Harranlıları örgütleyeceksin!

Konumuz doğal olarak birinci haftasına giren büyük metal işçileri direnişi.

Geçtiğimiz Cuma günü gece vardiyasında Renault fabrikasında başlayan direniş başta Bursa’daki fabrikalar olmak üzere Kocaeli’nde Ford, Ankara’da Türk Traktör fabrikasına kadar yayıldı.

Direnişi başlatanlar kim mi?

Harranlılar.

İçlerinde memleketi Harran ya da Urfa olan işçiler vardır muhakkak ama binlerce işçinin parçası olduğu metal direnişine “Harranlılar” imzası atıldı. Bursa metal işçisi nam-ı diğer Harranlılar ülkemiz işçi sınıfının son yıllardaki önemli çıkışını şimdiden başarmış durumda.

Kemal Sunal’ın Kibar Feyzo filmini hatırlarsınız. Filmde İstanbul’a çalışmaya giden Kemal Sunal inşaatta çalışırken akşam parasını almaya gider. Sonrası ise şöyle:

– 300… 300… 100…

– Hepsi bu kadar mı gurban?

– Evet.

– Benimki niye ötekilerden eskik?

– Onlar sendikalı.

– E ben de Harranlıyam.

– Git ulan işine!

- Patron da sendikalı herhal, hemşerisini koriy.

İşte filmde sendikasız, sömürülen işçiyi canlandıran Kemal Sunal’ın ruhu bugün metal işçilerinin direnişine sirayet ediyor ve Harranlılar metal direnişine damgasını vuruyor.

Peki işçilerin sendikası yok mu?

Var. Faşist, çeteci, mafyatik, Türkiye sermaye sınıfının ve uluslararası tekellerin çıkarlarının bekçisi sarı sendika Türk Metal. Fabrikalarda iş başvurularını alan, başkanları Pevrul Kavlak’ın eski MESS başkanı İsmail Sipahi ile 2 milyon liralık şirket kurduğu bir sendika.

Ancak işçilerin sağlam duruşu ve Türk Metal’in bütün rezilliklerini ifşa etmesi ile birlikte Türk Metal’in boyaları döküldü. Harranlılar, “senin gibi sendikaya ihtiyacımız yok, artık kendi temsilcilerimizi kendimiz seçeceğiz” dedi. Türk Metal’in havası indi, sesi kesildi.

E o zaman başka bir soru soralım.

İşçilerin iş güvencesi yok mu? Diğer sektörlere göre avantajları çok değil mi?

Pek öyle değil. Günde 1200 civarında otomobil üreten Renault fabrikası başta olmak üzere otomotiv ve metal sektöründe son yılları yüksek kâr oranlarıyla geçiren metal patronlarının çok temel bir hedefi bulunuyor. Çalışma hayatının esnekleştirilmesi ve işgücü piyasasının ucuzlatılması.

Türkiye sermayesinin ve onun en saldırgan örgütlerinden biri olan MESS'in uzun dönemdir toplu sözleşmelere geçirerek fiili olarak uygulatmaya çalıştığı en tehlikeli konulardan biri esneklik.

Esneklik, sermaye sınıfına göre, “İşletmelerin rekabet edebilirliğini ve hareket kabiliyetini artırma yöntemidir.”

Tüm bunları gören metal işçisi tepkisini ortaya koydu. Ücretlerin düşüşünden, çalışma saatlerine ve Toplu İş Sözleşmesi sürelerine kadar MESS aracılığı ile sınıfa dayatılan tüm başlıklar geri püskürtüldü. Harranlılar sesini çıkarttı, MESS ve patronların balonu söndü.

Şimdi bu hakları tek tek almaya geldi.

AKP iktidarından nemalanan metal patronları ve Türk Metal tir tir titreyedursun, hükümet cephesinden işçileri ikna etmeye dönük yapılan cılız açıklamalar, siyasi olarak gerici ve işçi düşmanı iktidarın pisliklerini örtmeye yetmeyecek.

Sınıf sendikacılığının mevzileri bu süreçte mutlaka ilerleyecek, başta metal işçileri olmak üzere Türkiye işçi sınıfı ücret, çalışma saatleri vb… konularda haklarını geri alacak, kendi temsiliyetini kendisi oluşturmaya başlayacak ve mutlaka daha örgütlü bir hale gelecektir.

Sınıf mücadelesinin patlamaları ve kırılmaları önümüzdeki dönem Türkiyesi’nin politik gündemini daha fazla etkileyecektir. İnsanca bir yaşam, eşitlikçi bir düzen arayışı işçilerden başlayarak bütün topluma yayılmaya başlayacaktır.

Buradan hareketle ülkemiz ilerici ve devrimci güçleri siyasi mücadele programlarını güncellemek durumundalar.

Sınıf örgütlenmesi, bunun toplumsal ayaklarının örülmesi, siyasallaşma, emekçilere politik bilincin propaganda edilmesi vb… başlıklar önümüzdeki dönem çok daha fazla gündemimize girecektir.

Buna hazır mıyız?

Bursa’ya yeşil derler. Yeşil Bursa.

Uludağ’ın eteklerinde bir ova üzerine kuruludur. Bursa ovası denir.

Bugüne kadar Bursa’nın yeşilliğinin görüntü güzelliği ve ferahlatması dışında Türkiyeli devrimcilere özel bir hayrı olmadı.

Şimdi ise bir ucu Bursa Organize Sanayi’de diğer ucu Demirtaş Organize’de olan “Harran Ovası”nın rengi yavaş yavaş kızıla çalmaya başlamıştır.