"İşkence edilip yakılarak öldürülen trans arkadaşımız kadın olmayı anadan miras almamış, benlik inşasında emekle edinmiş, gururumuz kız kardeşimizdir. Kadınlık onuruyla direnmiş ve ölmüştür."*
Hande Kader’in fotoğraflarını görmüşsünüzdür. Dünyalar güzeli bir genç kız, güzel gülüşlü gencecik bir kadın. Bir LGBTİ aktivisti; polis kolundan tutup çekiştirirken, Onur Yürüyüşü’nde en önde direnirken fotoğrafları var. Birden fazla vahşinin tecavüzüne uğruyor, işkence görüyor, yakılıyor. Acımıyorlar, içlerindeki kin, hastalıklı irin akıyor o güzelliği yok ediyor. Failler yine bulunamayacak muhtemelen, çünkü polisin çok ama çok işi var, ibnenin tekiyle mi ilgilenecek, hem ibne hep fahişe!
Hande Kader dünyalar güzeli bir genç kadın. Bir kız bebek olarak dünyaya gelmedi, ama bu kimi ilgilendirir ki? Ama bir kadın olarak öldü, hepimizi ilgilendirir, ilgilendirmeli. Bir kadın olarak öldü, acımasızca öldürüldü…
Hande Kader bir “seks işçisi” idi. Anlamayanlar için açıklayalım mı, bu tabir yerine gündelik yaşamımızda kullandığımız, birbirimize, yolda hiç tanımadığımız bir kadına, trafikte hiç görmediğimiz ve görmeyeceğimiz bir araç şoförünün annesine söylüyoruz ya hani, günde en az üç dört belki de on yirmi kez… İşte Hande Kader o işi yapıyordu. Demek ki, hem ibne hem fahişe… Rahatladınız mı şimdi? Tamam okumayı bırakabilirsiniz, ölmüş gitmiş n'olacak değil mi…
Hande Kader’in fotoğraflarına tek tek baktım, bulabildiğim görebildiğim fotoğraflarına internetten. Nolur siz de bakın, gözlerine bir bakın, bakışlarına bir bakın ve kendinizle yüzleşin. Ve nasıl öldürüldüğünü düşünün, hayal etmeye çalışın. Ben birazcık yapmaya çalıştım ama devam edemedim çünkü her seferinde ağladım, o kadar çok ağlanacak şey varken evet evet Hande Kader’e ağladım, bu yazıyı yazarken de ağladım.
Bazı sorular soralım, yüzleşelim kendimizle. Hande Kader neden seks işçisi. Onur yürüşüyünde hakları için mücadele eden, polisle karşı karşıya gelen, Gezi Direnişi’nde yanıbaşımızda devrimcilerle kolkola, en az onlar kadar, ne onlar kadarı, çoğu kez daha direngen LGBTİ bireyleri düşünün. Evet lafı eğip bükmeyelim, büyük bir kısmı “seks işçisi” idi. Neden neden neden… Neden bu insanlar direngen ve en büyük soru, yan yana geldiğinizde konuştuğunuzda bir barikatın arkasında direndiğinizde bir araya geldiğiniz insanlar neden para karşılığı bedenlerini satıyor. Ahlaksız, rezil, kepaze oldukları için mi? Yoksa başka şansları olmadığı için mi?
Düz düşünün, basit. Bedeniniz başka ruhunuz ise bambaşka. Ruhunuz başkaldırıyor bedeninize, yeni bir kimlik oluşturuyor ve o şekilde yaşamak istiyor. Bir kadın olarak çalışma yaşamında yer almak istiyorsunuz ama yapamıyorsunuz. Hiçbir şansınız yok, aileniz de çoğu kez yanınızda değil, tüm dünyada bir anda tek başınıza kalıvermişsiniz. Hande yerimize koyalım kendimizi. Bir kadın olarak çalışmak istiyorsunuz. Gelişkin kapitalist ülkelerde, özellikle de sınıf hareketinin belli bir gelişkinlikte olduğu ülkelerde kadınların çalışma yaşamında, farklı sektörlerde oranı yüksek. Eski sosyalist ülkelerde, özellikle de Sovyetler Birliği’nde ise çok yüksek.
Örneğin Avustralya’da inşaat sektöründe kadın mühendislerin yanı sıra, kadın inşaat işçilerinin sayı ve oranı da Türkiye ile karşılaştırılamayacak boyutlarda. Ama şu da bir gerçek, Avustralya inşaat sektöründe kadınların oranı %18’leri bulurken, yöneticiler arasında kadınların oranı ise yalnızca %1.2!
Sovyetler Birliği’nde pek çok sektörde olduğu gibi inşaat sektöründe kadınlar, özellikle de iş makinesi operatörü olarak kadınların oranı son derece yüksek. Yurtdışında çalışan inşaat mühendisleri tanık olmuşlardır, eski Sovyet cumhuriyetlerinde hala kadın iş makinesi operatörleri çalışmaktadır ve toplam istihdamdaki oranları hayli yüksektir.
Kadınları, kadın olarak bile eşit görmeyen bir sistemden söz ediyoruz…
Devam edelim, birazcık üzerinde çalıştığım bir alana, inşaata ve iş makinelerine bir bakalım. Kadın iş makinesi operatörlerine rastlayan herkesin ortak görüşü, kadınların bu alanda daha üstün olduğudur. İş makineleri alanında dünyada en fazla takip edilen web sitelerinden olan equipmentworld.com web sitesi bile bunu çok net bir şekilde söylemektedir.
Başa dönelim. Bir LGBTİ bireysiniz, çalışma yaşamında yer almak, kariyer yapmak veya en basit düşünceyle ekmeğinizi kazanmak istiyorsunuz. Bu konuda en fazla adım atmış ülkelerden birisi olan İrlanda’da bile çalışma yaşamında yer alan 4 LGBTİ bireyden en az birisinin suistimale maruz kaldığı, düzenli olarak tüm LGBTİ bireylerin cinsel yönelimlerini veya kimliklerini dışa vurmaları halinde iş ortamında olumsuz karşılandıklarını yapılan saha araştırmaları gösteriyor.
Türkiye’de ise bir LGBTİ bireyin çalışma yaşamında yer alabilmesini hayal bile edemiyoruz. Belli bir gelir ve kariyer seviyesine geldikten sonra kendi cinsel yönelimlerini ve/veya kimliklerini açıklayabildikleri örnekleri çoğu kez görüyoruz. Ama gerçekten çalışmak zorunda olan, yaşamak için çalışmak, evine ekmek götürmek, yaşamını sürdürmek zorunda kalan LGBTİ bireylerin büyük bir kısmı için hiçbir alternatif yok! Bu acımasız gericilik, bu acımasız erkek egemen toplum, bu acımasız adi kapitalizm onlara bedenlerini satmaları dışında bir seçenek bırakmıyor. Bu acımasız ülke daha da ileri gidiyor, onlara işkence yapıyor, onları öldürüyor, onları yakıyor!
Tanımıyorum, nasıl birisiydi bilmiyorum ve bunun için çok üzgünüm. Ama güzel ve yetenekli bir kadın olduğunu o bakışlarından çoğunuz gibi ben de anlayabiliyorum. Hande Kader’in başarılı bir insan olarak yaşamını sürdürebileceği, meslek tercihi yapabileceği, geleceğe dair planlarına dair eğitim alabileceği, eşit işe eşit ücret alabileceği, insanca eşit ve özgür yaşayabileceği, isterse bir doktor, isterse bir öğretmen, isterse bir iş makinesi operatörü olarak, güzel, alımlı, bakımlı bir kadın olarak devasa iş makinesinin başına geçebileceği bir toplum istiyorum. Bunu kuramadığımız için, kurmayı bırakalım onun yaşamına dahi sahip çıkamadığımız için utanıyorum. Bu utançla ölmemeliyiz, o güzel günleri görmeliyiz, güzel kardeşler ve de kız kardeşler, bu ülkenin güzel insanları bunu başarabilecek güçteyiz, inanın buna inanın…
*Bir arkadaşım sosyal medyada bu ifadeyi paylaşmış, ben de paylaşmak istedim…