İlk yazıda, kentin sesini soluğunu hissedeceğiniz birkaç başlık içeren yazılar olacağını söylemiştim. Söylediğim yolda devam ediyorum.
Bugün, kentte, çeşitli biçimlerde ve zaman dilimlerinde gerilimi artıran başlıklara değineceğim.
Öncelik, özel okullarda...
Sokaklarda, yıllarca ‘’parasız eğitim, parasız sağlık’’sloganları atarak yürüyen binlerin içinde yer aldım. Yürüyemediğimiz günlerde de polisin joplu, biber gazlı, tazyikli sulu saldırılarıyla karşılaştık. Gözaltına alındık, hatta bir bölümümüz ara sıra tutuklandı. Derdimiz, gelecekte halka dayatılacak olan eğitim giderlerinin önüne geçmek, devlete ‘’sosyal devlet’’ olduğunu bir kez daha anımsatıp, eğitim ve sağlık alanında ücretsiz hizmet verilmesinin sürdürülmesini anımsatmaktı.
Yetmedi mücadelemiz, hedefe kilitlendik ama ulaşamadık. Çünkü, arkamızda yeterince halk desteği birikmedi, biriktiremedik.
O günleri, köşesinden sessizce ya da ilgili ama korkarak izleyen yüzbinler ya da milyonlar, şimdilerde çok dertli.
Çocukları için yıllık 45 bin TL’yi gözden çıkaran birçok veli yemek ücretini görünce şaşkınlık yaşıyor, çünkü özel okulların talep ettiği yemek ücretleri dudak uçuklatıyor.
Özel okullar, 8 aylık yemek ücretini 5 bin liraya kadar çıkartıyor.
Ebeveynlerin, çocuklarının daha kaliteli eğitim almaları için yıllık 45 bin liraya kadar çıkan paraları ödemeyi göze aldığı özel okullar, artık yemek ücretleriyle de cep yakıyor. Anaokulu ve ilkokul çağındaki öğrencilerden 8 aylık yemek ücreti olarak 5 bin lira talep ediliyor.
Yuh yani, yuhhhhhhhhh...
Veliler rakamlar karşısında isyan noktasına gelmiş durumda. Anaokulunda okuyan çocuğuna 5 bin liraya yaklaşan yemek ücreti talep edilmesi abartılı bulunuyor. Bu parayı talep eden okulların yetkilileri, sabah kahvaltısı ve öğle yemeğindeki öğünlerin sağlıklı ve kaliteli ürünlerden oluştuğunu, bunun yanı sıra çalışan aşçı, temizlik görevlileri ile birlikte maliyetin yükseldiğini belirtiyor.
Veliler, sistem özelleştirilirken yeterince ses çıkarıp geri adım atılmasını sağlayamadıkları için, çocuklarının iyi eğitimi adına uzunca bir süre daha bu maliyete katlanmak zorunda kalacak. Ya da tamamı yeniden devlet okullarına (az maliyetle de olsa) dönecek.
Başka yolu yok...
******
Önemsememek...
İlçesinde uluslar arası bir etkinlik var ama belediye başkanı bunun değerini ne kadar anlamıştır, orası tartışılır.
O yüzden, ‘’Başkanının pek anla(ya)madığı festival’’ deme gereği duyuyorum.
Koktebel Art Residance ve Bahçecik Kültür ve Dayanışma Derneğinin ortaklaşa organize ettikleri Bahçecik Çağdaş Sanat Fesitivali, gerçekten de önemliydi. İçerik açısından Türk kültürü ve yaşam biçimini anlatan bu çalışmalara yeterince önem ver(e)meyen AKP zihniyeti ve onun temsilcisi Belediye Başkanı Hüseyin Ayaz, 5 Ağustos’tan itibaren resim, heykel, arazi sanatı ve video alanında ürettikleri eserleri sergilediği Vehbi Koç Ford Otosan Gölcük Kültür Merkezi Sergi salonunda açılışa katıl(a)madı.
Daha önce Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti Koktebel Kasabasında düzenlenen etkinlik Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilim nedeniyle bu yıl Kırım’da gerçekleştirilememiş ve Bahçecik Kültür Dayanışma Derneği’nin girişimi ile Bahçecik’e taşınmıştı.
******
Değersizleştirme...
Kocaeli’nin, yıllardır sürdürülen geleneklerinden biri Kültür, Sanat ve Eğlence Fuarı’dır. Kent yaşamına hareketlilik ve renklilik getiren bu fuar, yazın belli dönemlerde açık kalır, kapanırdı. Bu dönem, bir ay bilemediniz 45 gün olurdu.
Her türlü konserler,
Tartışmalı paneller,
Konferanslar,
Bilimsel çalışmaların sergilendiği sanayi ağırlıklı stantlar,
Kitap günleri ve yazarlarla söyleşiler, imzalar,
Dinlence ve eğlence noktaları,
Özelliğini oluşturan bu varlıklarla sadece kentin değil, civar kentler olan Sakarya ve Yalova halkının da ilgisini çeken bir merkez halinden, AKP’nin yerel yönetimleri ele geçirmesiyle birlikte içe kapanan ve etkinliğini yitiren bir merkez haline dönüştü. Sanat ve eğlence profili neredeyse tamamen yok edilen bu fuarın, sadece kültürel değerlerle buluşan yanı kaldı.
Hemen söylemeliyim, o kültürün çağdaş dünyanın kültürüyle alakası yok. Gerici bir kültür hakimiyetini oluşturmak için çokca Osmanlı kültürüne atıfta bulunan sergiler ve etkinlikler içerir hale dönüştürüldü.
Bunun adı, CUMHURİYET KAZANIMLARINI DEĞERSİZLEŞTİRME operasyonudur.
Ve, bu kentte 10 yıldır dozu artırılarak sürdürülmektedir.
Eğlence mekanlarının, DÜĞÜN EVİ adı altında dönüştürüldüğü,
Çağdaş sanatlar ve kültürü çağrıştıran etkinliklerin programa dahi alınmadığı,
Göstermelik pop konserleri ile kitle buluşmasının yaratılmasını amaçlayan,
Şimdilerde, takvim gereği halen açık olan fuar, 17 Ağustos 1999’da yaşanan asrın felaketi Marmara Depremi’ni bile sahnede mevlit ve tasavvuf müziği etkinliğine indirgeyen AKP zihniyetinin elinde her geçen gün biraz daha değersizleştirilmiş hale geliyor.
******
Yeni yaşam biçimi...
AKP’nin, kimsenin yaşam biçimine karışmayacağız, dayatma içinde olmayacağız’’ söyleminin, kendiliğinden terk edildiğini gösteren uygulamalara ya da yeni alışkanlık yaratma adımlarının atıldığına sıkça tanık olmaya başladık.
Bu kez atılan adım, ‘’çevrecilik’’ bandının arkasına gizlenerek dayatılıyor...
Adına Kocaeli Bisikletli Ulaşım Sistemi (KOBİS) denilen proje kapsamında, kent merkezinde yeterli bisiklet yolu bulunmasa da ‘’akıllı bisiklet’’ kullanımına geçildi.
İzmit’te 15 noktaya kurulan akıllı bisiklet istasyonları halkın yoğun ilgisiyle karşılaştı.
Seyahat Kartları Birimi’ne ilk hafta 446 kişinin üye kartı almak için başvurması ve yine ilk haftada toplam kiralama sayısının 2 bin 850 olması buna işaret ediyor.
‘’Bunda ne var, ne kadar güzel, niye eleştiriyorsun ki’’ diyenler olabilir.
Hemen söylemeliyim ki, bu projenin rahatlıkla hayata geçirilebilmesini sağlayacak fiziki imkanlardan yoksun bir kentte yaşıyoruz.
Sekapark’ta Palmiye Cafe, Uçurtma Tepesi ve 2. Etap, Plajyolu’nda, İzmit Marina’da, Mimar Sinan Köprüsü altında, Kocaeli Fuarı’nda, Tren Garı’nda, İzmit Belediyesi önünde, Anıtpark’ta, Doğu Kışla Parkı’ndan, Kandıra Sapağı’nda, Yahya Kaptan Kınalı Asker Parkı yanında, Yahya Kaptan D-100 ve Arasta Park yanındaki bisiklet eğitim alanı olmak üzere 15 ayrı noktada toplam 120 adet bisikletin kullanıma sunulduğu akıllı bisiklet istasyonu bulunuyor.
Ama, yolları yok...
Bu bisikletlerle, herkesin ‘’yürüyüş yolu’’olarak bildiği kent merkezindeki motorlu taşıt trafiğinden arındırılmış tek güzergahta yüzyüze geliyorsunuz. Yani, bir yandan sohbet ederek yürüyen insanlar, aynı noktadan hızla geçen bisikletler.
Gelecekte, bireysel kazaların yeni toplumsal gerginliklere yol açması muhtemel bir uygulama.
brbrstantan@gmail.com