Çivi çiviyi söker

Bir yılı geride bıraktık. Geçmiş günlerin elbette değerlendirmesini ve muhasebesini yapacağız. Ancak bugün içinden geçtiğimiz günlerin, aynı zamanda ülkemizin geleceği açısından önemli “kavşak noktaları” olduğunu bilerek bugünün hakkını  vermek zorundayız.

2014 yılında AKP’nin iki karakteri öne çıktı, birincisi gericilik diğeri ise emek düşmanlığıdır. Emek düşmanlığı öyle bir boyuta geldi ki, bırakın düşmanlığı, katliama dönüşen bir hal aldı. Soma ve Ermenek’te yaşanan madenci katliamları ve Mecidiyeköy’deki inşaat işçilerinin ölümü, AKP iktidarının emek düşmanlığı karakterinin en açık örneğidir.

2004-2014 yılında yaklaşık 12 bin işçi, iş cinayetlerine kurban gitti ve 2014 yılı işçi ölümlerinin en fazla yaşandığı yıl oldu: 1800’ün üzerinde işçinin hayatına mal olan bu tablo, AKP iktidarının niteliği konusunda tereddüt bırakmıyor.

Gericilik bahsini uzun uzun yazmaya gerek yok. IŞİD mi istersiniz, cemaatlere özgürlük mü, zorunlu din derslerinin yanına iki din dersi daha mı? Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararlarını mı yoksa Din Şurası’nda Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmayı mı? Toplumsal yaşamın her alanını kaplayan gericilik ve gerici politikalar bugün toplumu cendereye sokmuş, ülkenin daha da gericileşmesi bir rejim politikası haline gelmiştir. Doğum kontrolüne ihanet diyen bir gerici zihniyetin iktidarda olduğu bir ülkede özgürlük mümkün değildir.

Bunların siyasi nedenlerine girmeyeceğim. Ancak ülkemizin geleceği bu kuşatmayla ve buna karşı verilecek mücadeleyle belirlenecek. Başta söylediğimiz gibi, geçmiş günlerin muhasebesinden daha çok geleceğe dönük bir mücadele hattının muhasebesi bugün en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey.

AKP iktidarı son bulmalıdır, ülkemizin geleceği ve emekçilerin kurtuluşu için. Bunun için bugünden tezi yok büyük bir mücadele hamlesi ve seferberliği başlatılmalıdır.

İlk uğrak, bu açıdan 11 Ocak’ta, ülkemizin sol ve sosyalist birikimini temsil eden Birleşik Haziran Hareketi’nin yaptığı çağrıdır. Bu çağrı etkili kılınmalı, memleketin laik ve aydınlanmacı birikimi sessizliğini bozmalıdır.

İkinci uğrak, 8 Şubat’ta gericiliğin kıskacı ve baskısını en fazla üzerinde hisseden Alevi toplumunun bu baskı ve kuşatmaya karşı "artık yeter" diyecekleri büyük mitingin tarihidir.

Karşı devrimci bir süreç olarak değerlendirdiğimiz AKP iktidarının, gerici, emek düşmanı ve işbirlikçi politikalarına karşı tek başına ideolojik mücadele vermek yetmez aynı zamanda siyaseten karşısına dikilecek bir somutlukla çıkmak gerekiyor. Analiz ederiz, anlamlandırırız ancak yalanlara, demogojilere, sahte söylemlere ve en önemlisi politikalara karşı siyasetin en büyük gücüyle karşılarına dikilme vaktidir.

Memleketin yüreğine batırılmış büyük bir mıh gibi duran gericiliğe karşı “ayaktayız” deme zamanı geldi! Bu mıhı çekip çıkartalım!

Zorunlu din dersleri bir sorunken, üstüne eğitimin "İmam Hatip"leştirilmesi ile karşı karşıya kalmak bir kader olmamalı. Bu kadere boyun eğmek var, bir de bu işe zorunlu din derslerini boykot ederek "yeter artık" demek var!

Ülkemizin ilerici birikimine güvenelim. Bu ülke, AKP’nin biçtiği elbiseye sığmayacak. Memleketin yüreğine saplanmış bu karanlık ve paslı mıhı sökecek gençlere sesleniyorum.

Unutmayın, çivi çiviyi söker!