“Maltepe Havagazı Fabrikası'ndaki 350 ton asbestli malzeme bulunan elektrik santralinin hiçbir önlem ve tedbir alınmaksızın yıkımına ilişkin TMMOB’a bağlı Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Ankara Tabip Odası’nın açtığı davada bilirkişi raporu sonuçlandı. Raporda yer alan “Yapılan keşifle mevcut haliyle, öncelikle yıkım çalışmasına yakın çevrelerin, daha sonra da bu çevreyle fiziki ilişkisi olan Ankara halkı için yakın bir tehlike kaynağı olduğu görülmüştür” ifadeleri ile Ankara Büyükşehir Belediyesinin Ankaralıların sağlığını tehdit ettiği kesinleşti.”*
“Kentsel dönüşüm uygulamalarının büyük bir hızla sürdüğü İstanbul’da Ankara’dan farklı bir tablo yok. 39 ilçe belediyesinin bulunduğu İstanbul’da TMMOB verilerine göre Kadıköy, Beşiktaş, Şişli, Maltepe, Ataşehir ve Tuzla olmak üzere sadece 6 belediye asbest ölçümü ve denetimi yapıyor.”**
“Thébaud-Mony’nin dikkat çektiği diğer nokta da Türkiye ’deki kentsel dönüşüm çalışmaları oldu. Türkiye’deki kentsel dönüşüm hareketiyle, 7 milyon bina yıkılacak. Thébaud-Mony’ye göre binalar asbest demontajı yapılmadan yıkılırsa, havaya saçılan asbest tozları nedeniyle ileriki yıllarda büyük bir kanser salgını yaşanacak.”***
6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya atom bombası atılmış ve binlerce sivil bu saldırıda hayatını kaybetmiş, hayatta kalanlar ise çok uzun yıllar boyunca etkilerini çeşitli biçimlerde hissetmişlerdi. Konuyla ilgili Deniz Öztürk imzalı Hiroşima’yı Anarken Bir Yapının Tanıklığı başlıklı yazıyı da mutlaka okumanızı öncelikle öneririm. Hiroşima’ya atılan bomba bir anda binlerce insanın yaşamını yok etmişti. Binlerce bina yıkılmış, alt yapı tesisleri yok olmuştu. Evet bizim de binlerce binamız yıkılıyor, plansız programsız bir şekilde. Belki bir anda değil ama 7 milyona yakın bina yaklaşık 10 yıl boyunca yıkılacak. Hemen değil ama bu yıkımlar sonucunda muhtemelen binlerce insan kanser olacak. Bu binaların çoğu yerinde bulunan ASBEST yüzünden…
Biz de Hiroşima’yı anarken, kentsel dönüşüm sonucu gerçekleştirilen yıkımlara bir kez daha bakıp, önümüzdeki yaşanabilecek binlerce kanser vakası konusunda yine ama yine uyaralım, tartışalım, birşeyler yapalım.
Çok basit bir örnek verelim. Yalnızca İstanbul’un Kadıköy ilçesinde, 2017 yılı Nisan ayı sonuna kadar 1517 inşaat sahası denetlenmiş, 446 binada asbestli malzemeye rastlanmış ve toplam 498,5 ton asbest atığının halk sağlığına zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesi sağlanmış. Rıfat Doğan özel haberinde diğer belediyelerden de örnekler veriyor. Ama İstanbul’un çoğunluğunda asbeste karşı bir önlem alınmıyor, bu konuda hiçbir adım atılmıyor. Bir başka basit örnek daha ülkemizi ziyaret eden ve Çalışmak Sağlığa Zararlıdır kitabıyla hayli okuyucuya ulaşan Annie Thébaud-Mony, Jussieu Üniversitesi’ndeki asbestli binanın sökümüne 1998 yılında başlandığını , demontaj işleminin bugün (kendisiyle röportaj yapıldığı tarihte); 2013 yılında, hâlâ tamamlanamadığının altını çiziyordu.***
Daha önce bir yazımda belirtmiştim İş Sağlığı Bilimi Uzmanı Dr. Özkan Kaan Karadağ İTÜ’de yaptığı bir sunumda aynen bu şekilde ifade etmişti: tek bir asbest lifi bile sizi öldürebilir, aksinin garantisi yoktur. Biz ise tonlarca asbest içeren malzemenin kırıldığı, içindeki liflerin havaya karıştığı Ankara’dan İstanbul’dan söz ediyoruz. Tek bir lif bile öldürürken milyonlarcasını belki soluyoruz.
Ciddi bir sorun. Bunun yönetmeliği var, kuralları var, prosedürü var, bilimsel gerçekler, onmilyonlarca insanın bu beladan yaşamını yitirdiğine ilişkin binlerce bilimsel veri ve bulgu var.
Ama bunlar bizim tehlikeyi hissetmemizi hala sağlamıyor. Aynı sorunu meslek hastalıklarında da yaşıyoruz. Çünkü o an, hemencecik başımıza gelen bir şey değil. İş cinayetleri gibi o an yaşamımızı almıyor, sevdiklerimizi bizden alıp götürmüyor. Yıllara yayılıyor, 10-20 yıl sonra istatistiklerdeki ani bir değişim, bir artış olarak görüyor ama hissetmiyoruz. Bir Çernobil, Hiroşima benzetmesi yaparken “günün anlam ve önemine binaen” değil, bizzat sonuçları benzediği için yapıyoruz.
Daha önce de bazı fotoğraflar paylaşmıştım. Ama işin ciddiyetini anlatabilmek için 4 fotoğraf göstermek istiyorum.
İlk fotoğrafta, asbest sökümü yapılan bir binanın içini görüyorsunuz. İkinci fotoğrafta bu işi yapan, çift kat sızdırmaz ambalaja asbestli malzemeyi koyan, astronot gibi giyinmiş işçileri, üçüncü ve dördüncü fotoğrafta ise binaya giriş ve çıkışın nasıl olması gerektiğini görüyorsunuz. Sökülen malzemeyi atmak yetmiyor. İşçilerin üzerlerindeki giysilerin vakumla temizlenmesi, sonra giysilerin ve işçilerin yıkanması ve en son aşamada temiz odaya geçmeleri gerekiyor. Daha sayısız fotoğraf gösterebilirim veya siz rahatlıkla internetten bulabilirsiniz. Tüm bunlar onmilyonlarca risk altında insan ölmesin diye yapılıyor. Uzatmayayım, çevrenizde yıkılmakta olan eski bir bina görür de, bu fotoğraftakilere benzer görüntülere rastlamazsanız, bilin ki orada ölüm kol geziyordur. Şimdi değil belki ama yıllar sonra…
http://brickleyenv.com/cal-oshas-enforcement-of-asbestos-standards/
http://www.ecsgogreen.com/?page_id=614
http://asbestosremovalequipment.co.nz/negative-pressure-and-vacuu.html
http://www.sopocottage.com/2014/09/dealing-with-challenges-asbestos-removal.html
* (http://ilerihaber.org/icerik/bilirkisi-raporu-dogruladi-ankara-halki-asbest-soludu-74615.html
*** (http://www.radikal.com.tr/turkiye/7-milyon-bina-yikilirken-kanser-vakalari-artabilir-1163929/)