Biz varız!

Diktatörlüğe geçit vermeyeceğiz - Demokrasi ve özgürlükleri savunmak için

Savaş çığırtkanlarına dur diyeceğiz - Barışı ve halkların haklarını savunmak için

Hukukun din temelinde dönüştürülmesine izin vermeceğiz – Laikliği savunmak için

Kadın cinayetlerine dur diyeceğiz – Kadının haklarını savunmak için

Doğanın katledilmesini durduracağız – Çevre ve kent hakkını savunmak için

Onurumuzu çiğnetmeyeceğiz - Savunmayı savunmak için

Emeğimize sahip çıkıyoruz – İşçi avukatların haklarını savunmak için

Yukarıdaki sloganlar İstanbul Çağdaş Avukatlar Grubu’nun (ÇAG) seçim afişlerinden.

Önümüzdeki haftalarda barolarının genel kurulları var. Baro başkanları, yönetim ve diğer kurulları belirlenecek. On binlerce üyesi olan İstanbul Barosu’nun Genel Kurulu da 18-19 Ekim tarihlerinde.

Üye sayısından hareketle dünyanın en büyük baroları arasında adı geçen İstanbul Barosu maalesef bu durumla doğru orantılı bir etkiye sahip değil.

Uzunca bir süredir sessiz ve siyasetsiz.

Tabi sesten ve siyasetten Başkan’ın televizyon konuşmalarını anlıyorsanız böyle düşünmeyebilirseniz.

Ancak sesten ve siyasetten, ÇAG’ın afişlerine yedi tanesini taşıdığı, kuşkusuz çok daha fazla olan ve ÇAG’ın seçim programında yer bulan başlıklara ilişkin söz söylemeyi ama esas olarak bu başlıklara ilişkin etkili bir müdahaleyi anlıyorsanız, İstanbul Barosu’nun sessiz ve siyasetsiz olduğunu rahatlıkla dile getirebilirsiniz.

Hep söylüyoruz, hep söyleniyor; hukuk uzunca süredir ülkemizde bir mücadele alanı, yargı artık yalnızca operasyonel bir araç. Önümüzdeki günlerde bu alanda ki mücadelenin tekrardan şiddetleneceği de bugünden görülebilmekte.

Gösteri yapan insanların resmi veya sivil faşist güçler tarafından öldürüldüğü, üniversitelerin basılıp akademisyen ve öğrencilerin dövülerek gözaltına alındığı, valilerin yasaları açık bir şekilde ihlal ederek sokağa çıkma yasaklarını ilan ettiği, fiilen sıkıyönetim halinin hayata geçtiği günlerden geçiyoruz. Laikliğin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu her gün yaşananlarla bir kez daha görüyoruz.

Böylesi dönemlerde baroların sesinin çıkması, ama esas olarak o sesin nasıl bir siyasetin içine yerleştirileceği daha da önem kazanmakta. Bu nedenle de baroların nasıl bir konumlanış içerisinde yer alacakları nasıl örgütlenecekleri tartışması daha da önem kazanıyor.

Barolar toplumsal muhalefetin içinde devinen, toplumsal adalet talebinin hem sesi hem de etkin bir parçası olacak bir konumlanış içine yerleşmeliler. Bu bir sorumluluktur.

Bunu yapabilecek olan tek güç ise soldadır. Ulusalcılığın ile liberalliğin bulaşmadığı bir sol barolara ağırlığını koymak zorundadır.

İşte, Çağdaş Avukatlar Grubu İstanbul Barosu seçimlerinde bu sorumluluk ile hareket etmekte, bu iddia ile avukatların desteğini istemektedir.