Biliniyordur ama hatırlatarak başlayalım. 5N1K; habercilikte ne, neden, nerede, ne zaman, nasıl, ve kim sorularına yanıt bulunması gerektiğini hatırlatan bir ilke.
Bu 6 soruyu siyasal görevlerimize dair bir özet yapabilmek için kullanacağız. Başlarken söyleyelim, her bir soru için ayrı bir makale yazılabilir. Şimdilik, sadece sonuç ve özet olarak sunmakla yetineceğiz.
Ne?
Sosyalizm mücadelesi esas olarak işçi sınıfı iktidarına giden yolu döşemektir diyerek başlayalım.
Bunu yazdıktan sonra ara başlığa koyduğumuz soruya verilecek yanıt, iktidara doğru giden yolun ara hedeflerini de tanımlayabilir.
Öncelikle bir yakın gelecek projeksiyonuna ihtiyacımız var. Türkiye’nin yakın geleceği açısından görece istikrara kavuşması küçük bir olasılık olarak telaffuz edilirse buna karşı çıkılamaz. Ancak devrimcilerin bunu veri alması ve buna göre bir hazırlık yapması intihardır. Bize düşen, yakın gelecekte düzenin bir istikrara kavuşamayacağını temel tez olarak yazıp, buna uygun bir mücadele stratejisi ve taktiği geliştirmektir.
Şimdi sanıyorum “ne?” sorusuna verilecek yanıtı sadeleştirmiş olduk.
Yakın hedefimiz, ülkenin içinden geçeceği karmaşık sürece müdahale etmek ve buna bağlı olarak sosyalizmin, ülkenin önemli siyasal güçlerinden birisi haline gelmesini, toplumsal bir ağırlık kazanmasını sağlamaktır.
Neden?
AKP’nin yarattığı yıkım asla küçümsenmemeli. 12 yıldır AKP eliyle yürütülen süreç, esas olarak sermaye egemenliğini kuvvetlendirmektedir. Düzenin tüm önemli aktörleri bu projeye ikna edilmiş ve fiili olarak destekleyen bir noktaya gelmiş durumda.
Bu yıkımın en acıklı sonuçlarını yaşayanlar ise Türkiye’nin emekçi halklarıdır.
Gelinen aşamada AKP’nin yürüyüşünü durduracak ve yeni rejimin yarattığı tahribatı ortadan kaldırabilecek düzen içi bir seçenek kalmadı. AKP’ye alternatif olabilecek bir siyasal akım yok ve iktidarı rahatlatan en önemli öğe budur.
Diğer taraftan ülkemizin tüm temel sorunlarının hepsinde gerçek ve halkçı çözümlerin öznesi işçi sınıfı ve sosyalizm. Türkiye’de sosyalizmin, emekçi sınıfların siyasal bir güç olarak devreye girmediği bir tabloda ülkemizin bu yıkımdan kurtulma şansı kalmadı. Sosyalizm bir güç olarak siyasal alandaki yerini alamadığı sürece Türkiye yıkım sürecinin içinde yuvarlanmaya devam eder.
Ne Zaman?
Siyasette zaman önemli bir parametredir. Türkiye’nin ve özel olarak sosyalistlerin artık zaman kaybetme lüksleri yok. Elbette daha uzun soluklu kimi tartışmalar ve planlamalar yapılmalı, ancak sosyalistler için temel sorun bugüne, şimdiki zamana yanıtlar üretmek olmalıdır.
Bu yapılamadığı ölçüde gelecek için yürütülecek tartışmaların ve planların çok anlamlı olacağını düşünmüyorum. Solda örnekleri olan “günlük işlerde boğulmayıp geleceği kazanmaya odaklanmak” gibi yaklaşımların hiçbir şansının olmadığı bir dönemden geçiyoruz. Bugün dövüşmeyenin yarın söz söyleyebilecek zemini de olmayacak.
Özetle; “Ne zaman?” sorusunun yanıtı olarak sadece bugün, hemen veya şimdi gibi seçeneklerden birisini tercih edebiliriz.
Nerede?
Türkiye’de!
Cevabı komik gelebilir ama ne bu soru ne de yanıtı şaka değil, hatta çok önemli.
Uzay boşluğunda değil bu ülkede kavga ettiğimizi hatırlamalı ve hatırlatmalıyız. Türkiye’nin gerçek sorunlarına, Türkiyeli bir dille yanıtlar üretmek anlamında Türkiyelileşme sosyalist hareketin en önemli gündemlerinden birisi.
Önemli olduğu için altını çizelim, Türkiyelileşme “Türkleşme” değil tam tersine milliyetçiliğin çeşitli biçimleriyle kesin ayrımlara sahip, Kürt ve Türk emekçilerinin eşit, özgür ve ortak ülkesinin kurulması hedefini de kapsayan bir ifadedir.
Nasıl?
Sosyalizm gerçek toplumsal bir güç haline gelmesi, AKP’nin temsil ettiği-savunduğu eksenin karşıtının belirgin biçimde ortaya konulmasıyla ve sosyalizmin bunun temsilciliğini üstlenmesiyle mümkün olabilir.
Bunun için de sosyalist hareket yeniden bir karakter kazanmalıdır.
Sözünü ettiğimiz bugüne kadar hiç olmayan bir takım özellikleri Türkiye devrimci hareketine şırınga edilmesi değil. Tersine devrimci hareketimizin kimi karakteristik özelliklerinin doğru bir yorumla yeniden ele alınmasından ve kuvvetlendirilip, belirginleşmesinden söz ediyoruz. Başka bir ifadeyle söylersek, 100 yıllık birikimin güncellenmesiyle...
Örneğin, Türkiye’de sosyalizm, her dönem emekçilerin “yanında” olmuş, çok kısa süreler dışında sınıf hareketi özelliği kazanamamıştır. Bu nedenle “nasıl?” sorusuna verilecek en önemli yanıtlardan birisi şudur: İşçi sınıfı merkezli.
Örneğin, Türkiye’de sol tüm tarihi boyunca halkçı bir karakter taşımıştır ama daha ziyade bir “aydın hareketi” özelliği vardır. Bugün sol halk içinde de karşılığı olan bir aydın hareketi olarak değil, aydınları-düşünce dünyasını da etkileyen bir halk hareketi olabilmelidir.
Hedeflenmesi gereken; öncü ve cesur, akıllı ve yürekli, militan ve mücadeleci, halkçı ve sınıfla kuvvetli bağlar kurmuş, toplumun mücadeleci güçlerinin içinde olan, içeriden konuşan ve onları temsil edebilen bir devrimci iradenin şekillenmesidir.
Kim?
Türkiye sol-sosyalist hareketinin yakın tarihinin bir dizi başarısızlık içermesine rağmen, dünyanın ve Türkiye’nin içinden geçtiği karanlık dönemden ayakta kalarak çıkmayı başarmış olması önemlidir. Bu sürece katkı koyan, emek veren, önderlik eden herkese teşekkür etmeli, kimseye haksızlık etmemeliyiz.
Ancak açık bir gerçek var ki, Türkiye solunun çeşitli eğilimleri bu savaştan çıkarken aynı zamanda sürecin bozucu etkilerine uğramışlardır.
En genel anlamıyla solun içinde ciddi bir statükocu eğilim vardır.
CHP için bu karakteristik bir özelliktir.
Liberal sol tüm değişim iddiasına rağmen bu statükoculuğun en fazla hakim olduğu kesimdir. Türkiye’de liberal solun tarihine baktığımızda yaklaşık 20 yıldır hep aynı isimlerin ön planda olması başlı başına bunun delilidir.
Bunları çok önemli görmeyebiliriz, ancak solun devrimci bölmelerinde de statükoculuğun önemli ve maalesef belirleyici bir damar olarak varlığını koruduğunu görüyoruz.
Türkiye’de sosyalizmin toplumsallaşmasına, daha önemlisi sosyalist bir devrime önderlik edecek yeni bir devrimciler kuşağının görev üstlenme zamanı gelmiştir. Biyolojik bir yaş tartışmasına girmeden söylüyorum, Türkiye sosyalist hareketi gençleşmelidir.
Statükocu, korumacı sol eğilimlerin yerine militan, mücadeleci, aklını, yüreğini ve bileğini birlikte kullanabilen, kendisini emekçi sınıfların mücadelesine önderlik etmek üzere kuran yeni bir sosyalist-devrimci hattın taşıyıcıları bir adım öne çıkmalıdır.
Statükoyu kıran, devrimci, mücadeleci bir sosyalizm çizgisinin Türkiye’de sosyalizmi temsil etmesini sağlayacak kollektif bir iradenin şekillenmesi gerekmektedir.
Uzatmayalım, kim sorusuna verilecek yanıt da şöyle özetlenebilin, sosyalist hareketin tarihsel birikimini sahiplenirken onu ileri taşımayı amaçlayan ve görevlere-olanaklara cesurca yönelme iradesini ortaya koyan herkes.