(Bize göre) gülünesi şeyler

İnsanların mizah anlayışları farklı olabilir; birine çok komik gelen şeylere bir başkası “Bunda gülünecek ne var” diyebilir.

Bizde, tek başına Aziz Nesin gibi bir ustanın çıkmış olması bile ülkenin mizah anlayışında belirli bir düzeyi tutturabilmiş olduğunun göstergesi sayılmalıdır. Aziz Nesin, aslında acı acı düşünülmesi gereken saçma ve akıl dışı durumların “gülünç” yanlarını ustaca ortaya koyarak insanımızın olaylara bakış açısının genişlemesine önemli bir katkıda bulunmuştur.

Baskıcı rejimler, bu arada örneğin faşizm bile mizahi bir yaklaşımla ele alınabilir mi?

Bu konu zamanında Roberto Benigni’nin “Hayat Güzeldir” (La Vita é Bella-1997) filmi vesilesiyle tartışılmıştı. Kimilerine göre faşist bir rejimin yönetimindeki soykırım kampında geçen olayların mizahı olamazdı.

Ama pekâlâ olur diyenler de vardı.

Sözü daha fazla uzatmadan günümüz Türkiyesi’ne ilişkin kendi görüşümüzü özetleyelim: Başkalarına öyle gelmeyebilir, ama bugünkü rejimin önemli kimi figürlerinin belirli sözleri ve hareketleri bize hayli komik gelmektedir.

***

Örneğin, bunca celadetine, asıp kesmesine rağmen Devlet Bahçeli’nin komik yanları olduğunu düşünüyoruz. Bahçeli’nin bir zamanların lise kompozisyon ödevlerini çağrıştıran bol metaforlu ve darb-ı meselli açıklamaları “ürkütücü” içeriğine rağmen bizce basbayağı komiktir. Daha komiği ise hitabet sırasında belirli bir konudaki kesinliği, mutlaklığı ve kararlılığı pekiştirmek üzere kullanılan el hareketlerinin “robotik” ve acemice olmasıdır.

“Türk’ün cihan hakimiyeti mefkuresi” özellikle bu el hareketleriyle dillendirildiğinde ürkütücü olmaktan çıkmaktadır. 

***

AKP sözcüsü Ömer Çelik kendisinden neler beklendiğini iyi kavramış bir siyasetçiye benzemektedir. Yüksek lisansını “çoğulcu toplum modeli” üzerine yapmış biri olarak önceleri Avrupa’daki ve Türkiye’deki liberalleri fazlasıyla memnun edecek “sivil toplum”, “hoşgörü” gibi kavramları, Hegel ve Gramsci gibi isimleri yerli yersiz kullanmasıyla tanınırdı. Son dönemde entelektüel birikimini “fetişizm” (mazbata fetişizmi) kavramını kullanarak ortaya koymuş, daha yakınlarda ise “Bu iş sonunda Yunan tragedyasına dönmesin” diyerek Yunanistan’a yönelik tehdide bile teatral derinlik kazandırmıştır.

Binali Yıldırım’ın, İstanbul seçimleri öncesinde Ekrem İmamoğlu ile çıktığı açık oturumda oturum yöneticisinin “Şimdi teknoloji konusuna gelelim” sözü üzerine “Ha bakın, teknolojiden iyi anlarım…” demesi dikkatlerden kaçmış olabilir. “Adamcağız diğer başlıklarda sıkıştı, konu kendi alanına geldiğinde rahatladı” denebilir, ama bize komik gelmiştir.

Berat Albayrak’ın bir ülkenin ekonomisine yön veren bakandan çok şirket CEO’su bir yupi gibi davranması, birbirini izleyen sayısız PowerPoint sunum önünde, elinde bir değnekle farklı renklerdeki trendlere işaret ederken “kritik noktaları” özel bir jargonla vurgulaması, başkalarını bilemeyiz, ama bize komik gelmektedir.

***

Peki, Reis’in kendisinin komik yanları yok mu?

“Yok” diyenler, kendisinin herhangi bir kararname imzalarken çekilmiş fotoğraflarına baksınlar. İmza sırasında dünyanın en önemli işi yapılıyormuş gibi son derece ciddi bir yüz ifadesi takınılacak, imzalanan belgeye adeta içine düşercesine yaklaşılacak, bu arada alt dudak mutlaka biraz daha aşağı sarkıtılacaktır. 

Ayrıca, Reis’in belki de kendi alanındaki hitabet-belagat deneyiminden gelen, heceleri uzatma ve söylediklerini hitap ettiği kitleye tekrarlatıp tasdik ettirme alışkanlığı vardır. Örneğin yapılan yollardan bahsederken “yollaaaar yaptık” der. Sonra, bir zamanlar “Büyük Orta Doğu Projesi” revaçtayken hitap ettiği kesime “Ben Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanıyım” demiş, hemen ardından “Demek ki neymişim?” sorusuyla kalabalığın bu unvanı tekrarlamasını istemişti.

***

Bunlar bize komik geliyor; ama her birinin bir mantığı ve karşılığı olabileceğini de kabul ediyoruz.

Örneğin söyleneni tekrarlayan bir kalabalık kendini “katılımcı” sayıp hatiple eşit konumda görebilir… Ömer Çelik’in daha önceki Bakanlıkları sırasında Avrupalı muhataplarını jargon paralayarak “kafalamış” olması mümkündür... Binali Yıldırım’ın “teknoloji” hassasiyetine “İşte bu” diyenler çıkmış olabilir… Nihayet, bu ülkede Devlet Bahçeli tarzı edebiyat ve hamasetle coşacak kesimlerin hiç olmadığını kim söyleyebilir?  

Bir tek Berat Albayrak performansını “anlamlandırmada” zorlanıyoruz.

Büyük ihtimalle “Hiçbir şey anlamadığımıza göre herhalde çok doğru ve derindir” kabulüdür.