Gülüyoruz, çoğu zaman ağlanacak halimize...

Gülmeye pek mecalimiz kalmadı bugünlerde, ne de olsa ciddi, küresel bir sorunu ülkemizde en acayip, en korunaksız, en tuhaf haliyle yaşıyoruz. Yine de gülüyoruz, çoğu zaman ağlanacak halimize... Aziz Nesin'in "Ciddi bir iştir." diye tanımladığı mizah, güçlü bir eleştiri silahı olarak insanlık tarihinde geliştirdiğimiz en değerli olgulardan biri çünkü mizah, her zaman eleştirel ve muhalif tavrını ortaya koymuş, bu tavır halk üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Güldürme işlevinin yanında sınıf bilincini ve direniş olanaklarını da yansıtmıştır.

Politika dünyası daima kendisi gibi düşünmeyen gruplarla mücadele etmiş, özellikle kendilerini sert bir dille eleştiren mizah ve karikatür yayınlarına savaş açmıştır. Mizahçılara açılan davalar sonucu pek çok karikatürist mahkemelerde yargılanmış, bir kısmı hapis cezası alırken bir kısmı da yüklü tazminatlar ödemeye mahkûm edilmiş, birçok mizah dergisi kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır. Mizah tarihi; baskı, sansür ve tahammülsüzlük ile doludur.

Siyasal erkin sürekliliğini sağlamaya çalıştığı toplumsal düzenin en can alıcı direnç odaklarından biri olduğu için mevcut koşullara direnenlerden aklı farklı çalışanlar, olaylara "tersten bakanlar" kendilerini ifade edebilmek için mizaha başvururlar. Sorunları işaret etmekle kalmayıp bu sorunların nedenleri üzerine insanları düşünmeye teşvik eden, yazar- çizerlik serüveninde 42. yılını yaşayan, "Geyik Muhabbetleri" adlı kitabının yayımlanışının otuzuncu yılında otuzuncu baskısını gören,  nam-ı diğer "Damdaki Mizahçı" yahut "Mizahat Çelebi" yani Cihan Demirci de "Mizah, hayata tersten bakmaktır ve Türkiye'de mizah yapmak artık olanaksızdır." der bir söyleşisinde.

90'lı yıllarda ilk kez yayınlanan üç mizah kitabını yeni baskılarından okudum bu hafta. Mizah eklerinde bir köşe olarak başlayan "Geyik Muhabbetleri"nde karşısındakini dinlemeyi beceremeyen, Piaget'in bilişsel gelişim evrelerinden İşlem Öncesi Dönem'e takılıp kalmış, benmerkezci toplumun bireylerinin eleştirildiğini görüyoruz. Bu basımda ayrıca yazarın ürettiği argo sözcükler ve kavramlar da  ayrıntılı açıklamalarıyla birlikte verilmiş. Bu nasıl kelime üretimi demeyin sakın... Sokaktaki curcuna küfrünün argoyla karıştırılmaması gerektiğini, hicvin argosunda incelikler bulunduğunu, mizahçı için argonun bir amaç değil sadece anlatıma güç katan önemli bir araç olduğunu biliriz.

"Deli Gömleği Ütü İstemez", ilk baskısı 1994'te yapıldığı halde hâlâ ülkemizi, insanımızı, yaşadıklarımızı, yaşattırılanları anlatır nitelikte... Güncelliğini kaybetmemesi yazarın güçlü öngörüsünü ve zekasını kanıtlar elbette ancak eleştirilecek her şeyin tekerrür etmesi de bizim acımız. Söz gelimi, "Üretim toplumu olamadan tüketim toplumu olduk fena halde... Zaman tükettik. İnsan tükettik... Ne bulduysak tükettik..." diyor Demirci.  Sene 2020 ve biz hâlâ insanı, hayatı, doğayı, zamanı, güzel ve iyi olan her ayrıntıyı tüketmeye devam ediyoruz.

"İyiler Cinnete Gider" ise ülkemizdeki cinnet yolculuğunun mizahi tercümesi sanki. Kitabın ilk yayınlanış tarihi olan 1995'ten bu yana halkımız bu hususta ciddi bir ivme gösterdi. Sosyal, ekonomik, siyasal şartlar gitgide olgunlaştı ve şizofrenik, bezgin, kaygı bozukluğuna sahip Türk halkı bu noktaya gelebilmek için oldukça kararlı davrandı. Bu süreç ve manzara ne yazık ki oldukça ürkütücü.

Evet, gülmeye pek mecalimiz kalmadı bugünlerde... Fakat biliyoruz ki mizah; ayağına basılan, haksızlığa uğrayan kişinin verdiği tepkidir, baskılara verilen karşılıktır, haksızlık ve baskıyı, eleştiriyi görünür kılarak olan biteni dile getirmeye imkân tanımaktır. Yaşananlara, halklara, ayrıntılara ayna tutmaktır.

 

- Geyik Muhabbetleri, Cihan Demirci, Mizah Postası, 2020.

- Deli Gömleği Ütü İstemez, Cihan Demirci, Mizah Postası, 2020.

- İyiler Cinnete Gider, Cihan Demirci, Mizah Postası, 2020.