Gülüp yıkmak...

Aslında bu yazımın başlığını çok düşündüm. Okuyucudan saklamak istemem. 

Önce aklıma “Eğleniyor muyuz gençler” geldi, Sonra “ eğlenceli seçim” başlığı atmak.

Evet konumuz seçim. Uzun bir analiz kaygım yok. Çokça yapılıyor. Yapılacak da. 

Ben işin bu defa ruh hali kısmına takılmış durumdayım. Kafayı takmadım da. Takıldım işte. Neylersin…

Her seçim  içine doğduğu siyasal sürecin ağırlığını taşıyor biliyorsunuz. Öncesi, sonrasını besbelli belirliyor. Ve bu seçimlerde böylesi bir iktidarın gidici oluşuna, olma ihtimaline, olması gerektiğine vurgu yapmayan tek siyasi özne iktidarın kendisi. Onun beslemeleri bile güçlü olduklarını düşündükleri yerlerden bağımsız aday oluyorlar. Nesnel veriler AKP ve diktatörün dün olduğu gibi bugün de direneceğini, en büyük hesabının oyları çalmak olduğunu, baskı ve şiddeti arttırarak “vazgeçilmezliği”ne yatırım yapacağını gösteriyor. 

Bu seçimle birlikte bir önceki seçimi de işin içine katarsak  AKP’nin kazanacaklarından öte durmasıyla birlikte kaybedecekleri ve bunun maliyeti onu ısrarcı kılıyor. 

Bir önceki seçimde bir seçim havasının olmadığı  yorumları haksız değilken şimdi bu seçimlerde buram buram bir seçim havasındayız.

Bu hava benzetmemi maruz görün bazen bir uzun hava, bazen bir oyun havası bazen bir halay havası bazen de bir göbek havasına dönüp duruyor. Potbori  hangi havayla  bitecek hep beraber göreceğiz.

Ruh halinden havalara geçişimin nedeni şu.

Öyle bir seçim dönemindeyiz ki, 

Meydanlarda AKP militanları, bıraksan “muhalif” öldürecek noktaya gelmiş ve hiç de emir komuta zinciri ile değil. Bilerek, isteyerek, arzulayarak. Kocamustafapaşa Meydanında AKP’lilerin Haziran’cılara saldırıları görüntülerini izlemenizi öneririm. Hiç şaka değil. Bizimkiler Hırsız, Katil dedikçe onlar  da başlıyorlar sesli propagandaya…

Öyle bir seçim dönemindeyiz ki, 

Yılları arkasında bırakan “süreç” bitmiş. Muhataplar bitti diyor. Netlik ayarı şimdilik istemiyor.

Öyle bir seçim dönemindeyiz ki,

İktidar ortaklığından ayrılmış her yapı  ve kişi paralel ya da dikey fark etmiyor, son sözünü söyleyecekmiş gibi ağzını açıyor, ilk sözünü ediyormuş gibi bir öz güvenle hareket ediyor.

Öyle bir seçim dönemindeyiz ki, 

Fuat Avni’nin bile başı döndü. Yezidini nasıl bırakacak o da bilmiyor.

Öyle bir seçim dönemindeyiz ki, 

Hemen yanı başımızda Suriye halkının kanı oluk gibi akıyor. Memleket bu gündemin  içine bir türlü girmiyor. Lokumlar camiden dağıtılırken Alevi halkı üzerinde yaratılan korku kendini sandığa saklamış öylece duruyor…

Uzatılabilinir…

İyi de bunun eğlenceli yanı  ya da yüzümüzü güldüren  yanı nerde diye soracak olursanız?

Bu derece ağır bir dönemde bile liderlerin atışmalarında, diktatörün standını terk eden sporcuların görüntüsünde, AKP şürekasını madara etme usullerinde, ve ille de Tayyip’in her sıkıştığında karelere yansıyan surat ifadelerinde…

Sadece o kadarında…  

Yoksa bilmez miyiz en güzel gülüşün bir halkın gülüşü olduğunu?

Gülerek yıkacağız. Ama yıkmadan göbek havasına da geçmek yok efendim…