Elefterofobi, evlat katli ve Berkin ve Ali İsmail
Çocukluk ve gençlik, on yıl önce mağaranın gardiyanları tarafından yaralanmış olsa da bugün yeniden ve eskisinden daha güçlü bir şekilde filizleniyor özgürlük tutkusu.
Eleutherophobia (Elefterofobi), Türkçe'de özgürlük korkusu olarak ifade edilebilir. Bu fobinin, geçmişte daha çok köleler arasında saptandığı bulgulanmış; bununla birlikte, kölelik tanımını günümüze uyarlarsak, elefterofobinin hâlâ geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim bu olgu, tıp camiasında da kaygı durum bozukluklarından biri olarak kabul edilmektedir.
Özgür olunduğunda ne olacağı kaygısı, yaşamı boyunca sadece istenileni, kendine denileni yapan insanlar arasında yaygın. Bir anlamda sorumluluk almaktan, karar vermekten, söz söylemekten çekinme, tedirginlik duyma hâli. Hatta özgürlük kelimesinin düşüncesi bile böyle insanlar için başlı başına bir sorun. Fobinin, yoğun mide sorunları, yüksek tansiyon, kalp atışlarında ritim bozukluğu, kasların istemsizce kasılması gibi bazı bedensel rahatsızlık belirtilerinin de olduğu uzmanlar tarafından saptanmış.
Elefterya, Yunanca'da “özgür” anlamına gelen ve yaygın olarak kullanılan bir ad. Kısaltılmışı Lefter biçiminde de söylenen, ünlü futbolcumuzun da esas adı. Bu ad Türkçe'de de özgür ve hürriyet olarak bütün cinsiyetler için sıkça kullanılır. Aynısı Yunan kültürü için de geçerli. Bu isimlerin Anglosakson dünyada pek de kullanılmayan isimler olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Yunanca'da "eleftheria i thanatos" ise “ya özgürlük ya ölüm” demektir. 1800 başlarındaki Yunan Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana, bu ülkenin yaygın sloganıdır. Aynı ifade neredeyse tam yüz yıl sonra Türkçe'de de “ya istiklal ya ölüm” olarak karşılık bulur.
Bu fobi, ilk bakışta Platon’un Devlet adlı yapıtında yer alan ünlü mağara alegorisini çağrıştırır. Kısaca, bir mağarada yüzleri mağara duvarına bakacak şekilde ayaklarından zincirlenmiş insanlar vardır. Bu insanlar, tüm dünyayı ve gerçekliği orada gördükleri olarak kabullenmiştir. Dışarı çıkmayı düşünmezler bile çünkü birileri mağaranın duvarına ışık oyunlarıyla nesneleri, olayları yansıtarak içeridekilerin anlam dünyalarını belirlemektedir. Günümüzde bu ışık oyunlarını yaratanlar, şüphesiz iktidarın işbirlikçisi olan medya patronlarıdır. Kölelikten başka bir şey bilmeyenler efendilerini var eder, efendilerin ise hep daha çok köleye ihtiyacı vardır.
Kendi adıma, yaşım ilerledikçe görünür biçimde değişiyorum. Mesela; lodosun etkisini daha çok hissediyorum, dolunaydaki aysarlığım eskisine göre daha yoğun oluyor, Merkür retroya inanıp inanmamam bir yana alet edevat bozuluyor işte. Daha önce dikkatimi çekmeyen konulara eğiliyorum. Nâzım Hikmet’in “Otobiyografi” adlı şiirinde “çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri / camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye / ama kahve falına baktırdığım oldu” demesi gibi hem kahve içmeye başladım hem de sık sık kahve fincanını kapatıp ortaya çıkan sonucu merakla incelemeye.
Astronomi ilgimi çekiyor, kullanmaktan nefret ettiğim akıllı telefonlardaki gökyüzünü gösteren uygulamalar yüzünden bu aletlere karşı boynum kıldan ince. Öte yandan, astrolojiden hiç anlamıyorum hatta öylesine muhabbet olsun diye burç isimlerini sayamam bile, yükselen burcum hep belirsizdir, doğum saatim bilinemiyor. Lâkin balık burcunu biliyorum. Kendimden dolayı değil de öğrenciliğimde iki balık burcu erkekle birlikte aynı evde yaşadığımdan. Bir de kendime yaptığım kötülüklere ve başkalarına karşı salaklıklarıma kolay bir gerekçe sunmak için sığınıyorum bu burca.
İki balık burcu kardeşim var. Biri Berkin, diğeri Ali İsmail. Onlar hem bu dünyadaydılar hem de değildiler. Berkin de Ali İsmail de o ara dünyalarında balıklar gibi süzülüyordu. Platon’un ünlü mağarasından çıkış yollarını gözlüyorlardı. Varlıkları, değişken hâlleri, o güzel bakışları bize kaldı. Yaşamları canice ve vahşice ellerinden alınmasaydı bu dünyaya güzellikten, aşktan, sevgiden başka bir şey vermeyeceklerdi. Ne yazık ki, geçen hafta yazdığımız baba/oğul mevzuundaki zalim babayla (Kronos ile) karşı karşıya geldiler. Öldürülmeleri evlat katliydi (filicide). Burada katledilen ve kastedilen, esasen bu evlatlar üzerinden geride kalanların özgürlüğüydü.
Bu bahiste, Gezi'de yapılan bir halk katli (democide) idi. Ve elbette diğer katledilenleri de anmak kalemimizin borcudur.
Kuşaklar eskisinden daha sık periyotlarla değişiyor. Gezinin üzerinden on yıl geçti. Çocukluk ve gençlik, on yıl önce mağaranın gardiyanları tarafından yaralanmış olsa da bugün yeniden ve eskisinden daha güçlü bir şekilde filizleniyor özgürlük tutkusu.
Doğum gününüz kutlu olsun çocuklar.
Not: Malum kişinin de balık burcu olmasının açıklamasını bu işten anlayan biri bana anlatsın.