Uzun uzun düşündüm ve bir süre insanı yavaş yavaş delirten şeylerden söz etmek istiyorum. Başlangıcı da en ağır toplardan biriyle yapalım: İç ses ile. İç ses, hepimizin deneyimlediği üzere çoğu zaman insanı zıvanadan çıkartan sestir. Bu arkadaş soru sormaktan sadistçe zevk alır, aynı zamanda pek üretkendir ve müthiş senaryolar yazar. Çok saçmaladığı zamanlarda ya da gündelik hayhuy içinde mantık tarafından susturulsa da gün bitiminde güçlenir, susmaz, dönüşür ve siz akıl sağlığınızı korurken o düpedüz delirir. Uyutmaz, yatağınıza uzansanız bile dakikada elli kez size pozisyon değiştirtir.
Ben iç sesimle barışık olsam da, "Yeryüzünde yaşadığın her mutlu an kederle ödenmek zorundadır." ve "Avunabileceğim tek değişik şey bir keresinde üzerime yıldırım düşmüş olması, bununla gerçekten övünebilirim, yıldırım bana çarptı, ben yıldırıma çarpmadım." cümlelerini okuduğumda şu iç sesimin ağzını bulsam, elimin tersiyle iki tane çaksam diye düşünmüştüm. Norveçli yazar Kjersti Skomsvold'un "Hızlandıkça Azalıyorum" adlı romanı yaşlı ve yalnız bir kadın olan Mathea'nın yaşamını gözler önüne seriyor. Mathea market alışverişi sırasında, yolda yürürken, eşiyle birlikteyken, hatta çocukluğundan beri kalabalıklar arasında yalnız, kendi isteklerine bile yabancılaşmış biridir. İç sesiyle bize iç dünyasını tanıtır, zamana takılır, kol saatini kurmaz, biri saatin kaç olduğunu sorduğunda hep aynı yanıtı verir çünkü ona göre zaman görecelidir. Örneğin, kocası Epsilon'la geçen bir gün onsuz geçen bir günle aynı değildir.
KÜNYE: Hızlandıkça Azalıyorum, Kjersti Skomsvold, Çev: Deniz Canefe, Jaguar Kitap, 2014.
Skomsvold'un diğer romanı "33"te çınlayan "Kendimden başka biri daha gerekiyor bana, kendimin yanı sıra." ve "Samuel'le benim aramdaki uzaklığı anlayamıyorum, Kuzey Kutbu'nda duran, Moskova yönünü gösteren bir tabela gibi..." cümleleriyle iç sesim yine hareketlenmişti. Bu romanda da yazar yalnızlık, yabancılaşma konusunu işliyor. İntihar eden sevgilisi Ferdinand'ın yokluğuyla, akciğer hastalığıyla, "İsa'nın öldüğü yaştasınız..." diyen öğrencileriyle, üretmenin, doğurmanın, yaşatmanın güzelliğine ve zorluğuna dikkat çeken K. isimli anlatıcı kimi zaman gerçeklikten kopmuş gibi görünse de iç sesini okura feryat edercesine dinletmeyi beceriyor.
KÜNYE: 33, Kjersti Skomsvold, Çev: Deniz Canefe, Jaguar Kitap, 2016.
Ez cümle iç sesin ne söylediği önemlidir. Özellikle kaygının yükseldiği ve kritik kararlar vermeyi gerektiren durumlarda eleştirel olabilir. Bazen varlığını haz ilkesiyle sürdüren id kavramıyla bazen de onu toplumsal kurallara uydurarak denetim altında tutan ego – süper ego hiyerarşisiyle ilgilenir. Zaman zaman çoğullaşır, bu da sizin kaosun merkezinde olduğunuzu gösterir. Başını yastığa koyar koymaz uyuyabilenlerle pek konuşmaz, az uyuyup çok düşünenler iç sesin en yakınıdır. Saçmalasa, yorsa, yıpratsa da İlhami Algör'ün bir röportajında* söylediği gibi "İç ses de güzel bir kardeşimizdir."
* https://www.gzt.com/post-oyku/ilhami-algor-ile-soylesi-3491233