İnsan hakları için yeniden

10 Aralık günü İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 72. yıl dönümü olacak. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin hazırlanması, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde, 29 Nisan 1946 tarihinde, İnsan Hakları Komisyonu’nun kurulmasıyla başlamıştır. Komisyonca hazırlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948 günü Fransa’nın başkenti Paris’te toplanan BM Genel Kurulu’nda kabul ve ilan edildi. Türkiye'de Evrensel Bildirge, 27 Mayıs 1949 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Evrensel Bildirge beş yüzden fazla dile çevrilmiş olup bu özelliğiyle en çok dile çevrilen insan hakları belgesi olma özelliğini taşımakta.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 4 Aralık 1950 tarihli toplantısında, 423 (V) sayılı kararıyla “10 Aralık” gününü, “İnsan Hakları Günü” olarak ilan etmiştir.(1) İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde kabul edilen haklar; herkesin doğuştan eşit olduğu, herkesin yaşama hakkı olduğu, işkence ve kötü muamele yasağı, adil yargılanma hakkı ve düşünce özgürlüğü gibi temel yaşamsal konulardaki haklardır.

Söz konusu dönemin, İkinci Dünya Savaşı sonrasında reel sosyalizmin gücünün ve prestijinin en fazla olduğu döneme rastlaması ise elbette bir tesadüf değildi. Sosyalizmin yurttaşlarına sağladığı ekonomik, siyasi ve kültürel hakların etkisinin tüm dünyada hissedilmeye başladığı bir süreçte diğer ülkelerin de temel insani hakları "tanıması" kaçınılmazdı. Tıpkı sosyalizmin çözülüşüyle birlikte tüm kazanımların birer birer kaybedilmesi sürecinde olduğu gibi.

Bugün geldiğimiz noktada ise bütün bu haklar açısından aradan geçen 70 yılın çok daha gerisinde olduğumuz artık herkesin kabulü. Son yıllardaki bazı veriler  tablonun vahametini gözler önüne sermeye yetiyor.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi verilerine göre 2020 yılı Mart ve Kasım ayları arasında sadece koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle tespit edilebilen 368 işçi yaşamını yitirirken aynı dönemde iş cinayetlerinde toplam 1452 işçi aramızdan ayrıldı.(2) Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun hazırladığı rapora göre 2020 yılının ilk on ayında 397 kadın, erkek şiddeti sonucunda yaşamını yitirdi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre 2019'da 5-17 yaş grubunda olan çalışan çocuk sayısı 720 bini bulurken, Adalet Bakanlığı’nın Adli Sicil İstatistikleri’ne göre 2019'da çocukların cinsel istismarına yönelik açılan davalardaki suç sayısı 22 bin 689’a çıkarken, bu davalarda 15 bin 651 mahkumiyet kararı alındı. Son sekiz yılda suç sayısı yüzde 29, mahkumiyet kararı yüzde 43 arttı.(3) 

Bu veriler bize ne söylemekte? Kadınların ve işçilerin yaşam haklarının fiilen ortadan kaldırıldığını, hayatına devam edebilenlerin ise sürekli ayrımcılığa ve eşitsizliğe maruz kaldığını, çocukların hayatlarının baharında sömürü düzeninin içine itilerek hayallerinden mahrum bırakıldıklarını ve istismara uğrayanların hayatlarının karartıldığını. 

Onlarca yıl önce mücadelelerle kazanılan haklarımızın elimizden teker teker alındığı bu dönemde, hak gasplarına karşı sosyal medya dışında da tepki koyma ihtiyacı kendisini her geçen gün daha da güçlü hissettirmekte. Sokakların "yardım edin, açım" çığlıklarıyla inlemeye başladığı bugünlerde yaşam hakkı ve çalışma hakkı başta olmak üzere tüm haklarımızı yeniden kazanmak için, zaman, atılan çığlıklara pencerelerden kulak vermeyi bırakıp, kapının önündeki seslere ses verme, omuz verme zamanıdır. 


NOTLAR:
(1) https://www.ihd.org.tr/insan-haklari-gunu/
(2) http://www.isigmeclisi.org/
(3)  https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyede-%C3%A7ocuk-haklar%C4%B1-yeterince-korunuyor-mu/a-55670606