Güvenlik soruşturması ve sakıncalı işçiler

Aydın Valiliği tarafından birkaç gün önce Aydın Büyükşehir Belediyesi, Germencik ve Efeler Belediye Başkanlıklarına gönderilen yazılarda söz konusu belediyelerde çalışmakta olan 80 işçinin güvenlik soruşturmalarının olumsuz olduğu ileri sürülerek iş sözleşmelerinin feshedilmesi gerektiği belirtilmiş. Pandemi gerekçesiyle yaklaşık bir yıldır işten çıkartmaları “yasaklamakla” övünen siyasi iktidarın bu konudaki maskesi düşeli aslında epey zaman olmuştu. İş Kanunu'ndaki “ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık” maddesi gerekçe gösterilerek işçilerin tazminatsız işten çıkartılmasını hiçbir zaman engellemeyenlerin bir diğer silahı da “güvenlik soruşturmaları”.

Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yönetmeliği 2000 yılından beri yürürlükte olmakla birlikte yoğun ve kitlesel ihlaller şeklinde uygulanması 2016 sonrasına denk düşmekte. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ve uzantısı olarak yürürlüğe konulan KHK’ler ile birlikte on binlerce insanın hayatını karartan çeşitli uygulamalarla karşılaşmaya başladık. Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesine, önce 676 sayılı OHAL KHK’siyle, daha sonra ise 7070 sayılı kanunla kabul edilen düzenlemeyle sekizinci alt bent olarak "Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak" hükmü eklenerek, devlet memuru olabilmek için ilgili hakkında güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olunması şartı getirildi. Bu düzenlemeyle birlikte kamuda çalışmakta olan on binlerce işçinin sözleşmeleri hiçbir somut gerekçe gösterilmeksizin ve yasal hakları dahi ödenmeden feshedilmişti. 

Kamu gücünü elinde tutanların işten çıkartma yetkisinin yasal dayanağı İş Kanunu’nun 25. maddesi, bahaneleri ise KHK düzenlemesindeki “güvenlik soruşturmasının olumsuz” sonuçlanmasıydı. Yıllar boyunca devletin tüm mekanizmalarını türlü türlü cemaatlere/tarikatlara teslim eden, her koltuğu yandaşlarla dolduran iktidar sahipleri önce kendilerinden olmayan işçileri Kürt, alevi, solcu, muhalif diye fişleyip sonra da bu fişlerle işçilerin güvenlik tehdidi içerdiğini ileri sürerek çalışma haklarını fütursuzca ellerinden aldılar. Açılan davalarda emniyet, jandarma ve istihbaratın bilgi notu adı altında dosyalara sundukları fişlemeler de son derece dikkat çekiciydi. On binlerce insanın isminin karşısında “sendika eylemlerine katılır, x partisinin toplantılarına katılır, üniversitedeki eylemlerde bulunur, ailesinde örgüt sempatizanları mevcuttur” şeklindeki kayıtlarla insanları yıllarca işsiz bırakıp, yoksulluğa mahkum ettiler. Hiçbiri suç olmayan eylem, toplantı, seminer vb. faaliyetlere katılmak kısacası muhalif olmanın bizatihi kendisi kriminalize edilmek isteniyordu.

İşçilerin yıllar süren mücadeleleri ve açılan davalar sonucunda kısmi kazanımlar elde edilebildi. Önce güvenlik soruşturmasının sadece fişleme kayıtlarına dayanılarak yapıldığı örneklerde mahkemeler iptal kararları vermeye başladı, sonrasında ise 676 sayılı KHK ile getirilen güvenlik soruşturması düzenlemesi Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından 24.07.2019 tarihli kararla iptal edildi. Anayasa Mahkemesi'nin KHK’nin ilgili maddesini iptal etmesi sonrasında ise güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması zorunluluğu ortadan kalkmış oldu. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına rağmen Aydın Valiliği'nin işten çıkartma uygulaması açıkça kanunsuz bir işlem olup ilgili belediyelerin de bu kanunsuz talimatı uygulamaması gerekiyor. Özellikle Aydın’daki CHP’li belediyelerin kendilerine yönelen bu müdahaleye direnç göstermemesi halinde bu uygulamanın CHP’li tüm belediyelere doğru hızla yayılacağı da aşikar. Ayrıca işçilerin işvereni konumunda olan belediyelerin, valiliğin kanunsuz talimatlarını uygulaması halinde hem suç işlemiş olacağı hem de işçilerin uğrayacakları maddi kayıpların mahkemelerce valiliklere değil ilgili belediyelere ödetileceği hususu da unutulmamalı.

“Sakıncalı işçilerin” yaşadığı sorunların bir diğer boyutunu ise kamuoyunun yaşanan mağduriyetlere yeterli destek sunmaması ve hukuki süreçteki hatalar oluşturuyor. İşten çıkartmaların yasal dayanağı olarak her ne kadar İş Kanunu’nun 25. maddesi gösterilmekte ise de gerek işten çıkartma gerekçesinin güvenlik soruşturması olması gerekse söz konusu kararı veren makamın idari merci olması sebebiyle söz konusu bu kararlar idari işlem niteliğindedir. Bu nedenle ilgili davaların iş mahkemesinde değil idare mahkemesinde açılması gerekmekte. Uygulamada bazı davaların iş mahkemelerinde açılması sebebiyle yargılamalarda görevsizlik kararları verilmekte ve işçiler bir kez daha mağdur olmakta. Başta belediyelerde işten çıkartılma tehdidi altında olan işçiler olmak üzere haksızlığa uğrayan, yoksullukla boğuşan ve hakkını arayan “sakıncalı işçilerin” sesini yükseltmeye, taleplerini dillendirmeye ve haklarını savunmaya devam edeceğiz.