Gördünüz mü Hrant'ın ölmediğini?

Sekiz yıl geçti, üste örtülen gazete kağıdının, delik ayakkabının kış güneşine duruşunun, kurşun almış bedenin, cinayetin, üstünden sekiz yıl…

Cinayet şebekesinin işi biraz zor görüldü. Plan yapıldı. Güvercin tedirginliğinden sebep, bir sürü yazışma falan. Hasıraltına konulacak evrak. Tosuncukların ayarlanması. Ermeni mevzuları. “Hassas Türkiye…”

Ama daha kolayına sıra gelmedi değil. Cenaze kaldırılmalıydı elbet. Cinayet mahallinde dolaşmak da laf mı? Cenaze töreninde şöyle başlara doğru şebekenin iki “asil” adamı Mehmet Ali Şahin ve Abdülkadir Aksu görev icra ettiler. Hrant’ın katilleri ikinci defa iş başı yaptılar.

Yazılana göre işte o sıralarda , Abdülkadir Aksu, Dink cinayetinde adı geçen İstihbarattan sorumlu Ramazan Akyürek’e “Git bu b..nu temizle.” demiş, Akyürek ise emri çakarak, Ankara’ya gönderilen bir sürü evrakı sonradan ortaya da çıktığı üzere “kaybetmiş” ti.

Cinayet şebekesi Hrant’ı üçüncü defa öldürmeyi özel olarak planlamasa da üçüncü defa ölmesinden memnuniyet duydu. Aslında bu cinayeti, diğerlerinden daha fazla sevdi. Kurşun yoktu, öyle sorumluluk, görevi ihmal, suistimal, devlet sorumluluğu vs… Yoktu işte. Ve Hrant, yine ölmüştü. Şebekenin, onu yormayan ama biraz zaman alan farklı cinayetlerinin semeresini toplarken, Hrant’ın bazı “dostları”, demokrasinin nelere kadir olduğunu göstermişlerdi. “Yetmez ama evet” diyen diller, bir katile gelinlik giydirmişlerdi. Şebeke bunun tadını çıkarmayı uzun bir zamana yaymasını bildi. Şebeke, danışmanlarını Hrant’ın “dostlarından” seçti. Hrant’ın üçüncü kez ölümünü hep beraber kutladılar.

İyi işti. Her iyi işin mükafatı yeni işler için de iyi dağıtılmalıydı. Şebeke bu konu da oldukça dürüsttü. Terfi, tayin, dava dosyasındaki “müthiş adalet”.

Şebekenin başı ise pek oralı değildi. O sonuca bakar, “Her döneme gitti mi bu iş?” diye sorar, gitmediyse de “Af edersin Ermeni” diye bir nida patlatır, şebekeye olan inanç ve sadakati güçlü tutmaya çalışırdı. Dördüncü kez ölüm bir tehditti.

Hrant’ın beşinci kez ölümü davanın geldiği aşama ile gerçekleşti. Şebeke tetikçisini teslim edip kendini 10 Eylül 2010 referandumundan aldığı güçle daha rahat gizlerken dosyayı el çabukluğu ile kapatmaya çalıştı. Hrant’ın avukatları tüm iyi niyetlerine rağmen şebekenin siyasi iktidar olduğunu bir türlü açıktan ifade edemediler. “ Af edersin AKP diyemediler” İşte bu cinayeti ise kör bir kayıkçıdan başkası görmedi.

Henüz görmedi diyelim. Çünkü dava devam ediyor. Hrant, yeni bir ölüme hazır ediliyor. Siyasi iktidarın dönemin ruhuna uygun olarak, sorumluluğunu şu aralar dövüştüğü günah keçilerine atmanın yollarına bakıyor. El birliğiyle işlenmiş bir cinayette sağ kolunu temize çıkarmaya bakıyor.

Artık AKP, Hrant’ı bu defa gömmek, bu defteri kapatmak istiyor.

Ama Hrant yaşıyor.

Kara gözleri ile size bakıyor.

Bakışlara kurşun geçmeyeceğini işte en iyi bu cinayet şebekesi biliyor.

Katledilişinin 8. Yılında, Hrant Dink’i yaşatmanın inadıyla…