İran’dan dünyaya ve Türkiye’ye…

Geçtiğimiz günlerde İran’da ortaya çıkan kitlesel hareketlenmeyi izledik; öğrenmeye, anlamaya çalıştık.

Pek kolay olmadı, olmuyor…

Nasıl olsun ki? İran’da sokağa dökülen insanların sınıfsal konumları, sokağa dökülme nedenleri, neyi hedefledikleri gibi konularda pek çok görüş ortaya atılıyor. Ayrıca, ülkenin yönetimine oynayan siyasal çevreler arasındaki hasımlaşmalar durumu daha da karmaşık hale getiriyor.

Ancak, en azından bir konuda netlik var: Komünistlere kadar uzanan bir yelpazede İran solunu oluşturan örgütler ve çevreler, kitlesel tepki ve hareketlenmeyi temelde haklı buldu; “emperyalizmin oyunu”, “turuncu devrim girişimi” gibi yaftalarla peşinen kestirip atan da izleyebildiğimiz kadarıyla hiç çıkmadı.

Daha fazlasını anlama ve anlamlandırma çabalarıyla birlikte İran’daki gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz. Bu arada, İran’daki son gelişmeler, Türkiye’deki Gezi ayaklanması, başka ülkelerde zaman zaman kitlesel boyutlara ulaşan hareketlenmelerden kalkarak kimi sonuçlara varmak mümkün görünüyor.

“21. yüzyılda kitlesel hareketlenmeler” diyebileceğimiz genel başlık altında ulaşabildiğimiz sonuçlar şöyle:

I

Görüldüğü kadarıyla yaşadığımız çağın kitlesel hareketlenmeleri hem sınıfsal bileşim hem de harekete geçirici etmenler açısından yalın olmayacak; çeşitlilik içeren, karmaşık yönler taşıyacaktır.

II

Bu “yalın olmama” durumu kuşkusuz solun bugün dünya ölçeğinde etkisiz kalmasıyla bir şekilde ilişkilidir. Ancak, karmaşıklık ve çeşitliliği, belki de “amorfluğu” bütünüyle bu nedene bağlamak doğru olmayacaktır. Güçlenmiş bir sol da önünde kitlesel yönelim ve arayışlar açısından eski dönemlere göre daha karmaşık ortamlar bulacaktır.

III

Bugünkü dünya sistemi veri alındığında, emperyalist odakların hiç bulaşmayacakları, “bize buradan ekmek çıkmaz” yargısıyla yaklaşacakları, bir şekilde manipüle etmeye çalışmayacakları herhangi bir kitlesel hareketlilik beklemek boşunadır.   Dolayısıyla emperyalist odakların sergileyebilecekleri “ilgi” ve “yakınlık”, solu bu tür hareketlerden uzak tutan bir etki yaratmamalıdır.

IV

Dar anlamda işçi sınıfı ile geniş anlamda “halk” arasındaki ilişkilere yeni bir diyalektikle yaklaşmak gerekmektedir. 20. yüzyılda tanık olunan süreçlere göre bugün işçi sınıfı daha amorf durumdaki “halk kesimleri” içine gömülmüş durumdadır. Bu durum, belirli bir siyasal iktidarın alaşağı edilmesi açısından pek sorunlu olmasa bile sosyalizm yoluna girilmesi açısından sorunludur.   

V

İşçi sınıfının kendisi dışında başka hiçbir özne ya da örgüt kendi başına gerçek anlamda sınıf hareketi yaratamaz. Sosyalistler de oturup bir sınıf hareketinin ortaya çıkmasını bekleyemez. Bu durumda ve yukarıdaki (IV) dikkate alınarak sosyalistlerin yapması gereken, sınıfı gömülü olduğu “halkın” içinden çekip çıkarma gibi bir niyet taşımayan, ama orada “daha ayrık” ve “öncü” konuma gelmesine katkıda bulunacak çalışmalardır.

VI

Günümüz dünyasında sosyalistler, yabancıların “grassroots” dedikleri tabandan/alttan halk örgütlenmelerine bunlar nerede varsa özel önem vermeli, bu yöndeki girişimleri özendirici rol oynamalıdır. Bu tür örgütlenmeler, karmaşık yönler taşıması kaçınılmaz hareketlenmelere en azından belirli bir yalınlık getirebileceği gibi “örgüt-sınıf-halk” bağlantısının kurulmasına da yardımcı olacaktır.

VII

İran diye başladık, oradan Türkiye’ye dönerek bitirelim:

Evet, karmaşıklık dedik, çeşitlilik dedik, arkasındayız; ancak İran’daki duruma bakıp Türkiye’deki olası kitlesel hareketlenmelerin de aynen öyle gelişeceğini söyleyemeyiz. Türkiye’de taşlar İran’a göre daha fazla yerine oturmuştur; sınıfsal, ideolojik, kültürel vb. ayrım çizgileri görece daha nettir. Bu da Türkiye solunu daha şanslı kılabilecek bir potansiyele işaret etmektedir.

“Bunu neye borçluyuz?” sorusunun yanıtına kalkışıp durup dururken şimşekleri üzerimize çekmek istemeyiz…

İstemeyiz… Ama gene de bir ipucu verelim: Orta Doğu coğrafyasında Kürt hareketinin en modern, ileri ve soldaki kolu hangi nedenlerden dolayı Türkiyeli ya da Türkiye çıkışlıysa, Türkiye solu da aşağı yukarı aynı nedenlerden dolayı görece daha şanslıdır.