Gerçekten de daha dün gibi…
ACKA (Ahmet Cemal Kültür Atölyesi); 6 Ocak Çarşamba günü ilk yarıyılının çalışmalarını tamamladı. Yola geride bıraktığımız yılın Eylül ayının ilk günü çıkmıştık. Şimdi, dört ayı geride bırakmışız.
“Artık hiçbir şeyi önceden kafamda sorgulamadan benimseyemiyorum…”
“Başka biri olduğumu gittikçe daha çok hissediyorum… daha önce bu kadar tartışmazdım. Şimdi ise çevremdekilerle çok fazla tartışır oldum…”
“Okumak, okur olabilmek çok farklı bir şeymiş – bunu son birkaç ayda çok net algılamaya başladım…”
“Yaşadığım ülkenin dününe ve bugününe sanki artık çok farklı bakıyorum, ve her bakışım, benim için yeni bir tartışma konusu…”
“Bu atölye, benim için hiç bitmeyecek bir yol. Buradaki eğitimim bittikten sonra yolum nereye düşerse düşsün, ben hep burada olacağım…”
Bu alıntılar, atölyedeki çocuklarıma ait. İlk yarıyılımızın bitmesinden hemen önce yaptıkları değerlendirmeler. Ve yine birkaç gün önce atölyedeki kadromuzda olmayan, ama çalışmalarımızı dışarıdan çok dikkatle izleyen bir dostun, üçüncü bir kişiye atölyemizi anlatmak için söyledikleri: “Orası bir meslek kursu değil…orada herhangi bir meslek için insan yetiştirilmiyor …Kısaca söylemek gerekirse, orada aydın yetiştiriliyor!”
Bu söz, ilk yarıyılımızın belki de en büyük ödülü … “orada aydın yetiştiriliyor!”
Ve ödül sayılabilecek bir söz de yayılımızın son dersinde, çocuklarımdan birinden geliyor – belki yalnızca söz demek yetersiz; daha çok, bütün çabalarımız için yüz akı bir saptama: “Eğer ‘Gezi Direnişi’ yaşanmasaydı, böyle bir atölye de kurulmayacaktı, öyle değil mi hocam?”
Boğazıma bir şeyler tıkanıyor.
Çünkü, öyle!
Parklarında kitaplıklar kuran bir direniş kuşağının yazdığı destanı sonradan sahiplenmenin en soylu yollarından biri, dışarıdan bakanların “orada aydın yetiştiriliyor!” diye nitelendirdikleri bir atölye kurmak olabilirdi.
Şimdi bizim de atölyemizde bir kitaplığımız var. Yaklaşık dört yüz kitaplık okuma birikimimiz hızla büyüyor. Böyle giderse, yıl sonunda bin beş yüz kitabı geride bırakmış olacağız.
Bu arada, bütün çalışmalarımızın ortak omurgası olarak Aydınlanma’yı seçtik. İkinci yarıyılımızda, Aydınlanma Seminerleri başlığı altında bağımsız bir çalışmayı da başlatıyoruz…
Salı akşamı, ilk yarıyılın son dersinden çıktıktan sonra, başımı kaldırıp atölyenin pencerelerine bakarken, içimden sanki benden bağımsız bir mırıltı yükseldi: “Evet, orada aydın olunuyor!”….