Bugün geçen haftaki yazının bir anlamda devamı olacak bir yazı yazmayı düşünüyordum. Belki de dünyanın farklı bir bölgesinden ilgi çekici bir öykü. Ama olmuyor. Bitmiyorlar, bitiremiyoruz, azalarak bitsin gitsin bunlar istiyoruz ama bitmiyorlar.
Benzer cümleleri 28.12.2014 tarihli bir yazımın girişinde de kullanmışım, yazımın başlığı Laiklik ve İşçi Sağlığı-İş Güvenliği.
Neden mi? Çünkü insan aklını hiçe sayıyor, neredeyse dalga geçiyorlar. Evet, geçen hafta Soma katliamının yıldönümüydü. Uzun uzadıya şeyler yazmayacağım. Bitmesini istediğim zihniyetin farklı bir tezahürünü yine yeniden yazmak zorundayım. Görmüşsünüzdür "ilahiyatçıdan şoke eden Soma yorumu" başlıklı haberleri. Celal Bayar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Güç diyor ki:
" Dolayısı ile ölüm Allah'ın bir takdiridir. Kimin ne şekilde nasıl öleceğini sadece Allah biliyor. İlahi kader çerçevesinde o arkadaşlarımızın orada vefatı takdir görülmüş. Bu teslimiyet ve kabullenmek gerekiyor. Bu insanlarımız helal kazanç peşindeydi. Olaya buradan baktığımız açısından onlar için sevindirici bir durum. Bunlar uyuşturucu ticareti yaparlarken de bir çatışmaya girip ölebilirlerdi. Mafya hesaplaşmasında da ölebilirlerdi."
Sayın Güç, beyniniz nasıl işliyor merak ediyorum. Böyle bir günde, böyle bir acıya nasıl böyle bir yorum yapabildiğinizi gerçekten merak ediyorum. Bu neyin kafasıdır, bu nasıl bir zihniyettir. Evet uzatmaya gerek yok bu hiç bir alanın, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının da gericilikten azade bir alan olmadığının göstergesidir. Saldırı her alanda sürmektedir, insan aklı her yerde, her başlıkta her alanda hafife alınmakta veya hiçe sayılmaktadır. Bu da onun örneğidir.
Sayın Güç, bu sözlerden dolayı özür dileyecek misiniz? Yoksa sözlerim yanlış anlaşıldı ve benzeri şeyler deyip geçecek misiniz? Hayır, paşa paşa özür dilemenizi istiyorum, bunu yapmalısınız...
Ben size yeri gelmişken, mafya çatışması değil ama, mafya tarafından sokak ortasında dövülerek ve ardından bıçaklanarak öldürülen bir arkadaşımdan söz edeyim. Acısı çok yeni, hem de çok. Bahadır Grammeşin arkadaşımdan söz ediyorum, 20-30 kişilik bir ne idüğü belirsiz çete tarafından yol ortasında öldürülen güzel insandan... Soma'da ölenler çok şükür mafya saldırısı sonunda öldürülmedi, onlar için sevindirici bir durum, Bahadır için ne diyelim, ne dersiniz? Size soruyorum, siz ve sizin gibiler her konuda yorum yapma veya amiyane tabirle ahkam kesme hakkını kendinde buldukları için belki buna da yorum yaparsınız...
Ahmet Güç isimli kişinin yorumları burada kalsa yazmayacaktım. Diyecektim ki, o an dikkatsizce bir ifade kullanmıştır, yanlış anlaşılmıştır, hatalı bir ifade kullanmıştır vesaire. Hayır, Ahmet Güç susmuyor devam ediyor:
"Daha acı olaylara da şahit oluyoruz. Trafik kazalarında çok acı hayatını kaybedenler var. Yanarak hayatını kaybedenler var. Suda boğulanlar var. Buradan kendi adımıza sonuç çıkaracak olursak. Bu hayat insanın başına beklenmedik olaylarda gelebiliyor. Biz de böyle bir hadise ile karşılaşabiliriz. Bizi aşan bir durum. İlahi takdir. Burada yapılacak olan teslimiyettir."
Teslimiyet! Evet teslim olalım, öldüler, kaderleri yazılmıştı, yapacak bir şey yok diyelim geçelim değil mi?
Yapacağımız şey teslimiyettir değil mi? Neye teslim olalım Ahmet Güç, Soma Madenciliğin kar hırsına mı teslim olalım, yoksa rödovans sistemi de takdir-i ilahidir diyelim geçelim mi? Neye teslim olalım, bir yaşam odasını bile işçilere çok gören, yasada kapsam dışı bırakan zihniyete mi, yoksa herşeyin içine dini sokmaya çalışan, bizi resmen düpedüz aptal yerine koymaya çalışan zihniyete mi? Soma'ya yardım heyetlerinden çok din adamı gönderen zihniyete mi teslim olalım, Somalı madencilerin çocuklarını rezil sağlık sisteminde ilaçsız tedavisiz bırakan kapitalizme mi? "A hocadır, ilim adamıdır, ehl-i dindir, o söylüyorsa vardır bir kerameti" diye sizin gibi resmen aklımızla dalga geçenlere mi teslim olalım, anmaya gidenleri yolda durduran polislere mi?
Ha birisi çıkıp "kutsal değerlerimiz" vs. diye masal anlatmasın, yettiniz artık, göz göre göre gelen, kar hırsıyla işçileri katleden bu düzene teslimiyet mi istiyorsunuz? Hayır, siz teslim olacaksınız, bu zihniyet teslim olacak, bu zihniyet bu ülkede barınamayacak o kadar! Biz teslim olmuyoruz, Haziran Türkiyesi'ni kuruyoruz, işinize gelirse...