Hukukla ilgili ikinci yazım

Hayatımda bir kere hukukçulardan söz eden bir yazı yazdım, ne büyük suç işlediysem, soluğu mahkemede aldım. Hukuk eğitimi almış noterler, yazımdan dolayı bir değil, tam üç dava açtılar. Bu davalardan ikisinde yazımı yayımlama suçunu işleyen İnsancıl dergisi sahibi ve yazı işleri yönetmeni Berrin Taş’ı da yargıladılar. Hangi şeytan dürttüyse, “Noterler ve Edebiyat” başlıklı bir yazı yazmıştım ve saf saf noterlerin hukukçu olduğunu yeni öğrendiğimi yazma gafletinde bulunmuştum.

Bu cehaletimi ifşa etmemden pek heyecanlanan bir noterin yazdığı eleştiriyi hemen yayımlamıştı İnsancıl dergisi, ama yine de öfkeleri dinmedi, mahkemeye koştular, yazımda tuttuğum aynada gördüklerinden çok rahatsız olmuşlardı.

Yine şeytan dürtüyor; bu, hukuk ve hukukçudan söz eden ikinci yazımdır. 

Revizyonist polis kanunu
İşim gereği hukukçuları yakından tanıma olanağı buldum. Onlarla içli dışlı olduğum için başı sıkışan, mahkemeye düşen tanıdıklar beni arıyor. Her seferinde söze ama ben avukat değilim diye başlamak alışkanlık oldu. Gerçi iktisat fakültesinde okudum; yarısı hukuk, yarısı matematiktir. İktisatı bu davetsiz misafirlerden kalan azıcık yerde ara ki bulasın. Zaten iktisat fakültelerinde iktisat diye bir bilim olsaydı, yalnızca memleket değil, dünya bu kadar bozuk bir ekonomik düzende yaşamazdı.

Işıl Özgentürk, “Ne zaman deniz ölse denizanaları çoğalır” diye başlar bir öyküsüne. Ne zaman hukuktan, adaletten umudumuz kesilirse, hukukçular çoğalır, adliyeler saraylaşır, yasalar uzar, mevzuatlar, içtihatlar alır başını gider. Her gün gazetelerde onlarca adaletle ilintili haber çıkar. Toplumsal bir gösteriye katılan Etem’i, filmlere geçecek ölçüde apaçık, tabancayla çekip vuran polise af gibi ceza verilirken, anası ve kardeşlerine on yıl hapis cezası isteyen davalar açılır. Daha dün çıktı haber; belgeli, telefon tutanaklı milyarlık yolsuzluk dosyalarının mahkemece dava açılmaya gerek görülmeden kapatıldığını öğrendik.

Öğrendik mi; işte benim bu ikinci hukuk yazımda asıl derdim budur. Hukuk ve adalet kavramı altında günümüz toplumunda olup bitenleri bilimsel bir nesnellikte inceleyip ortaya çıkaracak araştırmalar arıyorum. Torba yasa denen hukuk nesnesi nedir? İdare mahkemesi kararlarını özelleştirme konusunda rafa kaldıran bakanlar kurulu kararı hangi hukuk devletinin açıklayıcı bir göstergesidir? Tepeden tırnağa kötü bir seçim oyununa indirgenmiş demokraside, mahkemelerde görevli hakim ve savcıları belirleyen HSYK seçimleri ne anlama gelir? Derenin başındaki kurdun, yemeye hazırlandığı kuzuya, suyumu bulandırıyorsun demesinin yönetmelik ve yasaları hukukta nasıl düzenlenir? Polis vazife ve salahiyetleri kanunu, günü gününe revizyondan geçiriliyorsa, memlekette hangi dolaplar çevriliyor demektir?

Hayatımız hukuk ve adaletin bilinmez labirentleri arasında döner, ama bize bunun bir haritasını verecek, yolumuzu bulmak için Ariadne’nin akılla eğrilmiş ipini uzatacak dostları bulamayız. 

“Devlet ve Demokrasi” çalışmak
12 Eylül darbesinden sonra bir aydınımızın “Devlet ve Demokrasi” kitabını çalıştığımı hatırlıyorum. 12 Eylül’ün, Orhan Aldıkaçtı’nın başkanlık ettiği kurucu meclisinin, Anayasa hazırlarken başımıza ne çoraplar ördüğünü anlamak için Server Tanilli’nin kitabı imdadımıza yetişmişti. Bugün hukuk alanında Tanilli benzeri aydınların kıtlığını çekiyoruz. 

Öte yanda ise, karşıdevrimin memurları bu alanda işlerini iyi yapıyorlar. Bunları inceleyip deşifre edecek aydını ise mumla arıyoruz. Olanlar da ikincil sorunlardan, temel ve asıl meselelere çıkamıyorlar. Biz bu konuda bilgisizler ise, gazeteler düzeyinde şok haberlerle ahlayıp vahlamaktan başka bir şey yapamıyoruz. 

Hukukun günümüz kapitalist toplumunun sömürü mekanizmasındaki payını, sorumluluğunu gösterecek çalışmalar okumak istiyorum. “Düşman ceza hukuku” kavramı ne anlama geliyor? Sömürücü sınıfın belirlediği bir hukuktan dostluk ne zaman beklenebilir ki?

Karşıdevrimin yeni Türkiye’sinden devrimin yeni Türkiye’sine
Gel de, yine Marx’tan söz etme; genç yaşında Ren gazetesini çıkarırken, mecliste hazırlanan “odun hırsızlığı yasası”nı inceleyerek kapitalist toplumun yasa yapmadaki sınıfsal keskinliğini görmekle kalmıyor, hukukla ekonomi politik arasındaki ilişkiyi de kavrıyordu. Ben buna, orman kanunlarının öğreticiliği, diyorum. Hukukun yerini orman kanunları alırken, toplum giderek, gücü gücü yetene düzenine indirgenirken, parça parça yasalar, şok edici davalar, yeni çıkarılan yönetmelikler arasında şaşırmış, ne anlayacağımızı bilemeden kara kara düşünüyoruz. 

Bir an önce, orman kanunlarının öğreticiliğinden biz de yararlanmak zorundayız; çünkü ormanın daha korkuncu, Irak ve Suriye’de kan döken Işid’çiler her geçen gün içimize işliyorlar.

Hukuk ve adalet alanında acilen temellere inmek zorundayız. Hukuk felsefesine, hukuk tarihi ve sosyolojisine ihtiyacımız var. Karşıdevrimin yeni Türkiye’sinden devrimin yeni Türkiye’sine geçmek için nasıl bir hukuk ve adalet arayışında olacağız? 

Hukuk felsefesi ve sosyolojisi hocası Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz’in çürüyen hukuk düzenini ve üniversiteleri bütün çıplaklığıyla gösteren aydın çıkışını umutla karşılıyorum.