CHP bir 'Adalet Kurultayı' düzenliyor. Kurultayın temel işlevi, Adalet Yürüyüşü’nde kendisini gösteren ilerici dinamiği, direniş çizgisini sağa çekmek… Kurultayda çok değerli az sayıda ismin de konuşmacı olarak yer alması bu gerçeği değiştirmiyor. Kurultay özel olarak sağı kapsama, sağa seslenme niyetiyle yapılıyor. Ana hedef de tabii cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanmak.
Yürüyüş bir direnişi temsil ettiği için toplumsal destek görmüş, kitleleri mobilize edebilmişti. Kurultay aynı toplumsal desteği alamıyor. Nedeni çok basit: CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçimi için strateji kurma çabası kimseye heyecan vermiyor. CHP’yi var eden yapısal sorunların, bu partiyi en çok soldan korkuttuğunu herkes iyi biliyor ve bugün solda durmayan hiçbir projenin kısa, orta veya uzun vadede bir başarı şansı olmadığı açıkça görülüyor.
Adalet Yürüyüşü’nün Saray’a karşı birikmekte olan bir öfkeyi kapsama çabası olduğunu daha önce de belirtmiştik. Bu yürüyüşün CHP açısından geç kalmış bir hamle olduğu fikri doğru değil. Sosyalistler veya sol için geçerli olabilecek bu düşünce CHP söz konusu olduğunda gerçeği yansıtmıyor. CHP yönetiminin ana yönelimi, 17 Nisan’da referandumu ve Saray Rejimi’ni tanıma çizgisidir.
Adalet, eşitlik, özgürlük, laiklik mücadelesi aslen solun, sosyalizmin repertuarındadır ve CHP yönetimi esasen sol eliyle şekle şemale kavuşabilecek Saray karşıtı öfkeyi gözardı edememiştir. Her durumda sokaktaki adalet mücadelesinin büyümesi kötü bir şey değildir. Solu büyütür.
Adalet Kurutayı ise, "adalet dedik ama yanlış anlaşılmasın, biz politikalarımızı sağcılarla oluşturacağız” tezine dayanmaktadır.
Saray Rejimi siyasal İslam eliyle kurulmaktadır. Siyasal İslam Türkiye’nin başındaki en büyük belalardan biridir. Maalesef AKP’nin bugünkü yönetimi ortadan kalksa dahi yerleştirilmeye çalışılan Rejim ve onun ideolojik-politik-toplumsal araçları siyasal İslam’ın Türkiye siyasetine uzun süre hegemonya kurmasını sağlamak üzere tasarlanmaktadır.
Siyasal İslam niye kötüdür? Yaşamın, hukukun, toplumsal ilişkilerin kurallarını belirleme hakkını insanın elinden almaya çalıştığı için… “Kutsal"ın toplumsal alanda kanunlaştırılması geri döndürülemez sorunları beraberinde getirir. Tabii ki her “kutsal” bir “fani” tarafından işlevselleştirilmektedir. Sorgulanamaz kurallar koymanın hazzını bir kere almış “fani” onu asla elinden bırakmak istemeyecektir. Kutsal örneğin miras hukukunu kadın ve erkek arasında eşitsiz şekilde uygulamayı emrediyorsa sorgulayamazsınız. Ya da örneğin “kutsal” grevi yasaklıyorsa, bu yasağa karşı çıktığınızda dine de karşı çıkmış olursunuz…
Bu dipsiz kuyuya girmeyi ya kabul edersiniz ya da etmezsiniz. Bunun arası deresi olmaz.
CHP yönetimi, belli ki bu kuyuya girmekten başka çare görememektedir. Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’ın bugünkü açıklaması bu çaresizliğin küçük bir yansımasıdır. Adalet Kurultayı’nın yapıldığı alanda gece içki içen birkaç genç sırf siyasal İslamcılar istiyor diye “ahlaksız” ilan edilmiş, partiden ihraçları için işlem başlatılmıştır. CHP yönetimi, "kurultay alanında içki içilmeyecek" şeklinde bir karar almış olabilir. Bu karara uymayanların kurultaydan çıkarılması savunulabilir. Bu kural ve uygulaması da elbette tartışılabilir ancak yaşanan bu değildir. İçki içen gençler önce AKP’liler, sonra Akitçiler ve nihayet CHP yönetimi tarafından “ahlaksız" ilan edilmiştir.
CHP yönetimi “adalet”i hangi kıstaslara göre savunduğuna iyi karar vermeli, ahlak-ahlaksızlık filan demeden önce iki kere daha düşünmedir. Kendisi de bir hukukçu olan Bülent Bey, Ankara Üniversitesi’nde ders aldığı hocalarının kemiklerini sızlatarak siyasal islamın adaletine sığınacaksa kendi bilir. Orada “iki ayyaş” naraları vardır… Yanıtı Gezi’de verilmiştir!