Birleşik Haziran Hareketi ve Seçimler: Tartışmaya nereden başlayalım

Birleşik Haziran Hareketi seçimlere ilişkin tartışmayı meclisleri üzerinden önümüzdeki günlerde başlatıyor. Yürütülecek tartışmalara bir zemin oluşturması için Yürütme Kurulu tarafından “Seçim, HAZİRAN ve ilkeler” başlığı altında çerçeve bir metinde kaleme alındı ve meclislere gönderildi. Sonrasında da HAZİRAN’ın seçime ilişkin tutumu belirlenecek.

Peki, nasıl tartışacağız, tartışmaya nereden başlayacağız?

Sanırım herkesin bir önceliği vardır. Tartışmayı oradan başlatırlar.

Benim de bir tane var: Sorumluluk

HAZİRAN’ın tüm bileşenleri sorumluluklarını unutmadan, sorumlu bir şekilde tartışmalılar. Benim en başa yazdığım bu.

Birleşik Haziran Hareketi, “laik ve bilimsel eğitim” talepli boykot sonrasında Türkiye siyasetinde yerini almıştır. Artık kendi iddialarının ötesinde bir öznedir. Artık tartışmalarımız, alacağımız kararlar kendimiz ve yakın çeperimiz için değildir. HAZİRAN artık dostları (ve düşmanları) tarafından dikkatle izlenen, geniş bir toplamın yüzünü çevirdiği, umut beslediği bir harekettir.

Sorumluğumuz budur. 

Bu nedenle de sorumlu davranmalıyız. 

Hep söylendi, hep söyledik: Birleşik Haziran Hareketi bir seçim ittifakı olarak kurulmadı. Kuruluşunda yer alan, sonradan katılan herkes de bunda ortaklaştı. HAZİRAN, AKP’ye karşı halkın “birleşik” ve “örgütlü” mücadelesinin aracı olma iddiası ile kuruldu. Daha kurulur kurulmaz da bu iddiası vücut buldu. Ama kuruluşundan bir süre sonra, adımlar atılmaya başladığında ülke seçim potasına girmişti bile. Memlekete dair bütünlüklü bir yaklaşımı olan, iddiaları olan bir siyasi hareketin bunun dışında kalması mümkün olamayacağından, HAZİRAN da seçimi, seçimlere ilişkin duruşunu tartışmaya başladı.

Bir zararı yok. Aksine, doğru ve etkili politikalar HAZİRAN için sıçratıcı olacaktır.

Ancak, bu politikaların neler olacağının, seçim sürecinde nasıl sahaya sürüleceğinin tartışılması şartı ile. 

Böylesi bir çalışma, Türkiye siyasetinde etkili bir güç olacağını şimdiden gösteren, siyasetin diğer aktörleri tarafından dikkate alınmak zorunda kalınan HAZİRAN için bir zorunluluktur. Hep dillendirilen “bağımsız hattın etkili hale getirilmesi” de ancak böylesi bir “mücadele programı” ile mümkün olabilecektir. HAZİRAN kendi mücadelesini ve kendi Türkiyesini anlatmak zorundadır.

Bunu yapmak yerine, seçim tartışmalarına “ittifak sorunu” üzerinden başlamak, önceliği ittifak yapacak parti aramaya vermek Birleşik Haziran Hareketi açısından, bahsettiğimiz sıçramayı sağlamayacaktır. Aksine böylesi bir arayışın dağıtıcı özelliği olacaktır.

Benzer bir şekilde, HAZİRAN’a yapılacak “seçimde herkes kendi bildiğini yapsın, seçimden sonra buluşuruz” çağrısı da günü kurtarmayacak, dağıtıcı olacaktır.

Haziran’da ülkemize dair umudumuz artmıştı. Şimdi bu ülkenin her zamankinden çok HAZİRAN’a ihtiyacı var.
                                     
Bu nedenle de sorumluluklarımız var!