Dersim dört dağ içinde

Genç cumhuriyetin kuruluşunda büyük bir yaradır Dersim. 1938'de Dersim'de yaşanan acıların üzerini kapatmak mümkün olur mu? Kayıtların kesinliğinin belirsiz olması bir yana 10 binin üzerinde insanımızın hayatını kaybettiği bir olayı görmezden gelmek mümkün değil.

Siyasetin fıtratında var deyip geçebilirsiniz. Ancak Türkiye'de burjuva devrimin ikili karakterinin en bariz örneğini gördüğümüz bu olaya dönük sağlıklı ve gerçekçi bir konum alınmak zorunda. Sıkışmak zorunda değiliz, ne bir yandan genç cumhuriyeti yerden yere vurarak bugünün AKP çizgisinin ekmeğine yağ sürmek ne de bu yaşananları tersinden okuyarak tarihsel olarak ileri bir çıkış olan cumhuriyete sırtını dönmek.

Bugünün burjuva siyasetinin it dalaşı gibi Dersim üzerinden kendilerini aklama yoluna gitmelerine izin mi vereceğiz? Dersim gibi onlarca katliamı, öncesinde ve sonrasında yaşananları bilmeden ve görmeden Türkiye'nin siyasal gelişimini de anlamak zor. Ancak bugün asıl zor olan, bugünün siyasal ihtiyaçları ile tarihsel bir olgunun yan yana getirilmesinde. Bugünün siyasal ihtiyaçlarını, tarihsel olgular üzerinden belirlemek yoluna gitmeye gerek duymadan, aksine bugünün siyasal görevlerinin ve ihtiyaçlarının hakkını vererek bu olguları derli toplu bir yere oturtabiliriz. Bu mücadele yürütülmeden yapılan tartışmaların geliştirici hiçbir yanı bulunmuyor.

Net konuşmak gerekir.

1938'de yaşananlar, şer-i mahkemelerin kapatılması, hilafetin lağvı, padişahlığın kaldırılması, cumhuriyetin kurulması vb. gibi niteliklerin değerini sıfırlayamaz! Birinci dünya savaşı sonrasında 1923 Cumhuriyet Türkiyesi'nin kurulması, emperyalizmin zorunda kaldığı bir durumken, nereden bakarsanız bakın ileri bir çıkıştır.

Aynı zamanda,  Mustafa Suphi'lerin katledilmesiyle solunu bitiren ve "milliyetçi" bir ideolojik siyasal yönelimin büyük bir yanlışıdır Dersim. Herkesin bildiği gibi ileri bir çıkış olarak tarihte yerini alan Cumhuriyet, kapitalist bir çizgide kendisini tüketerek bugüne gelmiştir. Gelinen nokta ise sola ve sosyalizme karşı tavizsiz davranan bir sürecin, gericiliğin kollarında kendini bulması, yani AKP rejimine teslim olmasıdır.

Ülkemizin, sol olmadan ilerlemesi mümkün değil. Zaten olmadı. Sola kapıları kapatan "Cumhuriyet", kendini NATO saflarında emperyalizmin kucağında bağımlılığa teslim etti.

Her tartışmanın ilerletmesi gerekir. Her tartışma bu açıdan dünden değil bugünden bakarak yapılır, ihtiyaç vardır çünkü. Eğer bugün ülkemizde temel sorunu "1923 cumhuriyetinde" görürseniz AKP'ci olursunuz, sorunu emek düşmanlığında, işbirlikçilikte, gericilikte, kapitalizmde görürseniz 1923 cumhuriyetini sağlıklı bir değerlendirmeye tabi tutabilirsiniz. O açıdan, tarihsel bir olguya yaklaşırken bu siyasal kriterleri bir yana koyamazsınız. Böyle bir objektivizm mümkün değildir. O yüzden bugün AKP yandaşı liberal tezler üzerinden Dersim'e bakış en büyük yanlıştır. Yapılması gereken bu ülkede solun gözlüğünden bir çerçeveyi çizebilmektir.

Ne yok saymak, ne de Dersim üzerinden gericiliğin aklanmasına izin vermek!

Peki bugünün sorunu nedir? Bugün bu tartışma gericiliğin ve faşizmin kendini Dersim üzerinden aklama girişimidir. Maraş katliamı ya da Sivas katliamı bir yana yaşamın her alanında dinselleşme adıyla dayatılan gericileşmeyi görerek işe başlamak gerekir. Bu gericileşme gerçeği, büyük bir tehlike olarak bugün toplumun karşısında ise, Dersim tartışmaları üzerinden AKP'nin kendini aklama yoluna gitmesi kurnazca bir oyundur.

Şimdi yeni bir oyun daha gündeme gelebilir. Faşist partinin genel başkanının Dersim'e ziyareti, Kürt sorununda, düzen açısından başka bir düğümün çözülmesi mi olacaktır, bunu göreceğiz birlikte...

Bu oyun bozulmalı. Gerici AKP rejiminin kendini aklamasına neden olacak bu tartışmaları sol, bir tarihçi titizliliği ile değil, Dersim halkının ve emekçilerinin kurtuluşunu başa yazarak boşa düşürmelidir. Dersim halkının acıları ancak gericiliğin karanlığına ve kapitalizmin insanlık dışı sömürüsüne karşı mücadeleyle hafifleyecektir. Solun yapması, bu güncel görevin hakkını vermesidir.

O yüzden mücadele büyütülmelidir. O yüzden, bugün başa yazılması gereken gericilik karşıtı mücadeledir. Dersim halkının, dünden bugüne başa yazdığı tam da bu değil miydi? Dersim halkını anlamayanlara Dersimliler en güzel yanıtı işte bu yüzden Ovacık'ta, Mazgirt'te sosyalist belediyelerin kazanılması ile vermiş, bu mücadelenin nereden tutulacağını göstermişti.

Sol olmadan memleket ilerleyemez, sol olmadan bu memlekette gericilik alt edilemez, sol olmazsa katliamlar sürer, sol olmazsa büyük acılar yürekleri yakmaya devam eder.

Dersim'de geçmişte yaşanan acılar, dün Maraş'ta, Sivas'ta idi, bugün Soma'da, Ermenek'te ve Suriye'de yaşanmaya devam ediyor. Bu acıların bir daha yaşanmaması, kapitalizme ve gericiliğe karşı ama ilk önce AKP'ye karşı mücadeleden etmekten geçmektedir.

Dersim'i dört dağ içine sıkıştıramazsınız. Dersim halkı, Türkiye'nin bütün emekçileri ve ilericileriyle birlikte bu sıkışmayı de yenecektir.