dışı nüfusun yüzde yetmişlere dayandığını düşünürsek bu genellemeyi yapabiliriz) KARARSIZ durumdadır?
‘TAM ZAMANLI EV KADINI BESLEYENLER’
‘Ev kadını’ ifadesinin cinsiyetçiliği en başta kadın nüfusunun büyük bir çoğunluğunu üretim faaliyetinin büsbütün dışında tanımlaması. ‘Modern aile’ sistemi içinde erkeklerin, ‘tam zamanlı ev kadını besleyenler’ olarak nitelendirilmesi tam da bunu ifade eder.
İşin aslı eğer dünyadaki genel eğilimlerden bahsedeceksek, ‘tam zamanlı ev kadını besleme’ (yeniden üretimdeki emek burada konu dışı!) 1950-60’lara kadar işçi sınıfı için oldukça zor bir ‘aile ideali’dir (Sosyalist Feminist Proje, cilt 1,Kalkedon yayınları, s.174). Bugünlere bakıldığında bu çok daha zor hale gelmiştir. Kadınlar çoğunlukla düzensiz ve daha ucuza bile olsa emek piyasasının kapısındadır.
Emeğin feminizasyonu mevcut sermaye birikim biçiminin kaçınılmaz sonuçlarından biri. Aynı anlama gelmek üzere bugün pür anlamda ‘kapitalist üretimden mutlak biçimde yalıtılmış kadın emeği’ belirgin olarak azalmaktadır.
Dolayısıyla ‘ev kadını’ ifadesinin cinsiyetçiliği, ‘parazit bir toplumsal grup’ imasının ötesinde bilimsel verilerle de uyuşmamaktadır.
Daha fazlası da vardır. ‘Ev kadınları’ için parazitlik imasının çok ama çok dışında bir başka olgudan bahsetmenin tam zamanıdır.
“Dünya çapında kadınlar hala çocukları için ana destek kaynağı olmayı sürdürmektedir, erkekler ise aileden aileye geçmekte ya da hiçbir biçimde bir aile içinde olma ihtiyacı duymamaktadır” (Sosyalist Feminist Proje, cilt 1,Kalkedon yayınları s.282).
Bu çok global geldiyse, şunu aktaralım;
Bugünün Türkiye’sine bakıldığında en anlamlı verilerden biri, istatistiklerde ‘dağılmış aile’ olarak kodlanan ve boşanmalar, ölümler sonrası oluşan tek ebeveynli aile yapılarının istikrarlı biçimde artışıdır. İşte bu ‘dağılmış aile’ yapılarının %62’si kadınlardan oluşuyor. Bu da aslında dünya-tarihsel eğilimlerle uyumlu biçimde kadınların daha fazla ‘aile sorumluluklarının’ taşıyıcısı haline geldiğini ifade etmektedir.
Erkeklerin ortadan kaybolduğu bir tablo bu. Giderek daha dramatik anlamda kadınların sorumluluğu artıyor.
Tam da bu verilerden hareketle, referandum bağlamında, kadınların belirgin biçimde KARARSIZLAR olarak kaydedilmesini ‘pazarlık payı’ olarak değerlendirmek mümkün. Gündelik, kısa vadeli ve somut çıkarların ne olduğu konusu, aktardığımız biçimde yüksek sorumlulukla donanmış kadınlar için hayat memat meselesi durumundadır.
Referandumla gündeme gelen ‘büyükanne maaşı’ bu pazarlık payını gözetmeye yöneliktir. Büyükanne maaşı hem ailede yaşlı/muhafazakar toplamı kollamak anlamında hem de ‘dağılmış aileye’ adrese teslim ‘kadın-dostu’ politikalar üretmek anlamında önemli.
İstatistiğin soğuk ifadelerine bakacak olursak ‘dağılmış aile’ yapılarındaki hızlı artış, kadınların giderek daha belirgin biçimde ‘aile reisi’ olması, ‘sosyal yardım’ konusunu çok önemli hale getiriyor. AKP başından beri en çok da bu alanı önemsedi. AKP’nin en güçlü örgütü kadın çalışması içinde oldu hep. Kömür ve makarna tam da buraya doğdu...
Bugünse KARARSIZ kadınları etkilemek için çok daha az havuç var ellerinde.
‘Göklerden gelecek karar’ kadınların umurunda bile değil. İşin püf noktası HAYIR’ı ev ev kapı kapı örgütlemek…