Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir Vilayet olan Dağlık Karabağ’ın özerklik statüsünün yükseltilmesi ve ardından bağımsızlaşması talebiyle 1989’da başlayan gerilim 1990’da silahlı çatışmaya 1991-94 arasında ise devletler düzeyinde savaşa dönmüştü. 1994’te ateşkes ilan edildiğinde Ermeni güçleri sadece Özerk Karabağ Eyaleti’ni değil etrafındaki 7 vilayeti de kontrolleri altına almış idiler. Bu süreçte yüzbinlerce insan mülteci durumuna düştü. Konu Karabağ bölgesi sınırlarının da ötesine taştı. Azerbaycan’da yaşayan Ermeniler, Ermenistan’da yaşayan Azeriler kıyımlara uğradılar. Aradan geçen 26 yılda sorunu çözmek üzere oluşturulan Minsk Grubu görüşmelerinden neredeyse hiçbir sonuç alınamadı. Dahası bu 26 yıllık dondurulmuş savaşta zaman zaman iki taraftan askerlerin ve sivillerin de öldürüldüğü “sınırlı askeri çatışmalar” yaşanmıştı. Bunlardan en büyüğü Nisan 2016’da meydana gelmiş ve Temmuz 2020’dekine benzeyen 4 günlük sınır çatışmasında iki taraftan siviller ve askerler dahil toplam 200’ün üzerinde insan hayatını kaybetmişti. Şimdi Tovuz bölgesinde yeniden riskli bir sürecin girilmiş görünüyor. Sınırdaki Drone’ların düşürülmesi ile başlayan süreç her geçen gün tırmanıyor.
TOVUZ ÇATIŞMALARI
Karabağ sınırından uzakta ve Ermenistan sınırında bulunan Azerbaycan’ın Tovuz şehri etrafında yoğunlaşan çatışmalar dondurulmuş savaşın fitilini yeniden ateşlemiş görünüyor. 2008’den bu yana bu bölgede yaşanan gerilimin son halkası karşısında Erivan ve Bakü yönetimleri nispeten daha “ılımlı” açıklamalar yapsalar da sahada öngörülemeyen gelişmeler devam ediyor. 15 Temmuz’a gelindiğinde iki taraftan aralarında general ve albay seviyesinde askerler ve bir de sivilin olduğu toplam 20 civarında insan yaşamını yitirdi.
Özellikle general seviyesinde bir Azeri askerin öldürülmesi Bakü’de sokaklara yansıdı ve onbinlerce Azerbaycanlı, hükümetlerinin bu konuda gerekeni yapmadığını ifade ederek,” artık karantinaya son verilip savaşa başlanması” talebiyle yürüdü. Çok ön planda olmasa da giderek Aliyev yönetimine karşı bir protestoya dönüşmesi riski hissedilen protestoya polis müdahale etti. Halkın sosyal hak ve siyasi özgürlük taleplerini sürekli sert biçimde bastıran Aliyev yönetimi tam da bu sıkışmışlık içinde sınırdaki çatışmanın/gerilimin düzeyini arttırabilir. Öte yandan barış ve özgürlük vaadeden “kadife devrim”le Erivan’da yönetime gelen Başbakan Nikol Paşinyan da yolsuzluklarla anılan Aliyev yönetiminden daha iyi bir yaklaşım sergiliyor görünmemekte.
MINSK GRUBU VE ULUSLARARASI AKTÖRLER
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği teşkilatı (AGİT) bünyesinde 1992’de oluşturulan Misnk grubu 3 eş başkan (Rusya, Fransa ve ABD) ve 6 üye (Beyaz Rusya, Almanya, İtalya, İsveç, Finlandiya ve Türkiye) ve 2 taraf ülkeden (Azerbaycan ve Ermenistan) oluşan arabulucu bir mekanizma.
Barış için zaman zaman umut vaadeden zirve toplantılarına karşın, Grup çok katmanlı çatışmada tarafları yaklaştıracak bir yol haritası bile çıkaramamış durumda.
Başından beri Rusya başta olmak üzere Türkiye, İran gibi bölge ülkelerinin ve uluslararası merkezlerin de müdahil olduğu Karabağ sorununda uluslararası hareketlenme de dikkat çekici. Türkiye, Azerbaycan tarafına tam destek açıklaması yaparken Rusya “tarafsız arabulucu” rolünü oynuyor. Sorunun çözülmemesinde kilit role sahip ve daha ziyade Ermenistan yanında hareket eden Rusya ile Türkiye’nin arasında 2019’da İdlib’de başlayan, 2020 başında Libya’da hafifçe hissedilen mesafelenmeye Karabağ ile bir gündem daha eklenecek gibi görünüyor. İran’ın pek göstermek istemediği “Azeri” fobisini de göz önünde tutarak denklemin 30 yıl önceki karmaşıklığı ile karşımızda durduğunu söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.
ÇÖZÜM HİÇ Mİ YOK?
Ermeni tarafının Karabağ dışında yer alan Laçin Koridoru’nun bir kısmı dışında 7 Azerbaycan vilayetinden çekilmesi karşılığında Karabağ’ın en yüksek seviyede özerklikle Azerbaycan içinde kalacağı bir geçiş dönemi formülü dışında tarafların uzlaşabileceği herhangi bir öneri mevcut değildir. Ancak bu öneri iki tarafın da aşırı milliyetçilerinin basıncı ile bir türlü gerçek bir müzakere zemini haline gelemiyor.
Bölge ülkelerinin müdahaleleri, silah satışları, Rusya’nın çatışmayı “dengeleyerek” bölgedeki varlığını sürdürme isteği, çatışma bölgelerinden sürülmüş çok yüksek sayıdaki Azeri’nin topraklarına dönme isteği, Karabağ’ın bağımsızlıktan vazgeçip özerkliğe geri dönüşü kayıp olarak görmesi gibi çok katmanlı bir sorun, sınırlı çatışmalarla devam ediyor. Ancak bu sınırlı çatışmanın iç ve dış faktörlerin öngörülemeyen etkileri ile tam boy bir savaşa evirilmesi de hiç yabana atılmaması gereken gerçek bir tehlike. Binlerce asker ve sivilin ölümüne yol verilmeden barış için daha çok çalışmaktan ve sahte müzakerelere son verip yeni bir masa kurmaktan başka bir çıkış yoktur.