Biz yazmazsak iyi senaryo çıkmaz

Küresel pandeminin üzerinden bir yıl geçti.

Tıp alanındaki bilim insanları ve uluslararası sağlık kuruluşları pandeminin geleceği, aşılar, mutant virüs, sürü bağışıklığı gibi konularda görüş ve tahminlerini dile getiriyor. Hükümetler, pandemiyle mücadelede kendilerine göre çeşitli önlemler alırken süreç, hangi noktaya ne zaman gelinebileceği konusundaki belirsizliklerle birlikte devam ediyor.

Bu ortamda bir nokta özellikle dikkat çekiyor: Bugün dünyamıza egemen olan “ekonomik sistemin”, piyasanın kendi kurallarına göre serbest işleyişinin, “küreselleşmenin sağladığı imkanların”, vb. pandemi mücadelesinde etkili olduğunu, daha beter durumların bu sayede önlenebildiğini söyleyen kimse çıkmıyor. Başka meseleler söz konusu olduğunda “optimalite”, “rasyonalite”, “stabilite” “normal”, “yeni normal” gibi kavramlara başvurarak ahkam kesenlerin ağzını adeta bıçak açmıyor…

Dahası, pandeminin yıkıcı sonuçlarını mevcut kapitalist sistemle açıklayan ve konunun bu yanını vurgulayan görüşler de başka meselelerde olduğu gibi “bağnazlık” ve “ideolojik saplantı” gibi suçlamalarla karşılanmıyor.

Bunlara bakıp, artık herkesin gerçekleri gördüğü, ayakların suya erdiği, kapitalizme alternatif arayışlarının her yerde yaygınlaştığı gibi afaki iddialarda bulunacak değiliz. Ne zaman olacağı bilinmez, ama pandemi öncesi “normale” dönüldüğünde sistem savunucularının bu suskunlukları ve sessiz kabulleri de sona erecektir.

***

Bu yazıda, bir sistem olarak kapitalizmle pandeminin yol açtığı sonuçlar ve dünyamızı bugün getirdiği nokta arasındaki ilişkileri birkaç başlık altında özetlemeye çalışacağız.

Birincisi: Faiz oranları, kurlar, ucuz işgücü imkanları, yatırım teşvikleri gibi konulara reaksiyonu son derece hızlı olan sermaye, pandemi gibi olağan dışı bir durum ortaya çıktığında “gecikmeyi” de geçtik genel olarak insanlığın yararına sayılabilecek herhangi bir reaksiyon bile verememektedir. Ama kim bilir; belki bunun da bir “mantığı” vardır: Örneğin Malthusçuluk ruhunun sermayeye içkin olması gibi…

İkincisi: Kapitalizmin özellikle son döneminin belirleyici özelliklerinden biri, değişim değerinin ve değişim değerinde birikimin, değişim değeri dışında geriye hangi değer kalmışsa bunların hepsine topyekun savaş açmış olmasıdır. Örneğin sağlığı ele alacak olursak, bu alandaki özelleştirmeler, halk sağlığı sistemlerinin kaynaksız bırakılması, yaygın bir halk sağlığı sorununun ortaya çıkma ihtimali karşısındaki hazırlıkların “kậrlılık” kriterine, dahası insan hayatının maliyet muhasebesine tabi tutulması, bugün gelinen noktanın özellikleri arasındadır.

Üçüncüsü: Kapitalizmin son dönemi, sağlık açısından “kırılgan”, “güç durumda” ya da “dezavantajlı” durumda olan nüfus kesimlerini daha da genişletmiştir. Bunu, kapitalizmin son döneminin “nispi fazla nüfusu” şişirmesi olarak da okuyabiliriz. Daha açığı, işsizlik, kötü beslenme, aşırı kalabalık yerleşim/ikamet örüntüleri, olumsuz çalışma koşulları, ayrımcılık, vb. bugün gelişmiş kapitalist ülkelerde bile eskisine göre daha geniş nüfus kesimlerini etkilemektedir.

Dördüncüsü: Günümüzün “küreselleşmiş” kapitalizmi, karşılıklı bağımlılık ile rekabet arasındaki bir anlamda çelişik ilişki üzerinden yürümektedir. Kimi diyalektik ilişkilerde olduğu gibi bu ilişkide de ne karşılıklı bağımlılık rekabet ögesini yok etmekte ne de rekabet karşılıklı bağımlılığı devre dışı bırakmaktadır. Ancak, karşılıklı bağımlılık ortamında her zaman üste çıkma potansiyeline sahip rekabet ögesi, son örnekte de görüldüğü gibi, pandemi karşısında daha “vahşi” boyutlara ulaşabilmektedir. Örneğin, aşılarla ilgili “fikri mülkiyet haklarının”, insanlar can derdindeyken bile baş tacı edilmesi “vahşet” değil de nedir?

***

Bitirirken vurgulayalım: Bir kral olarak kapitalizmin bu “çıplaklığının”, geniş kesimleri kendiliğinden anti-kapitalist değişim arayışlarına yöneltmesini beklediğimiz ya da umduğumuz yok. Ayrıca kapitalizmin, pandemi sonrasında, çıkardığı derslerle kendine ciddi anlamda çekidüzen vermesi ihtimali de yoktur.

Kısacası, pandemi sonrası için, bizler yazmadığımız sürece “iyi senaryo” diye bir şey gündemde olmayacaktır.