Eğleneceksin canımızın istediği gibi, yaşayacaksın kuzu kuzu

Eğer bugün İstanbul’da yaşayanlar için eğlence- dinlence mekanları olarak reva görülenler; parkların, korulukların, orman alanlarının orasına burasına sokuşturulan mescitlerden, camilerden oluşan “bol betonlu”, “duble asfalt yollu”, “aile yeri”, “alkolsüz”, “mümkünse az kadınlı- bol erkekli” (çünkü güvenli değil) bir dayatmaya dönüştürülemeseydi, eğer bugün dolgu alanlarından oluşturulmuş yapay, kopuk, güvenliksiz, yok-mekanlar üzerinde suni yeşiller ile tepişen tek tip kalabalıklar dayatmasına cesaret edemeselerdi, yeni yılın ilk saatlerinde Ortaköy’de bir eğlence mekanında katledilen yurttaşların arkasından “gitmeselerdi, etmeselerdi, eğlenceniz batsın” deme cürretini gösteremezlerdi. Kimin eğlencesinin onaylanıp, kimin eğlencesinden dolayı katledileceğine fetva verenler mi karar verecek?

Eğleneceksin ama bizim canımızın istediği gibi, bizim yaşama tarzımıza uygun olarak, yaşayacaksın elbet ama kuzu kuzu…

Yoksa ya öleceksin ya hapse atılacaksın. Bunu mu bekliyoruz 2017’den?

Boyunlarımız fıtık olana kadar, panik ataklarla sersemleyene kadar, iş cinayetlerinde canımızdan olana kadar çalıştığımız iş yerlerimizden çıkıp sıkış tepiş yollardan geçerek doğruca evlerimize gitmemiz salık veriliyor. Beyaz yakalısından, mavi yakalısına tüm emekçilerle dalga geçiliyor. Sinemaya gitme, tiyatroya gitme, konsere gitme, meydanlara çıkma, hatta sokakta da yürüme! Alternatif mi istediniz? O zaman buyurun “steril” hale getirilen rekreasyon alanlarına, ama illa aile olarak, illa çoluklu- çocuklu, illa namazında niyazında, illa kurallarımıza uygun mis gibi…

Eğlence aktivitesi de aynı dinlenme, üretim, eğitim ve ibadet aktiviteleri gibi kentte mekana ihtiyaç duyar. Her kentin tarihsel bir eğlence coğrafyası vardır. Fakat gerek bu coğrafyanın dağılımının bugün sıkıştırıldığı yapaylık ve dayatma, gerekse de eğlence- dinlence mekanlarının yeniden üretim süreçleri, bugün toplumsal ve tarihsel olarak bu topraklarda geldiğimiz noktayı gözler önüne seriyor.

Kimse ben oraya gitmedim demesin, yakında sizin gittiğiniz yerlere de ulaşabilir bu örgütlü karanlık. Biz yaşamı savunalım, laikliği savunalım, çocukları savunalım, hem de otobüste oturduğumuz yerde, sınıfta, iş yerinde, evde, berberde, mahallede…

Hemen ilk önerim sosyal medyada yakınlarını arayan, soran, üzüntüsünü bildirenlere saldıran, küfür eden, sözlü tacizde bulunanları, yılbaşı kutlamalarını hedef gösterenleri teşhir etmek, rezil etmek, suç duyurusunda bulunmak.

Susmayalım katiller, hırsızlar, tacizciler ve tecavüzcüler sussun artık diye… Susacak mecal yok!