Sıcaklardan cidden rahatsız oluyoruz. Özellikle İstanbul’da havanın bu derece bunaltıcı olmasının temel nedenlerinden birisinin “mega projeler” ile doğal yaşamı yok edilen, yeşili betona çevrilen bir kent olduğunu biliyoruz. Bilmeyene de anlatmak gerekiyor, bu işin bir başka boyutu.
Bu hafta yazımı geç yazmama neden olan şeylerden birisi gerçekten de Pazar günü tatil dönüşü İstanbul’da karşı karşıya kaldığım sıcaktı. cumartesi gününün daha kötü olduğunu söylüyorlar arkadaşlar, ben çok şükür ona maruz kalmadım. Ama pazar gününü, uzun yolun etkisiyle de belki, tamamen bitkin bir halde geçirdim. Neyse uzatmayayım, “ay bu sıcaklar ne olacak” ile başlayan sosyal medyada her türlü esprinin gırla gittiği bunaltıcı havalar yaşadık, yaşayacağız. Ama bir de bu sıcakta, #AdaletYürüyüşü’nde yürüyenler, yaşadıkları coşkuyla sıcağı alt edenler var. Bunu da geçelim hadi konuyu dağıtmayalım. Bir de bu sıcakta ÇALIŞANLAR var!
İnşaat sektörü için yaz ayları önemlidir. Betonun hızla “priz alması” yağmur, kar vb. hava koşullarından dolayı yolların veya şantiye sahasının daha rahat iş yapılabilir olması gibi pek çok nedenden dolayı yaz aylarında inşaatlar yoğunlaşır. İstatistikler de, yaz aylarında inşaat şantiyelerindeki iş cinayetlerinin daha fazla olduğunu göstermektedir. Sıcak falan dinlemez, inşaat işçileri toz toprak içinde biz Twitter’dan Facebook’tan sıcak esprileri yaparken güneşin altındalardır. Genelde pazar günleri de çalışırlar temmuz ve ağustos aylarında. Kimisinin kalbi dayanmaz, Katar’da yüzlercesi kalp krizi geçiren Nepalli inşaat işçiler gibi.
Ama “bu sıcaklarda çalışılır mı?” sorusunu sormazlar, çalışmaya devam ederler. Halbuki bu sıcaklarda çalışılmayabilir, bu bir haktır! Sıcak ve soğuk ortamda çalışma “fiziksel kaynaklı meslek hastalıkları”na neden olan etmenlerden birisidir ve bu tüm temel kitaplarda yazar. Çok bilinmese de yine sıcak kaynaklı “sıcak kataraktı” da vardır. Gözü etkileyen bazı elektromanyetik dalga boyları lens tarafından absorbe edilirler. Bunlar; kızılötesi başta olmak üzere UV B, UV A ve mikrodalga radyasyonlarıdır. Bunlara yıllarca maruz kalan cam üfleyiciler ve yüksek fırın işçilerinde katarakt insidansı yüksektir (Meslek Hastalıkları ve İş İle İlgili Hastalıklar Tanı Rehberi, ÇSGB). Bayılmalar, besin zehirlenmeleri, tansiyon sorunları vs. vs. bu sıcaklarda güneş altında çalışmakta olan yüzbinlerce işçiyi bizzat etkilemektedir.
Çalışmaktan kaçınma hakkı, gerçekten bir hak mı?
Yasada yazan bir şey hak mıdır? Ülkemizde böyle bir şeyden söz edemiyoruz. Anayasada yazan en temel hükümleri dahi savunmak kimi zaman suç olabiliyor. Çalışmaktan kaçınmak hakkı da fiilen uygulanmayan, uygulanamayan bir hak. Çalışmaktan kaçınma hakkı iş sağlığı ve güvenliği konusunda işçiye verilmiş bir haktır. Bu hak, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 13 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; çalışan, ciddi ve yakın tehlikeyle karşı karşıya kaldığında iş sağlığı ve güvenliği kuruluna, kurulun bulunmadığı yerlerde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir. Ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda ise çalışan bu usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz.
Çalışanın başvurusu üzerine iş sağlığı ve güvenliği kurulunun veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınma hakkını kullandığı döneme ait ücretini alacağı gibi, bu dönemde iş sözleşmesinden doğan ve kanunlardan gelen haklarını da kullanabilir.
Daha önce yazmıştım bir yazımda, kış aylarında çalışmaya dair:
“Ne güzel değil mi? Peki pizza söylediğiniz, pizzayı getiren genç motor kurye arkadaşımız, trafiğe, tipi olarak yağan kara baktı, bir yandan da bindiği motosiklete ve üzerindeki giysilere… Sizce bu hakkını kullanabilir mi? Erzurum Aşkale'de, HES için oluşturulan gölette bulunan elektrik arızasını gidermek isterken ölen 5 işçinin herkesin gözü önünde donarak, boğularak ölümünü, İsmail Saymaz da kitabında çarpıcı bir şekilde anlatmıştı. Aşkale Devlet Hastanesi'nde yapılan otopsiye göre Mustafa Arifoğulları başını buz kütlesine çarpması sonucu, Ahmet Sait Turan ise donarak ölmüş, Şahin Baykal, Rıdvan Takım, Feridun Öztürk ise boğularak yaşamını kaybetmişti. Bu haklarını kullansalardı şu anda aramızda olacaklardı.
Buna benzer bilmediğimiz acaba kaç olay, kaç ölüm veya yaralanma var biliyor muyuz? Bugün işçi sağlığı ve iş güvenliğine aykırı her durumda çalışmaktan kaçınma hakkı, özellikle Türkiye’de en zor ama en gerçekçi taleplerden birisidir ve ısrarla öne çıkarılmalıdır.”
Bu söylenenler yaz ayları için de geçerli, özellikle bu sıcak bunaltıcı günlerde. Acaba bu sıcaklarda işçiler bu hakkını kullanabilirler mi? Neden olmasın, kullanabilirler, kullanmalıdırlar. Ama şu anda kağıt üzerinde… Gerçekten kullanabilmeleri, kar tatili yapabilmeleri, haftalık yıllık izin kullanabilmeleri, çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilmeleri, özetle en temel insani taleplerini dahi yerine getirebilmeleri hepsi ama hepsi aynı yere çıkıyor, örgütlü bir mücadeleye…