Yakın bir döneme kadar özellikle liberal cenahın en sarkastik malzemelerinden birisinin ‘laikçi teyze’ olduğu söylenebilir. Bu cenahın çok kültürcü gönül zenginliğinde yer bulamayan tiplerden biridir laikçi teyze.
Liberalin briyantinli jöle gibi parlayan zihin karmaşasında ‘laikçi teyze’, döpiyesli öğretmen edasıyla gençleri fırçalayan, gelişime, değişime direnen bir tip gibidir. Tarihin içi çürümüş, yaşlı, soğuk soluğudur.
Kibir kumkumasıdır.
Halkı küçük gören, her fırsatta ders vermeye kalkan; kız çocuklarını okutmayanlara, onların kafasını kapatanlara nefretle bakan histerik, gergin bir kadındır bu laikçi teyze.
Resmi ideolojinin halk otobüsünde, süpermarket kasası kuyruğunda, mahalle parkında görevli memuru, ‘ayaklı nutuk çekeridir’ kendisi.
Elittir; çünkü 50 plus yaşa rağmen yerli akranları gibi hacca filan gitmez, başı açıktır. Fönlü, boyalı sarı saçları, fuları ve ‘darbeci’ bakışlarıyla her yerde karşınıza çıkar. Evinde oturmaz.(1)
O sevimsiz, koket halleriyle ceberrut devletin, darbeciliğin kadında tecessüm olmuş halidir bir bakıma.
Şimdilerde bu ‘laikçi teyzelerden’ pek bahsedilmemekte. Artık gündemde başka teyzeler var. Ancak bunlar liberallerin pek ilgisini çekmiyor doğrusu. Oysaki tam da istenildiği gibi bu teyzeler…
Bu teyzeler çok farklı. Çoktan ‘dip boyası gelmiş’ bir resmi ideolojinin kulları değil bunlar. Laikçi filan kesinlikle değiller. Bu teyzelere sorsanız, çocuk gelin gelenektir; çocuğun kafasının kapatılmasına kimse karışamaz; aile inancı doğrultusunda çocuğunu özgürce yetiştirir; ister vakfa gönderir isterse de kuran kursuna.
Öyle ilericilik-gericilik, aydınlık-karanlık gibi seküler-pozitivist lakırdılarla işleri olmaz asla bunların.
Laikçi teyzenin o resmi döpiyesli duruşundan filan da aramaya kalkmayın. Bu teyzeler çok siviller. ‘Halkın değerleriyle’ çok barışıklar. Gerçi bunları halk otobüsünde, süpermarket kasası kuyruğunda, mahalle parkında filan göremezsiniz ama çok ensar (yardım eden, herkesi seven) teyzelerdir bunlar.
Bu ensar teyzelerin öyle höykürmeli kükremeli nutuk çektiklerini de pek göremezsiniz. Belki de ‘bir kadına yakışmayacağı’ için höykürme ve kükreme kısmını ‘adamlara’ bırakıyorlar.
Bir de bu ensar teyzeler ‘bir kereden bir şey olmaz’ ya da ‘bu kadar sık istismar haberi yapılmasın, mağdurlar inciniyor’ diyecek kadar da sakin ve hassas tabiatlı insanlar gerçekten.
Peki, örneğin ‘Karaman ve istismar’ gündeminde, ellerinde AKP bayraklarıyla soluğu CHP il binası önünde alan, kürsüde, vitrinde, ekranda gördüğümüz bu ‘ensar teyzeler’ bize ne anlatıyor?
En başta söylenebilecek olan, ‘ensar teyzeler’ fotoğrafının, aslında AKP rejiminin ataerkisinin fotoğrafı olduğudur.
Kendi kadın militanlarını da yaratan bu yeni ataerki, Türkiye’de kadın hareketinin gündemini uzun yıllar meşgul etmiş olan ‘örtünme-türban sorunu’ tartışmasını tüm boyutlarıyla gündemden düşürmüştür.
Konu neydi? Türban eğitim hakkına engel olmamalıydı...
Türban serbestisi ve 4+4+4 sonucu, bırakın üniversite kapısından kovulmayı daha zorunlu eğitim basamağında bile şimdiden on binlerce kız çocuğu eğitimden alıkonulmuştur.(Dileyen Eğitim-Sen’in raporuna bakabilir)
Konu neydi? ‘Tarafsız olması gereken kamu’yu türban yasağı ile sağlamak aldatıcıydı. Gerici erkek hiçbir engelle karşılaşmadan okuyor, meslek sahibi oluyor, karşımıza hakim, polis, belediye başkanı olarak çıkabiliyordu da neden türbanlı kadın bu ayrımcılığın konusu oluyordu?
Şimdi artık herhangi bir ayrımcılık yok. Erkek hastasına dokunmak, onu muayene etmek istemeyen türbanlı doktorlar da var, alevi öğrencisini fişleyen türbanlı öğretmenler de var, vakıf açılışlarında çiçekli türbanlarıyla boy gösteren devlet memurları da var.
Tabii başkaları da var, türbanıyla özgürce üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamayan, eve hapsedilen yüz binlercesi, merdiven altı atölyelerde üç kuruşa ömür tüketenler, AKP’nin ‘makbul kadın’ dayatmasına, yoksulluğa öfke duyanlar.
Daha çarpıcısı şudur; türbanıyla özgürce üniversitesini okuduktan, yine türbanıyla özgürce işini bulduktan sonra bile bir belediye başkanının ‘kadınlardan öğrenecek bir şeyimiz yok’ zılgıtıyla hanım hanımcık yerine oturanlar...
Tüm bu örneklerde ‘ayrımcılığın konusu olmasın’ denilen türban, özgürce var olduğu her yerde ya ayrımcılık karşısında önemsizleşmiş ya da bizatihi ayrımcılığı üretmiştir.
Konu neydi? Laiklik ama nasıl bir laiklikti? İşte ‘ensar teyzeler’ fotoğrafının nokta koyduğu bir tartışma da budur.
Her yerden yükselen ‘örtünün’ vaazlarına, ana okullarda türban giydirilmiş kız çocukları fotoğraflarına bakıldığında bugünün yakıcı gerçeği; bir yanda, başı açık kadınların, seküler hayat tarzını sürdürenlerin, emekli maaşıyla ayakta kalmaya çalışan laikçi teyzelerin özgürlüğüne yönelik büyük bir tehdit diğer yanda tüm bu tehdidin başı açık ya da kapalı geniş bir kadın toplumsallığına daha fazla sömürü/eşitsizlik/baskı olarak yansıması.
Laiklik yoksa eğitim yok, eğitim olsa kadına iş yok, iş olsa kadına eşitlik yok, yaşam hakkı yok, özgürlük yok…
Laiklik olmadığı için çocuklara kuytularda ‘Allah’ın aşkıyla’ diyerek tecavüz ediliyor…
Laiklik olmadığı için bugün Adalet Bakan’ı ‘aile içi şiddete devlet bu kadar da karışmasın’ diyebiliyor.
O halde bugün, öyle mi böyle mi denilmeden gözü kara bir laiklik mücadelesi yürütmek, kadın hareketinin en önemli gündemi olmalıdır, olmak zorundadır…
1-Geçen yıl Ayşe Düzkan, ‘laikçi teyze’ söyleminin özellikle kadın düşmanlığı boyutuna değinmişti: http://www.5harfliler.com/laikci-teyze-nefreti-uzerine/?doing_wp_cron=1460807945.1692268848419189453125