Bu kafayla kaç Çipras gider gelir…

Bankaların ve kilit sanayi işletmelerinin kamulaştırılmasının halk desteği göreceği kesinleşmişti. Syriza’da Çipras’ın erken seçim darbesine başladığı akşam Yunanistan bu noktadaydı. Herhangi bir kapitalist ülke ve bu ülkede mücadele eden antikapitalistler için az bulunur, kritik önemde, tarihi bir noktadır bu.

Avro ile devam edememek, tüm mevduat ve kredinin dondurularak yeni bir para birimiyle ve kamu bankaları aracılığıyla yeniden yapılandırılması demektir. 40-50 yıl boyunca ödenecek bir borç altında Alman tatil köyü kıvamında yoksul bir ülke olmak. Syriza, bunu kabul ederek Yeni Demokrasi ve PASOK safına geçti, merkez partisi oldu. Halbuki referandumdan çıkan net hayır oyu, "biz seni Merkel’le mücadele et diye seçtik, çabaladın, olmuyorsa yoksul ve onurlu bir bağımsızlığa razıyız" anlamındadır. Bu, dünyanın sonu olmaz, zaten ekonomisi ciddi bir biçimde tahrip olmuş ülke, eğer yeni para ve banka düzenini tanıyabilecek yeterli derecede ticari ortak bulursa (ki bu konuda Syriza hükümetinin dış temaslarında Rusya ve Çin’den yeterli sinyal gelmişti) birkaç ay içinde mevcut halinden daha iyi bir noktaya gelebilir.

Tekrar ediyorum (sayfa altında linki bulunan 8 ve 15 Temmuz yazılarıma bakabilirsiniz); Yunan Komünistleri, en başından beri Syriza ittifakının içinde, diğer antikapitalistlerle birlikte çalışmış olsalardı -ki bu çalışma, büyük ölçüde uzun ve zahmetli yoksullara destek/toplumsal dayanışma faaliyetlerini içermektedir (Syriza halkın desteğini Çipras’ın tipi nedeniyle kazanmamıştır)- Yunan Halk Hareketinin yükselişi, bir olasılıkla sosyalizme geçiş ekonomisiyle taçlandırılabilecekti.

Kimi uzman beyinler, neyin olamayacağını gösterip bir adım sonrasını halk nezdinde meşrulaştırmak türünden bir bakış açısını ‘yeni’ ve ‘gizli reformist’ diye etiketleyip geçiyorlar. 1917 yılına, Rusya’ya dönüp Bolşevik Partisi’nin Sovyetler politikasını bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye ederim. “Barış, ekmek ve özgürlük” halklara kapitalizm tarafından 100 yıl sonra da çoğunlukla verilememeye devam etmektedir, edecektir. Küba devriminin ilk yılını hatırlamalarını öneririm. Veya Venezuela’nın tarih boyunca geleneksel güçlü sağ ideolojiyle yoğrulan halkının Chavez’in “ulusal sermaye ile yurtsever ittifakı” emperyalizm tarafından bir türlü rahat bırakılmadığı için kamu ağırlıklı karma bir geçiş ekonomisine onay vermesini…

Sol siyaset bunu gerektirir. Temel bazı halkçı talepleri olan bir siyasi ittifak içinde yükselip, bu ittifakın çarptığı sınıfsal engellerde seferber olmak ve hareketi olağan potansiyelinin ötesine götürebilmek için, önce o ittifakı yükselten toplumsal hareketin içinde yer almasını bilmek gerekir. Bunu yapmak içinse kolektif, şeffaf, iyi işleyen, yerelliklerde inisiyatif alma gücü çok iyi olan bir örgütsel yapıya sahip olmak gerekir. Halbuki öyle ya, örgüt işleri, öyle herkese bırakılmayacak kadar ciddi ve kontrol altındadır. Madem böyle bir yükselen hareket içinde kök salamıyoruz, hiç olmazsa bu tür hareketlerin yolunun hep reformizme, düzenin yeniden yapılanmasına maşa olmasına gittiğini gösteren fiktif bir “teorizasyon” ile konsolide olalım, “saflaşmış’ bir hareket bekleyelim!..

Eski zamanların alışkanlığıyla, Türk solcusu, ‘reformist’ ve ‘yeni keşif’ türü ifadeleri aynı cümlede duyunca apolitizme ve marjinalizme tav olur diye düşünülüyor. Yeri gelmişken, ben de artık statükoyu kırdığımızı ve dağılan parçaların keskin kenarlarının zamanla kaçınılmaz olarak köreleceğini düşünüyorum. 

Bazen olgular yeterlidir. Merkel ve birkaç demeci, Yunanistan’ın başına neyin geldiğini anlamak için yeterlidir. Çipras’ın ilk seçimi halk hareketiyle yükselen amorf ve mücadeleci bir ittifak olan Syriza ile, geçen Pazar günkü ikinci seçimiyse Y-Pasok ile kazandığını anlamak için fazla çaba gerekmez. Syriza sol kanadının, Syriza’yı kamulaştırmaya ve ulusal para birimine geçişe zorlayarak dünya sol tarihindeki az rastlanır onurlu işlerden birini yaptığını ve yalnız bırakıldıkları için başaramadıklarını, Yunan Komünistlerinin ise hâlâ, banka kamulaştırmak varken, "perspektif altı çizmeyi" tercih ettiklerini, acil bir biçimde siyasallaşmaya ihtiyaçları olduğunu anlamak için çok bilmek, çok okumak gerekmez.

@ErgunCagl