Çocuğunuzun hayvanat bahçesinde sergilenmesini hiç düşünebilir, hayal edebilir misiniz?
Ya da siz yeterince üretim yapamadınız diye rehin alınmasını, işkence görmesini hatta elinin kesilmesini... Veya çağdaş kapitalizm altında elleriyle toprağı kazarak maden toplamaları, göçük altında kalmaları veya belli bir süre sonra meslek hastalığından dolayı yaşamlarını yitirmelerini... Çok mu sert oldu, olsun, bu lanet olası düzende gerçeklerle yüzleşmemek yok kusura bakmayın. Merak etmeyin, oldukça uzaklardan söz edeceğim, gerçi Cizre, Sur, Silopi kadar uzak değil (!) ama yine de uzak, Kongo'ya gidelim bu hafta ne dersiniz?
Kongolu çocukların bazıları, yoksul olanları oldukça erken ölecek bu kesin, ama ne zaman öleceğini tahmin etmek için veya orta yaşı görüp göremeyeceklerini bilmek için veya ilk kez aşık olup olamayacaklarını veya ilk kez motosiklete binip serserilik yapıp yapamayacaklarını veya ilk kez sevgililerini öpüp öpemeyeceklerini veya üniversiteye gidip gidemeyeceklerini veya mezun olup olamayacaklarını veya veya veya... Evet ne kadar yaşayıp yaşamayacaklarını bilmek için meslek hastalıkları konusunda uzman olmak gerekiyor.
Nereden geldik bu konuya derseniz, geçtiğimiz günlerde bir kaç habere konu olmuştu. Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu UNICEF, Kongo'nun güneyindeki madenlerde yaklaşık 40 bin çocuk işçi çalıştırıldığını tahmin ediyor. BBC'nin haberine göre Uluslararası Af Örgütü, Samsung, Apple ve Sony gibi şirketleri, ürünlerinde kullandıkları madenlerin çıkarılmasında çocuk işçiler kullanılıp kullanılmadığını denetlememekle suçladı. Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde kobalt madenciliği ile ilgili bir rapor yayımlayan Af Örgütü, yedi yaşlarındaki çocukların bile tehlikeli koşullarda çalıştırıldıklarını belirledi. Söz konusu haberde Af Örgütü'nün raporundan söz ediliyor ve çocuk işçilerden çoğunun çöplük alanları kazarak kobalt aradığı, madenlerde çalışan işçiler uzun süren sağlık sorunları ve ölümle sonuçlanabilecek kaza riskiyle karşı karşıya bulunduğu, , Eylül 2014 ile Aralık 2015 arasında Kongo'nun güneyindeki madenlerde en az 80 madencinin öldüğünü öne sürüyor. Dünyadaki kobaltın yüzde 50'sinden fazlası Kongo'da üretiliyormuş ve yeni öğrendim kobalt, elektronik cihazlarda kullanılan lityum iyon pillerinin en önemli bileşiklerinden biriymiş (http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/01/160119_coc).
Bu konunun ayrıntılarına biraz daha gireceğiz, ama Kongo halkının ve o güzelim çocuklarının yaşadıkları insanlık dışı tarihe bir dönüp bakalım önce...
Katledilen, sakat bırakılan ve hayvanat bahçesinde sergilenen Kongolular...
Adam Hochschild tarafından yazılan kitap (King Leopold's Ghost—A story of greed, terror and heroism in colonial Africa by Adam Hochschild, Macmillan, 1998) ve internette pek çok kaynakta, 1985 ve 1908 yılları arasında insanlık tarihinin en büyük soykırımlarından birisini öğrenebiliyoruz. Çoğumuzun haberdar olmadığı, "uluslararası kamuoyu" denen emperyalist merkezlerde ses getirmeyen çok da gündeme getirilmeyen büyük bir soykırım sürecinden söz ediyoruz. Belçika kralı 2. Leopold'ün sistematik bir terör ve barbarlık rejimiyle, Kongoluları köle olarak kullanıp katlettiği, yeterli verimliliğe ulaşamayan çocukların el ve ayaklarını kestiği, veya verimli olamayan anne babaların çocuklarına aynı uygulamayı yaptığı düşünüldüğünde bile tüyler ürpertici yıllar. Modern Belçikalılar barbar Afrika'ya medeniyet getiriyorlar(!) Şu an Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve daha büyük bir yüzölçümünde tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarını kısa bir sürede sömürmek için yaklaşık 10 milyon Kongoluyu katlediyorlar (https://www.wsws.org/en/articles/1999/09/king-s06.html)
Söz konusu kitapta ve diğer kaynaklarda kauçuk ve fildişi sağlamak için, Belçika yüzölçümünün 76 kat büyüklüğünde bir alanda uluslararası hukuka da aykırı bir diktatörlük kurmuş olan ve bunu başlarda Uluslararası Afrika Birliği olarak pazarlayan kral ve Belçikalı yetkililerin katliamlara ayrıntılarıyla anlatılmış. Uluslararası ölçekte rüşvet ve lobi çalışmaları sonucunda 1884 yılında Kongo tanınmış ve tanıyan ilk ülke tahmin edeceğiniz gibi ABD olmuş! Onu Fransa takip etmiş ve 1885 yılında Berlin konferansıyla ülkenin sınırları belirlenmiş. Sonrasında İngiliz misyonerler aracılığıyla "insani yardım"da bulunan Britanya ve Hollanda da kauçuk şirketlerine ortak olmuş ve Anglo-Belgian India Rubber and Exploration Company (ABIR) yüzde 700'lük kar oranlarına ulaşmış...
Köle işgücü ya zorla, ya bir köye girilip kadın ve çocuklar rehin alınarak gerçekleştirilmiş. Bir köye belli bir kota konmuş, o kotayı geçerlerse kadınları ve çocukları geri verilmiş, geçemezlerse kadın ve çocukların elleri ve ayakları herkesin gözleri önünde kesilmiş! Aşağıdaki fotoğrafları koyup koymamak konusunda kararsız kaldım işin doğrusu, ama görelim ve hala bu rezil düzeni yıkamadık diye utanalım diye koymaya karar verdim...
(Fotolar için kaynak : https://en.wikipedia.org/wiki/Congo_Free_State)
Kongo'daki vahşeti dünya ölçeğine taşıyan bir fotoğraf. Bu fotoğrafın anlık bir fotoğraf değil bir misyoner tarafından bu vahşeti dünyaya duyurmak için kurgulandığı söylenmekte. Bize aktarılan şu, bir Kongolu kauçuk işçisi beş yaşındaki kızının kesilmiş el ve ayaklarına bakıyor. Nedeni ise yeterince kotayı tamamlamamış olması, kesenler ise Anglo-Belgian India Kauçuk şirketi milisleri...
Kral Leopold 2'nin terörist rejiminin yaptıklarını yazmayı midem kaldırmıyor. İlgilenen okusun diyorum. Şimdi de yüreğimin kaldıramadığı ve beni en fazla etkileyen bir fotoğrafla devam edeyim, ardından Kongolu çocukların günümüzdeki acılarına geleceğim.
1958 yılında İnsan Hayvanat Bahçesinde (Human Zoo) sergilenen Kongolu küçük bir kız çocuğu. Ziyaretçiler hayvan muamelesi yaparak ona yiyecek birşeyler veriyorlar…(https://www.popularresistance.org/deep-racism-the-forgotten-history-of-human-zoos)
Bildiğim kadarıyla en son 1958'de Avrupa'nın göbeğinde, Belçika'nın Brüksel kentinde Brüksel 1958 Dünya Fuarı için bir Kongo köyü hazırlanmış, konsept olarak fuar ziyaretçilerine sunulmuş. Buradaki konsept "alt ırklardan insanları" sergilemek. Bu ve benzeri konsepte Human Zoo, İnsan Hayvanat Bahçesi deniyor. İlk örneklerini Amerika kıtasının işgali başladığında (bazıları buna Amerika'nın keşif de demektedir) İspanya'da görüyoruz. "Egzotik" ırklar İspanya'ya getirilip sergileniyor 17. yüzyılda... 1870'lerde ise "egzotik halklar"ın sergilenmesi Avrupa çapında oldukça yaygınlaşılar. Paris, Hamburg, Antwerp, Barcelona, Londra, Milano, Varşova ve ABD'de New York'ta yaklaşık 200.000 ila 300.000 ziyaretçi bu "insan hayvanat bahçeleri"ne gidiyor. Buralarda Samoa adalarından, Sudan'dan, Kuzey kutbundan, Kongo'dan vs. getirilen insanlar sergileniyor. Evet insan, sizin bizim gibi insan. Aşık olan, evlenen çocuk yapan, gülen, ağlayan, espri yapan, acı çeken, acı veren, kalbi kırılan, kalp kıran insanlar... İnsanlar sergileniyor hayvanlar gibi... Yanlış anlaşılmasın hayvanların da sergilenmesine karşı olduğumu söylemeliyim, ama insanlar söz konusu olunca daha da bir kötü oluyor insan... En fazla sergilen halklardan birisi de Kongo halkı, katledildikleri, sakat bırakıldıkları yetmiyor, ayrıca yem verilip sergileniyorlar da! (https://www.popularresistance.org/deep-racism-the-forgotten-history-of-human-zoos/ ve genel olarak https://en.wikipedia.org/wiki/Human_zoo)
Patrice Lumumba ve Che!
Konudan konuya atlıyor demeyin, hepsi birbiriyle bağlantılı. Güzel bir insandan söz ediyoruz şimdi de. Bazıları ona Afrika'nın Che'si diyor. Topu topu 2 buçuk ay iktidarda kalabiliyor ve sonrasında işkenceyle katlediliyor. Kongo halkının makus talihini yaşasaydı belki de yenebilecek bir halk önderinden Patrice Lumumba'dan söz ediyoruz.
Lumumba, 1961'de SSCB'de basılan bir hatıra pulunda (https://tr.wikipedia.org/wiki/Patrice_Lumumba)
Askeri diktatörlükçe tutsak alınmış Patrice Lumumba (http://www.dw.com/tr/afrikan%C4%B1n-che-guevaras%C4%B1-lumumba/a-18985693)
Bağımsız Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin ilk başbakanı. 55 yıl önce 17 Ocak tarihinde Belçika hükümeti ve CIA işbirliği sonucunda öldürülüyor. Kısaca belki de Kongo için bir şans olabilecek Lumumba'nın kısa öyküsünden söz edelim ve devam edelim:
Tarih 30 Haziran 1960, Belçika Kralı, Kongo'nun bağımsızlığını ilan eder.
"Resmi kutlamalar düzenlenir, törende konuşan Lumumba sömürgeci efendilerin ırkçı uygulamalarını yerden yere vurur. Konuşmayı evlerinde radyoları başında dinleyen Kongolular sevinçlidir. Belçika Kralı ve yabancı diplomatlar ise dehşet içindedir. Genç siyasetçinin hedefleri Batılı güçlerin planlarına uymaz. Lumumba, Kongo'nun sömürgeci geçmişin zincirlerinden tümüyle kurtulmasını ister. Birçok etnik gruptan müteşekkil devasa ülkeyi birleştirme niyetindedir. Rağbet gören hammadde kaynaklarını yabancı firmalara devretmek istemez. Herkesten çok Belçika ve ABD, onun siyasi etkisini kendilerine bir tehdit olarak algılar. Kongo ordusu kendisine komuta eden Belçikalı subaylara isyan ederken Belçika ülkeye askeri müdahalede bulunur ve güneydeki hammadde kaynakları açısından zengin Katanga bölgesini ülkenin geri kalanından ayırır. İç savaşın patlak vermesi üzerine Lumumba kendi birlikleriyle Katanga ve Kasai'ye müdahale eder. Hem Birleşmiş Milletler'den hem de Sovyetler Birliği'nden yardım talebinde bulunur. Kongo'nun sosyalist cepheye kaydığını ve Moskova'nın bu sayede tüm Afrika kıtasında etki sahibi olacağını gören ABD endişelidir. Belçikalılar ve Amerikalılar, güvenilir bir figür olarak ordu komutanı Joseph-Désiré Mobutu'yu gözlerine kestirir. Lumumba'nın eski dostu Mobutu 1965'ten itibaren ülkeyi 30 yıl boyunca demir yumruğuyla yönetecektir. Lumumba eylül ayında Kongo Devlet Başkanı tarafından başbakanlıktan azledilir. Ev hapsine konur, bir ay sonra kaçar ancak Mobutu'nun birlikleri tarafından yakalanır, vahşi bir biçimde dövülür ve işkence görür. Lumumba 17 Ocak 1961'de Belçikalı subayların komuta ettiği bir birlik tarafından kurşuna dizilir. "(http://www.dw.com/tr/afrikan%C4%B1n-che-guevaras%C4%B1-lumumba/a-18985693)
Sonrasında Mobutu Sese Seko yönetiminde askeri diktatörlük rejimi ve baskı dönemi. Peki Che nereden çıktı diye soracaksınız. Che'nin aşağıdaki fotoğrafı onun benzer pek çok fotoğrafından birisidir. Che çocukları çok sever, tüm devrimciler çocukları sever, ama devrimciler çocuklar ölmesin diye savaşırlar, mücadele ederler ve yaşamlarını buna adarlar. Che Sanayi Bakanlığı koltuğunu, o kucağındaki çocuk gibi milyonlarcası için bırakmıştır, Che devrimcidir, Che insandır, Che bizim tarihimizin yüz akıdır, Che çocukları çok sever ve onlar için tüm dünyada mücadele eder...
Bu konuda rivayet muhtelif, ama 1965 yılının 14 Mart'ını 15 Mart'a bağlayan gece boyunca yaptıkları toplantı sonucunda Che ve Fidel'in, Sahra Çölü altındaki bölgede Küba'nın ilk askerî operasyonunu bizzat Guevara'nın yönetmesi konusunda anlaştıkları, devrimci potansiyel barındıran Kongo-Kinşasa'daki Patrice Lumumba yanlısı Marksist Simba hareketinin desteklemek için harekete geçtikleri biliniyor. Che ve arkadaşları Kongo'ya gidiyorlar ve deneyimlerini aktarmaya çalışıyorlar. Bölgede tüm devrimci halkçı girişimleri ezmek için kontrgerilla şebekesi kurmuş ırkçı Güney Afrika'nın özel kuvvetleri Kongo ordusuyla birlikte Guevara'yı engellemeye çalışıyor, haberleşme sisteminlerine sızıyor, ikmah hatlarını kesiyor. Aynı yılın sonlarında birliğinin altı üyesi ölen Che Kongo'yu terkediyor. Kongo halkının acı dolu tarihinde çok kısa da olsa Che'nin "tedavi edici" dokunuşu oluyor ama o dokunuş da o halkın acılardan kurtulmasına yardımcı olamıyor. Neyse Kongo halkının acı dolu tarihi devam ediyor, günümüzde de...
Gelelim günümüze, değişen var mı sizce?
Yazımızın en başına dönelim yine. Aslında yeni bir mesele değil kobalt madenlerinde çocuk çalıştırılması, hatta 2010 yılında "cep telefonu üretiminde Kongo’daki madenlerden çıkarılan minerallerin kullanılmasını önleyen yasa ABD’de kabul ediliyor. ABD'nin burada farklı politik dengelerle hareket ettiğini söylemek zor değil. Tabii ki Apple, Sony ve Samsung bu bölgeden çıkarılan ucuz emek ürünü hammaddeyi kullandıkları ve diğer her türlü iddiaları reddediyor.
Kongo'da bir bakır madeni (http://www.dw.com/tr/afrikan%C4%B1n-che-guevaras%C4%B1-lumumba/a-18985693)
Burada çıkarılan madenlerin bir kısmı Kongo'daki iç savaş için kaynak yaratıyordu, ama esas itibariyle büyük telefon ve elektronik şirketlerinin ucuz hammadde gereksinimini karşılıyor. Bakır, kobalt kadar altın, gümüş, uranyum ve elmas açısından da zengin olan bir ülkeden söz ediyoruz. Yer altındaki bu zenginlik, yaklaşık iki yüz yıl boyunca Kongo halkı için bela oluyor ve ona katliamlar olarak geri dönüyor. Kongo madenlerinde çocuklar çoğu kez de elleriyle veya el aletleriyle çalışıyorlar. Tüm madenleri devletleştireceğini açıklayan veya hissettiren Patrice Lumumba'nın neden apar topar görevden alınıp acımasızca katledildiği de anlaşılıyor. Aşağıdaki harita ise madenlerin dünya çapındaki hareketini gösteriyor:
Kullandığımız pek çok elektronik eşyada özellikle de bataryalarda çocuk emeği olduğunu, bunun kökeninin de Kongo madenlerindeki çocuk sömürüsü olduğunu bize gösteren pek çok somut olgu var.
"Enough Project (Yeter Projesi) Doğu Kongo’daki madenlerde kölelik koşullarında çalıştırılan çocuklara dikkat çekmeyi amaçlıyor. Çünkü bu ülkede çocuk işçiliğiyle ilgili ne yasa ne de herhangi bir düzenleme var. Madenlerdeki çöküntüler ve çocuk ölümlerinin sıradan öyküler olarak anlatıldığını söylüyor kaydettiği bir video görüntüsüyle Enough Project’in başlamasını sağlayan aktivist Sasha Lezhnev: “Doğu Kongo’daki madenlerde gördükleriniz hayatınız boyunca sürecek bir şok yaşamanıza neden olabilir.” Kongo’nun bu bölgesinde elmas madeni çıkartılmıyor. Çocuklar ve büyükler kalay, tantalum ve tungsten madenlerinde çalışıyorlar. Bu madenlerin her biri cep telefonu, bilgisayar ve laptop üretiminin vazgeçilmezleri." (http://uzuncorap.com/2012/08/24/kongonun-madenci-cocuklari/)
Yazımızın başında da söz ettiğimiz Uluslararası Af Örgütü ve Afrika Kaynakları İzleme Örgütü, 19 Ocak’ta yayınladıkları raporla, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde, cep telefonu ve dizüstü bilgisayarların bataryalarının üretiminde kullanılan kobaltın çıkartıldığı madenlerde, çocukların günlüğü 1 dolara ve 12 saat boyunca en tehlikeli koşullarda çalıştırıldığını açıkladılar. Raporda çocuk işçi yaşının 7’ye kadar düştüğü belirtilirken Microsoft, Apple, Sony ve Samsung gibi ulusötesi dev şirketler de ürünlerinde kullanılan kobalt hammaddesinin çıkartılmasında çocuk emeği sömürüsü olduğunu görmezden gelmekle itham ediliyorlar. Rapora göre; Kongo’da çıkarılan kobalt, Çinli Congo Dongfang Madencilik firmasına satılıyor, oradan da Çin ve Güney Kore’deki batarya üretici fabrikalara sevk ediliyor. Üreticiler ise kobalt bataryaları Dell, HP, Lenovo, LG, Vodafone ve Volkswagen gibi dev şirketlere satıyor. (http://isyandan.org/haberler/kongo-kobalt-madenlerinde-cocuk-isci-somurusu/)
Kuşkusuz yalnızca çocuk ölümleri değil, her yaş kuşağından maden işçileri Kongo madenlerinde insanlık dışı koşullarda çalışıyorlar. İSİG Meclisi'nin web sitesinde de alıntı yaptığımız bir haberde 2013 yılının Mayıs ayında Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusunda bulunan North Kivu eyaletine bağlı Masisi bölgesindeki madende meydana gelen göçükte ilk belirlemelere göre 20 kişinin yaşamını yitirdiğini biliyoruz.
Geçmişin acımasız insanlık dışı katliamları yerini acımasız insanlık dışı çalışma koşullarına bırakıyor. Muhtemelen günümüzde Kongo'da daha fazla insan "iş kazaları" ve "meslek hastalıkları" sonucu ölüyor, ama haberimiz bile olmuyor.
Neyse bu konu burada bitmez diyelim çünkü bitecek gibi değil. Kongo tarihi kapitalizmin kar hırsı ve kapitalizmin en yüksek ve aşağılık aşaması emperyalizm ile ırkçılık, katliamlar, savaşlar, askeri darbeler ve insanlık dışı acılar arasındaki bağlantıları tüm çıplaklığıyla gösteriyor...