Borç, yiğit ve kamçı!

Dilimize pelesenk olmuş atasözlerinden birisi de “borç yiğidin kamçısıdır” atasözüdür. Türk Dil Kurumuna (TDK) göre “Bir arkadaşından, bankadan ya da herhangi bir kaynaktan borç alan kişiler bu borçlarını ödemek için daha fazla çalışmaya istekli olmaktadırlar. Borç alan kişilerin performansındaki bu artış ‘borç yiğidin kamçısıdır’ atasözü ile açıklanmaktadır”. Borcu olan kişiler, borcunu ödemesi gerektiğini bilir ve o borç bir kamçı gibidir onun için! Borçlu bu kamçının pençesinden hemen kurtulmak ister. Onun için çok çalışır ve borcunu bir an önce ödemeye çalışır. Borcunu ödeyemezse alacaklısına karşı mahcup olacağını ve bunun hukuki bir bedelinin olacağını bilir. Her ne kadar bu atasözünün yeterli parası olmayan, borçlanmak zorunda olan ancak borçlanmaktan korkan, çekinen kişiler için kullanıldığı söylense de günümüzde borçlanmak kişiler ve devletler için neredeyse “prestij” olarak görülmektedir.

Ülke ve yurttaşlar olarak maşallahımız var: borç nasıl olsa yiğidin kamçısıdır ve biz de çok yiğidiz diyerek borçlanmanın hakkını vermişiz ve vermeye devam ediyoruz. Zaten borç rakamları her şeyi ortaya sermekte: 2020 sonu itibariyle toplam dış borcumuz 450 milyar ABD doları olmuş. 2020 sonunda 34 milyon yurttaşımızın kullandığı ve kişi başına 2026 bin lira ve toplamda ise 866,6 milyar olan nakit kredileri hacmi var. Bu kredilerin 287,1 milyar lirası konut kredisi, 40,5 milyar lirası taşıt kredisi ve 395,2 milyar lirası da ihtiyaç kredisi olarak kullanılmış. Nakit kredisi kullanan 34 milyon yurttaşımızın 27,9 milyonu ihtiyaç kredisi kullanır hale gelmiş. Hazinemiz de boş durmamış. Dış borç yanında iç borç konusunda da epeyce borçlanmış. 2021 yılının Ocak ayı sonunda Hazinenin toplam iç borcu, 1 trilyon 64 milyar lira düzeyinde. Hadi diyelim ki, yurttaşlarımız ve Hazine TL cinsi borcunu bir şekilde öder, peki dış borçlara ne olacak? Asıl üzerinde durmamız gereken ve bizler için kamçı görevi görmesi gereken borçlar da bunlar!

DIŞ BORCUN MİLLİ GELİR ORANI REKOR KIRDI!

Dış borç stoku 2020 yılı sonunda, 450 milyar ABD doları düzeyine ulaştı. Daha önemlisi ise bu borç stokunun Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYİH) oranı %62,8 ile rekor kırdı. İzleyen iki grafikte borçluya göre dış borçların gelişimi görülmektedir. İlk grafikte 1989-2020 yılları arasında, borçluya göre dış borcun gelişimi ile toplam stoku ve GSYİH’ye oranları yer almaktadır. İkinci grafik ise borçluya göre dış borçlar yanında kamu ve özel kesim dış borcunun toplam dış borçlar içindeki paylarını da vermektedir.

Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı

 

Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı

İlk grafikten rahatlıkla görüleceği gibi, Türkiye’nin dış borçları, 2002 yılından itibaren hızla artmaya başlamış ve 2020 yılı sonunda 450 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Bu toplam dış borcun yaklaşık 256 milyar ABD doları özel sektöre aitken; 173 milyar ABD doları kamu kesimine ve kalan yaklaşık 21 milyar ABD dolarlık kısmı da TCMB’ye aittir. Dış borç stokunun artmasında özellikle 2005 yılından itibaren özel kesim borçlanması önemli rol oynamıştır. 1989 yılında sadece 6 milyar ABD doları olan özel kesim dış borcu, 2017 yılında 316 milyar ABD doları ile rekor düzeyine ulaştıktan sonra azalmaya başlamıştır. Buna karşılık kamu kesiminin dış borcu 1998 yılında 29 milyar ABD doları civarında iken, 2020 yılı sonunda rekor düzeyine ulaşarak 173 milyar ABD doları olmuştur. Yani özellikle pandemi döneminde özel sektörün dış borcu azalırken, kamunun dış borcunda ciddi artışlar olmuştur (ikinci grafik).

Dış borç stokunun ne kadar kaygı verici düzeylere ulaştığını anlamak için, 2020 yılı GSYİH’sinin 717 milyar ABD doları olduğunu anımsamamız yeterlidir. Bu nedenle borç stokundaki artış kadar asıl bizi kaygılandırması gereken gelişme, borcun GSYİH’ye oranındaki sürekli ve önemli oranda artışlardır. 1989 yılında %30,8 olan bu oran, kriz yılı 2001’de %56,1’e ulaşmıştır. Daha sonra azalmaya başlamış; ancak 2011 yılından itibaren sürekli artarak 2020 yılı sonunda rekor düzeyi olan %62,8’e ulaşmıştır.

Dış borçlar özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidara geldiği 2002 sonrası dönemde daha hızla artmaya başlamıştır. 2002 yılı sonunda 129,6 milyar ABD doları ve % 54,4 olan dış borç stoku ve GSYİH payı; 2020 sonunda sırasıyla 450 milyar ABD doları ve %62,8 düzeylerine ulaşmıştır. Bu dönemde kamunun dış borcu 64,5 milyar ABD dolarından 173,1 milyar ABD dolarına artmıştır. Asıl dış borç patlamasını özel kesim yapmıştır. Özel kesimin dış borcu 2002 yılı sonunda 43 milyar ABD doları iken, yaklaşık % 500’lük bir artışla 2020 yılı sonunda 255,6 milyar ABD dolarına ulaşmıştır.

DIŞ BORÇTA ÖNEMLİ OLAN ÜLKE BORCUDUR!

Sayın Prof. Dr. Esfender Korkmaz ve Sayın Ege Cansen’in sıkça vurguladığı gibi, iş dış borca geldiğinde kamu ve özel kesim ayrımı yapmanın anlamı yoktur, çünkü dış borçların, alacaklı ve borçlu olarak iki tarafı vardır. Dış borç analizi yapılırken, özel ve kamu kesimi dış borcu üzerine değil, ülkenin dış borcu üzerine yoğunlaşmak gerekir. Bu nedenle, kamu kesimi dış borcunun milli gelir oranına bakmak gerekir gibi savlar, işin vahametini anlamamızı engeller. Kaldı ki, ister özel kesim isterse kamu kesimi dış borç alsın, iş geri ödemeye gelince, ülke içinde döviz talebi artmakta ve bu da kuru etkilemektedir. Borçları geri öderken de kişi başına geliri artıracak şekilde sürekli büyümek gerekir. Aksi takdirde dış borç geri ödemelerinde sıkıntılar yaşanabilecektir.

DIŞ BORÇLARDA VADE KISALIYOR!

İzleyen grafik vadeye göre dış borçlar ile toplam dış borçlar içerisindeki payların gelişimini göstermektedir.

Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı

2002 yılına kadar neredeyse sabit bir düzeyde gelişen kısa vadeli borçların payı 2014 yılına kadar sürekli artmış; 2014-2016 arası düşen pay, 2017 yılından itibaren tekrar artmaya başlamıştır. Yani, 2002-2020 arası dönemde, kısa vadeli borçlarda ciddi artışlar olmuştur. 2002 yılından sonraki on sekiz yıllık dönemde çok dikkat çeken bir artış da kısa vadeli dış borçlarda yaşanmıştır. 2002 sonunda 16,4 milyar ABD dolar olan kısa vadeli dış borçlar, 2020 yılında %744 artarak 138,5 milyar ABD doları olmuştur. Dış borcun vadesinin kısalması, başta turizm olmak üzere, ihracat dışında döviz kazandırıcı birçok kalemde yaşanan son yıllardaki sıkıntılar göz önüne alındığında ileriki dönemlerde hem vadesi gelen borçların geri ödenmesinde hem de yeni borçlar alınmasında ciddi sıkıntılar yaşanabileceğini göstermektedir. İzleyen grafik ise hem borçluya hem de vadesine göre dış borçların gelişimini göstermektedir.

Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı

Grafikten rahatlıkla görülebileceği gibi hem TCMB’nin hem de özel kesimin uzun vadeli dış borçları azalırken, kamu kesiminin uzun vadeli dış borçları artmaktadır. Yani artık özel kesim için uzun vadeli borçlanma dönemi kapanmış gibi gözükmektedir. Aslında özel kesim borçlanması hem kısa hem de uzun vadede azalmaktadır. Deniz bitti kara göründü! Hey gidi günler hey! Bir zamanlar ne kadar da cazipti yurtdışından borçlanmak! Ortalık borç verecek para ile doluydu, çok boldu! Bizim özel sektör bu fırsatı kaçırır mı? Kaçırmadı da! Döviz kazanıp kazanmadığına bakılmaksızın herkese dış borçlanma olanağı tanındı! Ama artık işler tersine döndü ve artık özel sektör istediği gibi dışardan borçlanamıyor; birtakım kısıtlamalara tabi tutuluyor. Yani artık el parasıyla saadet yaratılamıyor!

Sürekli yoksullaşan, üretme gücünü yitiren, dışa bağımlılığı artan, tek ve önemli döviz kazandırıcı kalemi olarak ihracatı kalan; ihracatı da ithalat yapmadan yapamayan bir ülkenin; milli gelirinin %62,8’i oranında olan dış borcu nasıl ve hangi koşullarda ödeyeceği herkesin ama herkesin üzerinde kafa yorması gereken bir konudur. Dış borçlarımız artıyor, iç borçlarımız artıyor, hane halkı borçluluğu artıyor ve şirketlerin borçluluğu artıyor! Dış borcumuz 450 milyar ABD dolarına yükselmiş ama milli gelirimiz (2020 yılı GSYİH değeri 717 milyar ABD doları) ve kişi başına milli gelirimiz (8599 ABD doları) azalmaya devam ediyor. Hani “borç yiğidin kamçısı” idi?