Cumhuriyetçiler kavim siyasetine mahkum değil

Türkiye'de Cumhuriyet'in ve bu topraklardaki aydınlanma birikiminin kazanımlarından ödün vermek istemeyen, ülkenin aydınlık geleceğinin ancak bunların üzerine inşa edilebileceğini düşünen milyonlar var. 

AKP iktidarında Türkiye'nin gittiği yol onları endişelendiriyor.

Bağımsızlık, laiklik, çağdaşlık gibi çok temel kimi değerlerin elden uçup gittiğine inanıyorlar. 

2007'de Cumhuriyet mitinglerinde tepkilerini dile getirdiler. 29 Ekim'lerde onları görüyoruz. Neredeyse son 5 yılda önemli toplumsal hareketlerde öyle ya da böyle meydana çıktılar. Ama az ama çok... 

Haziran Direnişi'nde o milyonların önemli bir bölümü sokaktaydı, barikattaydı...

Ve o Haziran Direnişi'ndeki üç kare Cumhuriyet'in kazanımlarını sahiplenen milyonların düşünüldüğü gibi Kürt düşmanlığı içine olmadığının ya da başka bir mücadele içerisinde bu sorunun önemsizleşebileceğinin kanıtlarını sundu:

- Taksim Meydanı'nda Türk bayrağını taşıyan elin, BDP bayrağını taşıyan elle buluşması...

- Medeni Yıldırım'ın öldürülmesini ardından Kadıköy'de binlerce yurttaşın sokağa çıkması...

- Yüzbinleri bir araya getiren Gazdanadam Festivali, bu festivalin sol rengi, kardeşlik rengi...

Yalnız Kürt düşmanlığı değil, halkçı-emekten yana bir karakter de kendini göstermeye başladı.

Berkin Elvan cenazesi... 

Soma'da yaşanan iş cinayetine karşı gösterilen duyarlılık...

Ülkenin dört bir yanında yoksul bir emekçi çocuğunun cenazesini kaldıran milyonlar, işçilere sahip çıkan yüzbinler... 
Bunlar unutulmamalı...

***

Öte yandan...

Cumhuriyet'in kazanımlarının terk edildiğini düşünen milyonlarca yurttaşımız ve adlı adınca Cumhuriyetçilik saçma sapan bir siyasetin farklı yüzleriyle muhatap oluyor çok uzun zamandır. 

Bu eskiden kendisini "orduculuk" olarak gösteriyordu. "Cumhuriyet'in ve laikliğin güvencesi TSK'dır, TSK'ya güvenin, onun 'siyaseti'ne güç verin" dendi.

Sonra, "ulusalcılık" ortaya çıktı. Tarihte sömürge toplumlarında ilerici rol oynamış, reel sosyalizmin yaşandığı dönemde ulusal kurtuluş mücadelesinin ideolojik motiflerinden biri olmuş (bkz. Arap milliyetçiliği) bir kavramla müdahale edilmeye çalışıldı Cumhuriyetçilere... Burada milli sermaye, ordu, askeri ve sivil bürokrasi içindeki aktörler vs. önemliydi. Onların nasıl tavır takınacaklarını gözetmek, onları izlemek gerekiyordu.

Burada başka parametreler de var. CHP örneğin, hep çok önemli bir referans noktası oldu. CHP'nin sermaye sınıfıyla ve sağ ideolojiyle ilişkisi, Cumhuriyetçilerin pasifize edilmesi işlevini gördü. 

Kimi dönemlerde, Avrupa Birliği, özellikle de soldaki kafa karışıklığının da etkisiyle, çağdaşlık, modernlik ve laiklik için bir güvence olarak görüldü. Türkiye'nin ancak AB ile ilişki kurarak yüzünü Batı'ya çevirebileceği söylendi, durdu.

Açık söyleyelim...  

Tüm bunlar tek bir şeye hizmet etti: 

Cumhuriyetçilik tutsak edildi. Halkçı ve mücadeleci karakterden arındırılmak istendi. Düzen siyasetine bağımlı kılınmaya çalışıldı. 

Halkçı ve mücadeleci bir laiklik, halkçı ve mücadeleci bir yurtseverlik için emekçi bir karakter gerekiyordu. Emekçi karakter bağımsız bir siyaset demekti. Bu ihtimali ortadan kaldırmak için her şey yapıldı.

Şimdi bu tarz-ı siyaset kendini yeniden üretmeye çalışıyor. 

Siyaset kavimlerin tarihsel ve güncel konumlanışı üzerine kuruluyor. 

Kürtler, İsrailoğulları, Türk ve Kürt Nakşiler, Araplar, Azeriler... havada uçuşuyor. 

Böyle olunca ne mi oluyor?

"Kobane'de Türkiye'nin milli güçleriyle ABD çatışıyor..."

"IŞİD'in saldırıları Kürtleri zayıflatıyor."

"Ekmeleddin Bey işbirliçi nakşiliğin, Tayyip Bey isyancı nakşiliğin temsilcisi oluyor."

Böylece bir anda, AKP Türkiyesi ABD'nin karşısındaki güç olarak destekleniyor, Amerikancı ve İsrailci Fethullahçılar ile Kürtler düşman oluyor.

Siyasette, kavimler, uluslar ve bunların tarihsel-güncel konumlanışları elbette çok önemli. Siyasi analizi derinleştirmenin unsurları... Ancak ayağınızı nereye bastığınız daha önemli.

Ayağınız emekçi sınıflarda mı?

Bağımsız bir siyaset arayışında mısınız?

Böyle değilse, gericilikle mücadele de önemsizleşiyor, sömürüyle mücadele de.

***

Aynı benim gibi, bizim gibi, sosyalistler gibi; Cumhuriyet'in kazanımlarından, laikliğin, aydınlanmanın, çağdaşlığın ve bağımsızlığın tuzla buz olmasından endişe eden kardeşim... 

Sana sesleniyorum!

"Büyük büyük" aktörler, "büyük büyük" hesaplar aklını karıştırmasın.

"İzleyelim bakalım, işler bildiğimiz gibi değil galiba" deme...

Seni AKP gericiliğine karşı mücadele etmekten alıkoyan her şey yanlıştır.

Türkiye senin mücadelenle, elini uzattığın emekçinin kavgasıyla kurtulacak.

Türkiye içine sürüklendiği bataklıktan, ancak sen de mücadele ediyorsan çıkacak!