Herkesin bir hesabı var

Ortadoğulaşma yalnızca patlayan bombaları kapsamıyor. Kartlar açık oynanmaya başlıyor. Herkes hesabını bir bir ortaya döküyor.

Amerikalıların belli ki bir hesabı var. Beyaz Saray’dan üst üste gelen açıklamalara, Amerikan basınındaki makalelere son olarak da Batman çizgi romanından çıkmış Harvy Dent (çift surat) misali bir savcı eklendi. Tasarlanmış bir figür olarak “kahraman savcı” Bharara; kimsenin yapamadığını yapıyor, Türkiye’deki cemaatçi muadili “süper savcı” Zekeriya Öz’ün dokunamadığına dokunabiliyor.

Fethullah Gülen cemaati bu tabloda köprü görevi görüyor. Başkaldırıları hezimetle sonuçlandı. Erdoğan kinle ve nefretle saldırdıkça kaybettiler. Artık kaybedecek çok az şeyleri kaldı. Erdoğan’dan sonra yeniden Türkiye’nin başına bela olmak için yapmayacakları rezillik, girişmeyecekleri ihanet yok.

İran da denklemde yer alıyor. Ambargo döneminde sarıldıkları yılanları ABD ile birlikte ortadan kaldırıyor. Zencani’nin, Zarrab’ın defteri dürülürken yeniden kendi mali kontrolünü kendisi sağlayabilen bir ülkeye dönüşmeyi hedefliyor. Dönüşüm, elbette Türkiye’de dönen dolapları da kapsıyor.

Almanya kendisini sağlama alma derdinde. Ekonomik ve siyasi krizlerle bayrağındaki yıldızları dökülmeye başlayan Avrupa Birliği’ni ayakta tutmak, güç kaybını durdurmak için şeytanla bile işbirliğine girişiyor. Suriye’yi parçalayarak mülteci konumuna ittiği insanları para karşılığı Türkiye’ye satıyor.

Arap Baharı sürecinde Orta Doğu’yu tamamen Amerikan tekeline terk etmek zorunda kalan Ruslar da hesap yapıyor. Kaybettiklerini geri almak için bastırıyorlar. Yetmiyor. Emperyalizmin yaşadığı iç krizi emperyalist hiyerarşide basamak atlamak için fırsat olarak görüyorlar.

Şimdilerde Erdoğancı olan “milli ordumuz” için de benzer bir matematik işliyor. Cumhuriyet yıkılırken Türkiye siyasetinden tasfiye edilenler, tasfiyecileriyle Kürt düşmanlığında birleşiyor; yeniden ABD’nin ülkedeki bir numaralı taşeronu, pardon müttefiki olarak iktidar yolunda emin adımlarla ilerliyorlar.

Bölgedeki gelişmelerle prestijin yanı sıra geniş bir manevra alanı da kazanan Kürt Hareketi Rojava’yı tarihinin belki de en büyük kazanımı olarak görüyor. Rojava’daki iktidarını sağlamlaştırabilmek adına Türkiye’de bombalar patlatmaktan, Türkler ve Kürtler arasında egemenler tarafından yakılan düşmanlık ateşini harlamaktan çekinmiyor.

Üniversiteleri terörize eden, yetmeyince hastane basıp milletvekillerine satır çeken ağzı salyalı yaratıkların hesap yapacak zekadan yoksun oldukları ise oldukça açık. Plan yapmak faşistlerin iplerini elinde tutan “ruhani” şahsa mahsus. Salt hanedanının çıkarı için ülkeyi ateşe atmaktan çekinmeyen bu zat direniyor. Kendi çevresinde başka hesapları olanları teker teker tasfiye ediyor. Kah benden sonrası tufan diyor, kah tek gerçek müttefiki IŞİD’i Avrupa’nın üstüne salıyor.

Hanedan ailesi küfür ediyor. Hakaret ediyor. Tehdit ediyor. Hapse attırıyor. Yeri geldi mi tek bir ağızdan çocuk tecavüzcülerine sahip çıkıyor.

***

Kaos döneminin dinamikleri işlerken herkes kendisine göre bir hesap yapıyor. Türkiye’ye dair planlar kuruyor. Eyleme geçiyor. Türkiye’de yaşayanları ise hiç mi hiç dert etmiyor.

Halkın yapabildiği tek hesap ise kalabalık yerlerden uzak durmaya çalışmak, oradan değil de şuradan geçersem bombaya yakalanmam diye düşünmek.

Ancak bu durumun uzun süre böyle devam etmesini beklemeyelim. İnsanlar kendi haline bırakıldığında, er ya da geç, öyle veya böyle kafalarına az çok yatan bir plana dahil olacaklardır.

Maharet, halkı kendi hesabını kendinin görebileceğine ikna etmekte, bu süreci örgütleyebilmektedir.

Türkiye’nin önümüzdeki döneminde sosyalistlere düşen görev budur.

Anlatmamız gereken gerçek oldukça sade.

Ya bizi yönetenlerden hep birlikte hesap soracağız, ya da mevcut hesaplara dahil olacak ve bir sonraki mülteci pazarlığında yerimizi almayı bekleyeceğiz.

Arası yok!