Dikicilik ve aşıcılık üzerine

Özellikle 16 Nisan referandumunun ardından düzen içi siyasetin ne yönde seyredeceğine, bu arada genel olarak solun görevlerine ilişkin pek çok değerlendirme yapılıyor, söz söyleniyor. 

Bu değerlendirmeler kuşkusuz çok önemlidir ve sürmelidir. 

Ancak, başka bir sorun alanını ya da gündemi es geçmeden, büsbütün unutmadan… 

Niceliği, toplumsal ve siyasal süreçlerdeki ağırlığı bugün için ne olursa olsun Türkiye’de örgütlü ya da örgütsüz sosyalistler vardır. Soru ise şudur: Sosyalistler, saray rejimi, tek adam diktası, Cumhuriyet’in sonu gibi gündemlerin ve önümüzdeki mücadele döneminin somut görevlerinin yanında (dışında değil) bu ülkede sosyalizmin sorunları ve imkânları konusunu hiç mi tartışmayacak?

Bu konuda “Zaten herkes yerini bulmuştur, durum bellidir” denip işin içinden çıkılacak mıdır?

Böyle düşünenler olabilir; ancak biz onlardan değiliz. 

Olmadığımız için de temel önemde gördüğümüz bir noktayı tartışmaya açmak istiyoruz.

***

“Metaforun” (“benzetme” ya da “eğretileme” de deniyor) teorik meselelerde sıkça kullanılmasının sakıncalı olabileceğini biliyoruz. Ancak gene de kimi temel noktaların anlatılmasında ve anlaşılmasında yarar sağlayabiliyor. 

Bu “ön” açıklama ardından devam edelim. 

“Transplantasyon” ve “aşılama” tarımsal işlemlerde kullanılan deyimlerdir. “Ağaç taşıma” olarak da bilinen transplantasyonda hazır bir ağacı bulunduğu yerden çıkarıp/taşıyıp bir başka yere dikersiniz. Aşılamada ise bir ağaçtan alınan sürgün/kalem/çelik, başka bir ağacın istenilen şekilde büyümesi ve meyve vermesi için bu ağaca “aşılanır”. 

Bu yolla, örneğin melengiç ağacına Antep fıstığı aşısı yapılabilmektedir. 

***

Asıl konumuza gelelim: Marksizm, Marksizm-Leninizm, sosyalizm, bilimsel sosyalizm, “sınıf perspektifi” vb. adına ne dersek diyelim, bu, bir yerde hazır duran, başka bir yere, örneğin Türkiye’deki verili siyasal-toplumsal ortama taşınarak oraya dikilecek (transplant edilecek) bir ağaç mıdır? Yoksa bu ağacın kalemlerini var olan sınıfsallığa, toplumsal-siyasal süreçlere aşılamak mı gerekir? 

Her metaforda bulunabilecek kimi sakıncalara karşın sorunun böyle ortaya konabileceği kanısındayız.  
Kendi görüşümüzü de hemen belirtelim: Doğru olan, doğru olmanın ötesinde yapılabilecek/mümkün olan, bunlardan ikincisidir. 

Toprağa, köklerinden gövdesine, dallarından yapraklarına ve meyvesine her şeyiyle “mükemmel” bir ağaç dikmenin, sonra kendi başına büyümekte olan diğer nebatata “Ey ahali, bakın ne güzel bir ağaç” diye ha bire bunu gösterip durmanın bir sonuç vereceğini sanmıyoruz. Yapılması gereken, o “mükemmel” ağaçtan alınan çeliklerin var olana aşılanarak bunların yönünün ve gelişiminin belirlenmesidir. 

***

Bu yaklaşımı fazla “teorik” bulanlara, dönüp Türkiye’de solun ve sosyalizmin en fazla toplumsallaşabildiği ve etkili olabildiği tarih kesitlerine bakmalarını öneriyoruz. 

Bu dönemlerde sınıf, halk, genişçe kesimler, hep birlikte şunun ya da bunun “transplante ettiği” bir ağaca mı yönelmişlerdir, yoksa toplumsal dinamizm, muhalefet, sınıf hareketi belirli bir ağacın aşılarından mı etkilenmiştir? 

Dediğimiz gibi, kendi yargımız belli olsa bile bir tartışma başlığıdır.

Ayrıca, “yerlilik, “yerlileşme”, “Türkiye’ye özgü sosyalizm” gibi geçmişten gelen ve sakıncalı uçlara çekilen/çekilebilecek başlıklarda çözüm yollarına işaret ettiği düşüncesindeyiz.