Doğan Öz

Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz katledileli 37 yıl oldu.

Yaşamı ve ölümü ile bizlere, bu ülkenin ilerici, yurtsever, devrimci hukukçularına oldukça ağır ama o kadar da onurlu sorumluluklar devredeli 37 yıl oldu.

Bunlara dair çokçayazabiliriz. Başka zamanlarda bol bol yazıyoruz, tartışıyoruz da. Ancak bu sefer, okurların Doğan Öz’ü bildiklerini bilmekle beraber, yine de ondan kısaca bahsetmek istiyorum.

***

Yazacaklarım önceki yıllarda yazdıklarımdan farklı olmayacak. Ama bir kez daha hatırlamamız için izninizle yazmak istiyorum.

Yaşamını gericilikle, faşizmle, kontrgerillayla mücadeleye adamış ilerici, yurtsever bir hukukçudan bahsediyoruz. Ve bunun bedelini canı ile ödemiş aydın bir hukukçudan.

Savcılık görevine 1962 yılında başlamış. Ve bu tarihten itibaren de sürekli tehdit edilmiş. Nedeni ise bellidir. Birkaç örnekle yetineyim:

Konya’da gerici “Mücadele Birliği” adlı örgütün kapanmasını sağlar. Denizli’de Necmettin Erbakan’ın kardeşi Akgün Erbakan’ın yolsuzluk dosyalarını hazırlar. Süleyman Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel’e Denizcilik Bankası’nca verilen usulsüz kredi olayına el koyar.

Yaptıkları, gerici hareketler içinde o kadar çok tepki toplamaya başlar ki, önce üç bin imzalı bir telgrafla şikâyet edilir; ardından da Komünizmle Mücadele Derneği, Milli Mücadele Derneği, Konya İslam Enstitüsü ve Eğitim Enstitüsü öğrencileri, Konya’daki evinin önünde “izinli olarak”, “Doğan Öz’ü istemeyiz” yürüyüşü düzenler. Verilen izin, tepkilerin Devletle bağını göstermektedir. En çok “tayin edilen” savcılardan biri olmasının nedeni de budur!

Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ne ilk karşı çıkanlardandır. 1973 yılında da, DGM’lerin kapatılması için meslektaşları arasında imza toplar.

Ve katledilmesinin nedeni olan, hazırlayıp Başbakan Bülent Ecevit’e sunduğu kontrgerilla raporu. Bu rapor hâlâ günceldir.Kısacık bir alıntı bile bunu gösteriyor.

"Şiddet olayları, anarşik eylemler olarak nitelendirilebilecek kadar basit değildir. Amaç demokrasi umudunu yok etmek onun yerine faşist bir düzeni gündeme getirmek ve bütün unsurlarıyla yürürlüğe koymaktır. Böylece ABD ve çok uluslu ortaklıklar Ortadoğu sorununu büyük ölçüde çözme amacını gütmektedirler. Bize göre bu sonuca ulaşmada CIA, kontrgerilla gibi gizli örgütlerin yönlendirmesi vardır."

***

24 Mart 1978 sabahı erken saatlerde Emniyet Müdürlüğü’nü arayan bir şahıs, Doğan Öz’ün oturduğu sokakta iki kişinin şüpheli hareketler yaparak dolaştığını iletir. İhbar ciddiye alınmaz ya da alınmaması gerekir. Doğan Öz, sabah işine gitmek üzere arabasına bindiği 24 Mart 1978 günü bu şahıslardan biri tarafından, diğerinin gözcülüğünde vurularak katledilir.

Olayın birçok görgü tanığı vardır. Cinayetten yaklaşık bir ay sonra, başka bir olay nedeniyle gözaltına alınan İbrahim Çiftçi’nin Doğan Öz’ün katilinin tarifine çok benzediği fark edilir. Karşılaştırılan tanıkların tümü İbrahim Çiftçi’yi teşhis ederler. Doğan Öz’ün katili olarak yargılanan İbrahim Çiftçi, verdiği ifadede, “Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ü (…) eski Ankara Ülkü Ocakları 2. Başkanı Hüseyin Demirel ve (…) Hüseyin Kocabaş’ın verdikleri talimat üzerine öldürdüm. Adresi bilmediğim için Hüseyin Demirel benimle geldi ve bana savcının otomobilini gösterdi. Kendisi de yanımda kaldı. Yarım saat kadar orada dolaştık. Tahminen yarım saat kadar sonra gelip arabasına bindi. Hüseyin Demirel bana, ‘tamam hadi ateş et’ dedi. Arabaya yaklaştım ve 6 el ateş ettim ” şeklinde itirafta bulunur. İbrahim Çiftçi’nin ifadeleri ve evinde bulunan kot pantolon ile mont, tanıkların anlatımları ile bire bir uygunluk göstermektedir.

Doğan Öz’ü “tasarlayarak öldürmekten” yargılanan İbrahim Çiftçi, Ankara Sıkıyönetim 1 No’lu Askeri Mahkemesi tarafından dört kez oybirliği ile ölüm cezasına çarptırılır. Ancak, nedense (!) ilk üç seferinde Askeri Yargıtay 1. Dairesi tarafından “eksik soruşturma” bahane edilerek karar bozulur. Dördüncü seferde ise idam kararı onaylanır. Ancak bu kez de ilk üç idam kararının onaylanması yönünde görüş bildiren başsavcılık tutum değiştirerek Ceza Dairesi’nin onama kararına itiraz eder ve dosya Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’na gönderilir. Kurul, 7’ye karşı 8’lik oy çokluğuyla, delil yetersizliğini gerekçe göstererek kararı bozar.

Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun, 7’ye karşı 8’lik son bozulma kararından sonra, Yerel Mahkeme, “zorunluluğunu” vurgulayarak şu kararı verir: “Sanık İbrahim Çiftçi’nin maktül Doğan Öz’ü taammüden öldürdüğü mahkememizce sabit görülmüştür. 22 Temmuz 1983 tarihli 35 sahifelik gerekçeli kararda deliller tek tek tartışılmış, ret ve kabul sebepleri uzun uzadıya izah edilmiştir. (…) Ancak Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararlarına direnilemeyeceğinden, bir oy farka da dayansa 7/8’lik oy çokluğuna dayanan Daireler Kurulu bozma ilamına sırf bu hukuki zorunluluk nedeniyle uyulmuş sanık Çiftçi’nin beraatine karar verilmiştir.”

Son olarak Askeri Yargıtay 1. Dairesi, temyiz istemlerini reddederek 9 Ocak 1985 tarihinde beraat kararını onaylar ve kararı kesinleştirir.

Beraat eden İbrahim Çiftçi, 5 yıl 1 ay cezaevinde yattıktan ve 4 defa idam cezasına çarptırıldıktan sonra, söz konusu “hukuki zorunluluk” nedeniyle 1984 yılında tahliye olur.

Tahliyesinin ardından kendisiyle yapılan bir röportajda İbrahim Çiftçi, “Benimle birlikte fikriyatım da mahkûm ettirilmek isteniyordu. Çok şükür suçsuz olduğum anlaşıldı. Bir Türk milliyetçisi olarak, Türkiye’min en sadık evlatlarından biri olarak yaşayacağım ve devletime, milletime hizmet edeceğim.” der.

Doğan Öz’ün eşi, emekli yargıç Sezen Öz de, katlediliş ve yargılama sürecini, tek cümleyle özetlemektedir: “Yaptıran ve yargılayan aynı olunca karmaşık bir tablo ortaya çıkıyor…”

Doğan Öz’ün yakın dostu, ailesinin avukatı Veli Devecioğlu, Askeri Yargıtay’a verdikleri son dilekçe “Doğan’ın katillerini mutlaka bulacağız: Başka çaremiz yoktur. Biz yaşadıkça onların peşini bırakmamız söz konusu değildir.” demektedir.

Bu görev önümüzde durmaktadır.

Saygı ile anıyorum…