Kocaeli, doğanın tahrip edilmesiyle başlayan çevre ve hava kirliliği ile yarattığı sonuçlardan fazlasıyla payına düşeni alan bir kent.
Doğayı tahrip etmek yetmezmiş gibi doğanın yarattığı doğal ranttan bedelsiz yararlanmak yani halkın malını bedelsiz kullanmak için de olmadık hamleler yapan AKP, bu rantı çok rahat sermayenin önüne yatırıyor, yani halkın prtak değerlerini çok rahatlıkla sermayeye peşkeş çekebiliyor.
İzmit Körfezi ve civarındaki su kaynaklarının sanayi kuruluşlarına bedelsiz kullandırılması gibi rantlar halkın pek dikkatini çekmediği için de uzun yıllar elden ele dolaşabiliyor.
Bu büyüklükteki rantın ilk peşkeş çekilişi değil. Köseköy bölgesinde Sabancı grubuna ait lastik fabrikası kurulurken seçilen yerin en önemli özelliklerinden biri geniş yer altı suyu kaynaklarına sahip olmasıydı. Ve bu kaynak, grubun fabrikası tarafından bedelsiz kullanılacaktı.
Çünkü yatırım yapıldığı için bazı mali yüklerden muaf tutulmaları yasa gereğiydi.
Öyle de oldu, grup yıllarca o kaynakları bedelsiz kullandı. Bölgedeki o kaynak, diğerlerince de aynı biçimde kullanıldığı için şimdilerde tükenme aşamasında.
Ama, bu kez dikkatleri çeken başka bir nokta Hereke oldu. Bu bölgemizdeki en büyük sanayi kuruluşu olan Nuh Çimento fabrikası, benzer bir olanağı bedelsiz olarak kullanıyor. Hem de yıllardır.
Bu kullanılan değer kamunun malı yani halkın. Dolayısıyla, bedelsiz kullanımı dolayısıyla kamu zarara uğratılıyor. Yani, kamu kaynakları, bir formül uydurulup yine sermayenin cebine peşkeş çekiliyor.
İddianın sahibi Hereke Çevre Derneği Başkanı Hayri Altınok. Kendisi, doğanın tahtip edilmesi ve doğal kaynakların kullanımı konusundaki amansız mücadeleyi yıllardır her türlü baskı ve tehdite karşı koyarak sürdürüyor. Bu mücadelesine yakından tanık olduğum Altınok, Hereke’deki Nuh Çimento fabrikasının, 8.5 yıldır atıksu bedeli ödemediği iddiasını kamuoyu ile paylaştı.
Altınok’a göre, AKP, İzmit Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSU) eliyle Nuh Çimento’ya milyonlarca liralık kıyak yapıyor.
Bu iddia yenir yutulur cinsten değil.
Büyükşehir sınırları 2004 yılında il sınırları olarak kabul edildikten sonra, su ve kanalizasyon konusunda bütün yetkiler İSU’nun elinde. İl sınırları içinde artezyen kuyusuna bile İSU tarafından saat takılıp ücreti alınıyor ve ayrıca atıksu bedeli de tahsil ediliyor.
Akarsular veya göllerin denetimine de sahip olan İSU, yetkileri çerçevesinde sanayi tesislerinin kullandıkları arıtılmamış ham suya, diğer içme sularına oranla daha düşük bir tarife uyguluyor.
2008 yılına kadar Hereke’deki Ulupınar deresinden su alıp ham ve atıksu bedeli ödüyen Nuh Çimento, bu yeni durumdan yararlanarak, 8.5 yıl önce deniz suyunu arıtıp kullanmaya başladı.
Böylece, aylık ortalama 250 bin ton su kullanan Nuh Çimento, İSU yöneticilerinin bu konudaki gözlerindeki bozukluğu veya aşırıya kaçan iyi niyetlerini hesaba katarak, bugünkü tarifeye göre aylık tutarı 2.5 milyon TL civarı olan su maliyetini deniz suyunu arıtarak neredeyse sıfırladı.
Bu durumun yarattığı ranta gelince…
Her sanayi kuruluşu, 1 ton atık su için İSU’nun bu günkü tarifesine göre 3.23 TL ödemek durumundadır. KDV ile birlikte bu rakam 3.5 TL’dir. Buna göre, aylık ortalama 250 bin ton deniz suyu kullanan Nuh A.Ş, 875 bin TL ödeme yapması gerekiyor. Bu rakam, yıllığa vurulduğunda 10.5 milyon TL’ye ulaşıyor. Toplamda 8.5 yıllık bedelsiz kullanım düşünüldüğünde, düz hesap 90 milyon TL.’lik bir kaynağın AKP eliyle firmaya peşkeş çekildiği görülecektir.
Anayasa’nın 168. Maddesi;
‘’Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir'',
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 715. Maddesi de,
''Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz'',
Hatta, Anayasa’nın 43. Maddesi de ''Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir’’ derken, koskoca bir sanayi kuruluşunun atıksu bedeli ödememesi, üstelik böylesi ciddi bir rakamın görmezden gelinmesi kabul edilir bir tutum değildir.
Özetle, Nuh Çimento, deniz suyunu arıtıp kalan tuz ve kimyasalları derin sulara deşarj etmesi gerekirken limanının hemen altına boca ediyor. Bu da, bölgenin yaşam kaynağı olan denizdeki doğal yaşamı tümüyle bitiriyor.
Hal böyleyken, söz konusu iddiaları araştırmak, ilgili kurumların hesaplarını incelemek, varsa bir açık yöneticiler hakkındaki iddiaları ihbar kabul edilip res’en soruşturma açmak da savcılıkların işidir.
Çünkü, iddialar doğruysa (ki, doğru olduğuna inanıyorum) deniz suyunu sıfır bedelle kullananlar, kamu kaynaklarından 90 milyon TL’lik atık su bedelini iç ediyor demektir.
Oysa, Kocaeli halkı halen atık su bedeli ödüyor. Bu bedelle, iliğine kemiğine kadar sömürülüyor.
Hak, hukuk, adalet, nerede dersiniz ?