'Cari açık kolik' Türkiye!
Türkiye ekonomisini cari açık kolik olmaktan kurtarmanın yolu belli: Sanayileşmek.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından açıklanan Ocak 2023 Ödemeler Dengesi İstatistiklerine göre cari açık, veri tarihinin rekor aylık açığına ulaştı: 9,85 milyar dolar. Hem de bu rekor açık “Türkiye Ekonomi Modeli” denilen ve güya temel amacı cari açığı düşürmek olan bir program altında geldi. Cari açık yıllık bazda ise 51,7 milyar dolara genişledi. Bu gelişmeler de bize “neye niyet neye kısmet” deyimini anımsattı.
Sanayisi tamamen dışa bağımlı bir ekonomiden daha fazlasını beklemek hata:
Türkiye’nin bugün yaşadığı yapısal sorunların temeli kapitalizmin 1980’lerde girdiği aşaması olan neoliberalizmin ürünleri. Esas sıkıntı da Türkiye’nin erken sanayisizleşmesidir. Türkiye ekonomisi gelişmiş ülkeler düzeyine gel(e)meden, sanayileşmeyi terk edip hizmet sektörü ağırlıklı bir ekonomiye dönüştürüldü. Türkiye’de imalat sanayi katma değer payı 1989’da yaklaşık %23 ile maksimum değerine ulaşırken, 2000’li yıllarda %15’lere kadar düşmüştür. 1989’da kontrolsüz bir biçimde sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, Avrupa Birliği ile olan Gümrük Birliği anlaşması ve nihayet AKP döneminde izlenen para ve maliye politikaları, inşaat öncelikli bir an önce kalkınma (siz onu bir an önce köşeyi dönme olarak algılayın) hamleleri; sanayimizi iyice dışa bağımlı hale getirdi. İhracatımızın neredeyse %96’sını gerçekleştiren imalat sanayi girdi ithal edemeden üretemez oldu. Bütün bunların sonucunda da cari açık vermeden büyüyemeyen, daha doğrusu cari açık kolik bir ülke haline geldik. İzleyen grafik 2020-2022 arası dönemde iktisadi faaliyet kollarına göre A10 düzeyinde sektörlerin Gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH)’daki payları, büyüme oranları ile büyümeye katkılarını göstermektedir.
Tablodan da görüldüğü gibi 2022’de en fazla büyüyen sektör yüzde 21,8 ile finans ve sigorta faaliyetleri. Buna karşılık ihracatımızın neredeyse yüzde 96’sını gerçekleştiren imalat sanayi yüzde 4,31 ve imalat sanayinin içinde bulunduğu sanayi sektörü ise yüzde 3,3 büyümüş. AKP’nin gözde sektörü inşaat ise 2022’de de daralmaya devam etmiş. Kapitalist sistemde üretici ve üretici olmayan (Finans ve sigorta faaliyetleri) sektörlerdeki gelişmelerin, üretici olmayan sektörler lehine olmasının, daha doğrusu finansal faaliyetlerin ekonomide ağırlığının artmasının en büyük istikrarsızlık göstergesi olduğunu; istikrarsızlığın bedelinin eninde sonunda 2008 küresel krizi gibi bir küresel kriz olduğunu; bedelinin ise her defasında geniş halk yığınlarına ödettirildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Hele biz, ülke olarak bu konuda oldukça mahiriz!
Cari açıksız büyüyemiyoruz:
Yazılarımızı okuyan okurlarımız anımsayacaktır, Türkiye’de büyümenin temel belirleyicisinin cari açık; en önemli girdinin ithalat; bu süreçte kilit rol oynayan değişkenin de reel döviz kuru olduğunu hep vurgulamaya çalışırım. İzleyen grafik cari işlemler hesabının GSYH’ye oranı ile GSYH büyüme oranın 1999-2022 döneminde gelişimini vermektedir. Yatay kalın kırmızı çizgi ise bu dönemde ortalama büyüme oranını, bir anlamda potansiyel büyüme oranını vermektedir.
Grafiğin bize gösterdiği gibi, Türkiye’de yüksek büyüme oranları, yüksek cari açık/GSYH oranı ile birlikte gerçekleşmektedir. Özellikle Türkiye ekonomisi potansiyelinin üzerinde büyüdüğü yıllarda yüksek oranda cari açık vermektedir. Bunun temel yapısal nedeni ise sanayimizin dışa bağımlı olması, Türkiye’nin net girdi ithalatçısı bir ülke olmasıdır. Girdi ithal edemeden üretemeyen bir imalat sanayiniz varsa ve bu sanayi de sizin en büyük döviz kaynağınız, yani ihracatçı sektörünüz ise, cari açık vermeden büyümeniz olanaksız hale gelmektedir. Üstelik bu bağlantı imalat sanayinde yeterli kapasiteniz yoksa ve/veya var olan kapasiteyi de yeterince kullanamıyorsanız daha belirgin hale gelmektedir. İzleyen grafik cari açık-GSYH oranı, büyüme oranı ve imalat sanayisi kapasite kullanım oranlarındaki gelişmeyi göstermektedir.
Grafik bize yetersiz üretim kapasitesinin de cari açık-büyüme ilişkisinde etkili olduğunu göstermektedir. 2007-2022 arası dönemde ortalama kapasite kullanım oranı yaklaşık olarak yüzde 76 olmuş. Ama izleyen tabloda görüldüğü gibi Türkiye ağırlıklı olarak tüketerek büyüyen bir ekonomiye dönüşmüş. Bir başka ifadeyle Türkiye’de sanayi üretimi içerisinde tüketim malları üretiminin payı hep artmış. Buna rağmen yüksek büyüme yıllarında artan tüketimi yerli üretim karşılamakta yetersiz kalmış (yetersiz üretim kapasitesi nedeniyle) ve bu da ithalatı artırarak cari açığın artmasına katkı yapmıştır.
Türkiye ekonomisini cari açık kolik olmaktan kurtarmanın yolu belli: Sanayileşmek. Sanayileşmek ise öncelikle sadece sermayenin çıkarlarını koruyan, onun mutlak tahakkümünü amaçlayan neoliberal politikaların terkedilip yerine kamucu, eşitlikçi, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme yaratacak plana dayalı yeni bir sanayileşme hamlesinin başlatılması ile ancak olanaklıdır. Bunun da ön koşulu emekten yana, emeğin dili ile konuşan ve politika yapan kadroları iktidara taşımaktır. Bunun için 14 Mayıs seçimleri büyük bir fırsattır. Anlayana!...
Başlıktaki "cari açık kolik" deyimi: Bu deyim Sayın Ege Cansen’den alınmıştır.