Biriktirmeye devam...
26-10-2017 06:42

Meltem Kolgazi
BildiÄŸiniz üzere ‘Müftülük Yasası’ olarak bilinen ve müftülere resmi nikâh kıyma yetkisi veren yasa tasarısının 6. Maddesi TBMM’den geçerek yasalaÅŸtı. Tasarıda çocuk istismarının ve çocuk yaÅŸta evliliklerin önünü açacak ‘doÄŸumlarda sözlü bildirim’ ile ilgili kısma ise ‘araÅŸtırılması zorunludur’ ibaresi eklenerek bir iyileÅŸtirme yapıldı. Fakat doÄŸumlarda sözlü beyanların araÅŸtırılması zorunluluÄŸunun mevcut iktidar nedeniyle uygulamada karşılık bulup bulmayacağı belirsiz… Zira bu konuda araÅŸtırmayan mülki amire de, aile hekimine de özel bir cezai bir yaptırım yok. Bunlarla birlikte tasarıda yer alan ‘vatandaÅŸlık için genel ahlak ÅŸartı’ ile ilgili madde de kaldırıldı. Ortaya çıktı ki en önemli dert müftülere resmi nikâh yetkisi vermekmiÅŸ ve nihayetinde ErdoÄŸan’ın da geçmesi için emir verdiÄŸi madde de buymuÅŸ.
Peki, bundan sonra ne olacak? Dindar muhafazakâr ve iktidarın yanında olduÄŸunu göstermek isteyen kesimler müftü nikâhı kıydırırken, belediyenin atadığı memura nikâh kıydıranlar üzerinde mahalle baskısı artacak, nihayet müftülüÄŸe nikâh kıydıranlar ve kıydırmayanlar ayrımı ortaya çıkacak. ‘Evlenirken müftü evlendirdi, boÅŸanırken de müftülüÄŸün hukukunu yani İslami hukukunu uygulayacaksınız’ denilecek ya da en azından bu yönde bir baskı oluÅŸacak. Nitekim Yeni Åžafak yazarı Hayrettin Karaman yasa tasarısının onaylanmasının hemen ertesinde yazdığı köÅŸe yazısında müftülerin İslam hukuku uygulayacağını iddia etti.∗ “İyi de resmi nikâh kıyılıyor, yine medeni hukuk geçerli” denilebilir. Fakat gündelik hayatta böyle olmuyor, kadınlar zorla evlendiriliyor, boÅŸanamıyor, boÅŸanmak isteyen kadınlar ÅŸiddet görüyor hatta öldürülüyor. Ayrıca, hükümet tarafından da yasa tasarısı için “müftü de memur, aynı nikâhı kıyacak” savunması yapılmıştı ve kadınlar da “o zaman neden yasa çıkarıyorsunuz nikâh memuru sayısı mı yetersiz?” diye sormuÅŸtu. Bu savunmayı yapmalarının ve tasarının yasalaÅŸmasının hemen ardından boÅŸanma için ‘arabuluculuk’un gündeme getirilmesi medeni kanunun adım adım geçersizleÅŸtirilmesinin hedeflendiÄŸini gösteriyor. Bir müftü ya da müftülüÄŸün görevlendirdiÄŸi bir imamın resmi nikâh kıyması durumunda nikâhla yapılan anlaÅŸmada İslam hukukunun geçerli sayılmayacağını kimse söyleyemez. Böylesi bir duruma karşın cezai bir önlem ve yaptırım da yok. İslam hukukuna göre evlilik anlaÅŸmasında kadın irade beyan edemez, onun hakkında baÅŸka bir erkek karar verir, ÅŸahidi mutlaka erkek olur, boÅŸanamaz, mirastan yararlanamaz ve nafaka talep edemez.
‘Müftülük Yasası’ AKP’nin ilk kadın düÅŸmanı yasası deÄŸil, saldırıların arkası da gelecek hem de ÅŸiddetlenerek… Müftülere resmi nikâh yetkisi verilmesinden sonra, ÅŸimdi de boÅŸanmanın engellenmesi için ‘arabuluculuk yolu’nu getiren bir düzenleme üstünde çalışıyorlar. Mahkemeye baÅŸvurmadan çiftlerin arabulucuya yönlendirilmesi -hatta bu arabulucuların da dini görevliler olması ihtimali var- boÅŸanmak isteyen kadınların önüne dolaylı bir engel çıkarılması anlamına geliyor. SöylemiÅŸtik, medeni kanunla kazandığımız hakları tek tek geri alma derdindeler. BoÅŸanma Komisyonunun geçen yıl yayınlandığı rapordan da anlaşıldığı gibi AKP’nin, boÅŸanmayı zorlaÅŸtırmak, tecavüzcüleri aklamak, kadınların boÅŸanma, mal paylaşımı ve nafaka gibi haklarını almak gibi bir ajandası var. Bu nedenle ‘Müftülük Yasası’na karşı mücadele sürecini deÄŸerlendirip, yeni saldırılara karşı mücadele için güç biriktirmek gerekiyor.
‘Müftülük Yasası’na karşı mücadele sürecini deÄŸerlendirirsek, tasarının yaz aylarında gündeme gelmesine raÄŸmen, kamuoyuna yansımasının oldukça geç olduÄŸu söylenebilir. Geç kalmanın yanında müftülere resmi nikâh kıyma yetkisi verilmesinin genel anlamda bir dayatma ve özgürlüklere karşı bir saldırı olarak deÄŸerlendirilmesi ve laikliÄŸe karşı saldırı boyutunun göz ardı edilmesi politik bir zaaf oldu. LaikliÄŸin kadın hakları konusundaki kazanımlarla iliÅŸkilendirilmesine dair mevcut ‘alerji’ de toplumun dincileÅŸtirilmesine ve kadın haklarının gasp edilmesine karşı mücadeleyi zayıflatan bir etken. Ayrıca, yasa tasarısının yakıcılığı ve sonuçları birçok farklı kesimden kadının gündemi haline gelemedi. ÖrneÄŸin, 8 Mart Gece YürüyüÅŸlerinde sokaÄŸa çıkan, kürtaj yasağına karşı eylemliliklerde yer alan birçok kadın aktive olmadı. ‘Müftülük Yasası’nın bütün toplumsal muhalefet kesimlerinin gündemine taşınamaması da yasa tasarısına karşı mücadeleyi etkiledi. Yasa tasarısına karşı mücadele çeÅŸitli muhalif kesimlerin yürüttüÄŸü laiklik mücadelesinden de güç alamadı. Laiklik meselesinin ana politik eksen olarak belirlendiÄŸi bir dönemde ‘Müftülük Yasası’nın geniÅŸ kesimlerin gündemine girememesi de eksikliklerden biriydi.
Yine geç kalınmasına ve tüm eksikliklerine raÄŸmen ‘Müftülük Yasası’nı gündeme ve basına taşıyan kadın örgütleri oldu. Kadınların sokaÄŸa yansıyan mücadeleleri olmasaydı yasa tasarısının bu kadar gündeme gelmeyeceÄŸini söyleyebiliriz. Bu açıdan kadınlar kadın düÅŸmanı yasalara karşı artık belli bir eÅŸiÄŸin altına düÅŸmeyen bir reflekse sahip. Kadınlar, politik olarak canlılığını koruyan ve kendi gündemlerinde sokağı güçlendirme ihtimali yüksek bir kesim olmaya devam ediyor. O nedenle, yasa tasarısının geçmesine raÄŸmen bir yenilgi havasında deÄŸiliz. Tam tersi politik dersler çıkararak, ‘Müftülük Yasası’na karşı mücadele sürecinin öÄŸrettikleriyle beraber yeni saldırılara karşı biriktirmeye devam…
∗(http://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/dini-nikh-ne-demektir-2040683).