Cengiz Holding sadece doğaya mı saldırıyor?

Kadınlar seslerini yükseltiyorlar günlerdir: İçimiz acıyor, ormanları katlediyorlar. Duyun sesimizi artık! 

Seslerine ses olmaya katılıyor onlarca insan İkizdere’de.  Katledilen sadece orman değil, ağaçlarla birlikte yaban hayatı da yok ediliyor. Kurulan fotokapanlarla gördük ki çok zengin bir yaban hayatı var İkizdere Vadisi’nin… İnsan yaşamına saygısı olmayan bir şirketin, bir iktidarın yaban hayatına saygı duyacağını beklemiyorduk tabi.

Zaten neye saygısı var ki Cengiz Holding’in. Onun patronu değil miydi milletin A.. koyacağız diyen ?

Sözünün eriymiş, dediğini yapıyor adam.

Bunu kiminle yapıyor?

Elbette mevcut iktidar partisi ile. Yani suç ortağı AKP ile. Peki, Cengiz Holding sadece doğayı mı talan ediyor?

Sadece sömürü alanı ormanlar değil elbet. Yurdun her metrekaresine neredeyse bir şantiyesi bulunan bu şirket, bu şantiyelerinde bulunan işçileri de acımasız sömürü çarkının içine almış. Covid-19 salgın koşullarını da avantaj, azgın sömürü şartlarına çevirmiş durumda.  

İnşaat, enerji, maden ve hizmet sektörlerinde AKP hükümetleri döneminde onlarca ihalenin sahibi olmuş. Pek çok ihale tercihen verilmiş. Örümcek gibi ülkenin her yanına talan ve sömürü ağlarını örmüş. Uluslararası en büyük 250 müteahhit arasına girmiş. Devam eden ve tamamlanan enerji dağıtım ve yatırımları ile enerji devlerinden biri haline gelmiş bir şirket.

Dünyanın en büyük havaalanlarından biri olan İstanbul Havaalanı’nın inşaat işine ve inşaat sonrası 25 yıl işletme hakkına sahip olmuş. Yani hani bahsettiği bir rüyası vardı ya? İşte o rüyasını çok kısa zamanda, özellikle AKP döneminde gerçekleştirmiş oldu.

Verdikçe vermiş Allah! Hani derler ya, halk arasında bir söz vardır: Allah zenginliği istediğine verirmiş. Cengiz ailesine de AKP’yi aracı kullanarak vermiş de vermiş.

O da ne yapmış?  Birkaç örnekle bakalım, kendisine verileni nasıl kazanmış?

Cengiz Holdinge ait BEDAŞ’ta (Boğaziçi Elektrik Dağıtım) hakları için mücadele eden işçilere verilen %5’lik sefalet zammına karşı iş bırakan işçiler, iş bıraktıkları günlerin ücretlerinin kesileceği ve iş bırakılan günlerin zararının tahsil edileceği şeklinde tehdit edildi. BEDAŞ işçileri, “Hem yüzde 5 zam veriyorlar hem eylemi, grevi yasaklayıp 'kabullen' diyorlar. Bu düzen kölelik düzeni!” diye tepki gösterdiler. Şirket iş kolunda grev yasak uygulamasını gerekçe göstererek tehditlerine devam ediyor.

Bir başka örnek de Trabzon’un Maçka ilçesindeki başka bir şantiyede. Burada 19. yüzyıldan kalma çalışma koşullarında çalıştırılıyor işçiler. Günde 12 saat çalıştırıldıklarını ama bu durum bordrolarda 8 saat olarak gösterildiğini ifade ediyorlar. Diğer 4 saat fazla mesai olarak gösteriliyor. Bu durumu bu ekonomik şartlarda kabullenmek zorunda bırakılıyorlar. Sessizliklerini koruyorlar. Ülkenin şartları ve işsizlik tehdidi ve bir de üzerine Kod-29 saçmalığı çaresizlikleri olmuş.

Kıdem ve ihbar tazminatları 8 saat üzerinden değil 7,5 saat üzerinden hesaplanıyor. 12 saat çalıştırıldığı halde buradan bile hakları çalınmış oluyor. Ayda 2 gün izin hakları var. Bu bile öyle ayarlanmış ki 24 saate denk geliyor.

Bunlar sadece iki örnek. Cengiz Holding arkasına mevcut iktidarın da gücünü alarak talana ve sömürüye devam ediyor. Bu yüzden tek suçlu Cengiz değil. Asıl suçlu onlara bu acımasız ortamı yaratan ve gerektiğinde devletin kolluk güçlerini vadilerinde yaşam alanları için, işyerlerinde emeklerinin karşılıkları için direnenlerin karşısına askerini, polisini çıkartan, onlara biber gazı ile müdahale izni veren ve ben artık devletim diyen AKP iktidarıdır.

Doymak nedir bilmeyen şirketler yaşam alanlarımızı, emeğimizi, hayatımızı çalıyorlar. Bu yüzden vadisini savunanlar, emeği için alana çıkanlar yalnız olmadıklarını görmek zorundadırlar. Top yekûn bir saldırı varsa; iktidarları ve şirketleri ile o zaman top yekûn direnmek gerekiyor. İkizdere’de direnenlere, iş yerlerinde direnenlere onlarla birlikte olduğumuzu onlarla dayanışma halinde olduğumuzu göstermeliyiz.

İkizdere Vadisi’nde yaşam alanlarını savunan kadınlara bir kez daha selam olsun.