Faşizm ortamında köşe kapmaca

Başkanlık rejimini de kapsayan Anayasa değişikliği önerisi TBMM'de. Bu önerinin muhteviyatı ve amacı konusunda çok şey yazıldı, çizildi.

Sanırız ilk önemli çıkış, Korkut Boratav tarafından dile getirildi. Korkut Hoca, başkanlık sisteminin kabul edilmesiyle İslamcı-faşist kurumsallaşma açısından kritik eşiğin aşılacağını ilan etti. 

***

31 Mayıs 2013 tarhini bir kerteriz noktası olarak alırsak, geride bıraktığımız üç buçuk yılda, Türkiye sosyalist hareketinin olanak ve zaaflarını gösterecek çok sayıda dönemeç yaşandı. 

Sosyalistlerin bu dönemeçlerden hakkıyla geçebildiğini söylemek mümkün değil.

Elbette sosyalist hareket bir bütün değil; pek çok özneden oluşuyor. Ancak her bir dönemeçte uçurumdan aşağı düşenler veya bir diğerini uçurumdan aşağı itmeye çalışanlar olduğu için, hareketin geneli de yaşananlardan etkilendi. Sosyalizmin toplumsal gücü, hitap ettiği kesimler üzerindeki etkisi, inandırıcılığı da yara aldı.

Neler mi yaşandı? İlk elden sayılabilecek birkaç örneği sıralayalım:

Haziran Direnişi'nden korkmak... Direniş'i siyasallaştırmamak... Direniş'ten devrimin araçlarıyla donanmış şekilde çıkamamak... 

17-25 Aralık sürecine kitlesel bir yanıt üretmemek...

7 Haziran 2015 seçimlerinin hemen öncesinde iktidar eliyle başlatılan kan siyasetini doğru okuyamamak... 

Seçim sonuçlarının ortaya koyduğu tabloyu AKP iktidarının yıkılması için değerlendirememek...

Liberalizmin önerdiği düşünülen "yumuşama/normalleşme" paradigmasına teslim olmak... Türkiye siyasetinin bu paradigma ekseninde belirleneceğini düşünmek...

15 Temmuz'a "Ne darbe ne dikta" sloganıyla kitlesel bir yanıt üretmekten korkmak... Tümüyle yıpranmış gerici rejime alternatif olarak ortaya çıkmaya cesaret edememek... 

Türklerle Kürtlerin bir arada yaşayacağı bir gelecek tahayyülünü veri almamak...

Türkiye kapitalizmi ağır bir ekonomik krize doğru hızla yuvarlanırken emekçi sınıfları merkeze alan bir örgütlenme içine girememek...

***

Tüm bu yanlışlar elbette teorik, politik ve örgütsel sorunlar olduğunu gösteriyor. Ancak sorun belli ki daha derinlerde. Sosyalistlerin teorik, politik ve örgütsel sorunlarını aşmasının, aşmak istemesinin tek bir nedeni olabilir: iktidar düşüncesi.

Ancak kendini iktidar adayı olarak gören bir hareket bu sorunlarıyla yüzleşip, hakkından gelebilir. 

Geri çekilmek, siyaset sahnesinden uzaklaşmakla başlayıp düzenle uzlaşma veya ihanet noktasına kadar uzanan yola açılan kapı işte böyle açılıyor. 

Daha namuslu olan işi gücü bırakıyor, kendine yeni meşgaleler buluyor. İhtirasları olansa, düzenin maymunu oluyor. Köşe kapmaca oynuyor; düzen sahiplerinin açtığı köşeler arasında oradan oraya koşturuyor.

***
Korkut Hoca'nın yazdıklarını bir kez daha hatırlayalım. Önümüzdeki dört ayda, siyasi tarihimizin önemli kırılma noktalarından birini yaşayacağız. 

Görünen o ki, başkanlık rejimine geçiş zorlaması karşısında farklı çıkarlara sahip ulusal ve uluslararası sermaye grupları, bunların siyasi, askeri, bürokratik temsilcileri tüm kozlarını oynamaktan çekinmeyecek.

Yine ağır ve kanlı günler yaşanacak. 

Türkiye sosyalist hareketi de bir sınavdan geçecek. 

Ya zaaflarımıza teslim olacağız, ya da düzenin tüm kriz başlıklarını yoğunlaştırılmış şekilde bünyesine toplayan başkanlık zorlamasını engelleyeceğiz. 

Ya geri çekileceğiz, ya da bizi uçurumdan aşağı itmeye çalışan muhterisleri, düzenle iş tutanları o uçurumdan aşağı atacağız.

Ya faşizme meydan okuyacağız ya da köşe kapmaca oynayacağız.