Geçtiğimiz hafta Katar gündemi araya girdi ve 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nü bu köşede pas geçmiş oldum. Ama sayısız bürokratın, devlet büyüğünün, akademisyenin çıkıp konuyla ilgili konuştuğu, Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programına ilişkin T.C. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın üniversitelere konuyla ilgili yazılar gönderdiği bir sürece dair söyleyeceklerimizi söylemeden olmaz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma Genel Müdürlüğü diyor ki “çocukların çalışma yaşamına girmesinde temel nedenleri oluşturan yoksulluğun ortadan kaldırılması, eğitimin kalitesinin ve ulaşılabilirliğinin artırılması, toplumsal bilinç ve duyarlılığın geliştirilmesi başta olmak üzere” 2017-2023 yılları arasında “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı” hazırlanıyor. Aşağıdaki tabloda da üniversitelere bu konuda biçilen rolün altı çiziliyor.
Önümüzdeki bir iki yıl içinde bu konuda çok sayıda seminer, sempozyum, çeşitli kuruluşlar tarafından desteklenen projeler vs. göreceğiz bu kesin. Peki çocuk işçi sayısında azalma olacak mı? İstanbul’da, Gaziantep’de merdiven altı atölyelerde çalıştırılan küçücük çocukların sayısı azalacak mı? Çıraklık adı altında, stajyerler adı altında çocuk emeği sömürüsünde azalma olacak mı? İşyerlerinde çocukların ölümler son bulacak mı? Bakın hatırlayalım:
2013'te 59 çocuk,
2014'te 54 çocuk,
2015'te 63 çocuk,
2016'da 14 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi...
Oynamaları gerekirken, çalıştırıldılar ve öldürüldüler. Sermaye sahipleri açısından çocuk emeği kesinlikle “değerlendirilmesi gereken” bir fırsattır. Bizim için ise insanlık suçu. Kapitalizm ile sosyalizm arasındaki farkı yalnızca çocuğa bakış açısında bile görmek mümkündür.
Uzun uzadıya sayısız örnek, sayısız insanlık suçu sıralanabilir. Bu uzun girişin ardından daha önce de bu köşede konuyla ilgili yazdığım bir yazıda da alıntılar yaparak sorular soralım, yanıtlar verelim:
1. Çocuk deyince ne anlamalıyız?
Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi Madde 1: “Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” BM Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen Çocuk Hakları Sözleşmesi 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Türkiye de dahil olmak üzere 197 ülkenin taraf olduğu bu sözleşme en fazla ülkenin onayladığı bir belge olarak öne çıkar. Amerika Birleşik Devletleri hariç bütün Birleşmiş Milletler üyeleriyle Filistin, Vatikan, Nieu ve Cook Adaları sözleşmeye taraftır. Türkiye, ÇHS'yi 14 Ekim 1990'da imzaladı ve sözleşme 27 Ocak 1995'te Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Tıbbi olarak genç, ergen, ergen öncesi gibi tanımlar yapılabilir, sağlık bilimleri açısından bunlar incelenebilir. Ancak üretim süreci söz konusu olduğunda bunlar bizi ilgilendirmemektedir. Çocuk çocuktur, çocuk 18 yaşın altındaki tüm bireylerdir. Bunun dışında herhangi bir tanım reddedilmelidir.
2. Çocuk işçilik nedir?
Yanıt net: İnsanlık suçudur! Bunu zihnimize kazımadan bir adım atamayız, atmamalıyız. Öte yandan hukuksal olarak da bir bakmak gerekiyor, bu ifade nasıl ve ne şekilde hukuk sisteminde yer alıyor diye. Çocuk işçilik dendiğinde bundan anlaşılması gereken, çocuğun yaptığı, eğitimine, sağlığına ve gelişimine zarar verebilecek nitelik ve yoğunluktaki işlerdir. Şimdi tanımlara bakalım
-İş Kanunu’nda ve Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te tanımlar:
Çocuk İşçi : 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişidir.
Genç İşçi : 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişidir. (4857/md.71)
Bu tanımları reddettiğimizi söylemek zorunda olduğumuzun altını defalarca çizmeliyiz! Çocuk işçilik insanların yaşamak zorunda kalmalarından yararlanarak çocuklarını ücretli köle veya kimi zaman ücretsiz köle olarak çalıştırmaktır, kapitalizmin en aşağılık uygulamalarından birisidir ve yok edilecektir.
3. Çocuk işçiler hangi işlerde çalıştırılabilir?
Bir tanım yaptığınızda onun altını da doldurmanız gerekir. Çocuk işçilik, çocukları koruyacağım söylemleriyle meşrulaştırılır ve mevzuata girerse insanlık suçunun kapıları aralanır. Neyse biz mevzuatımıza bakalım. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayınlanan “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” çocuk işçilerin hangi işlerde çalıştırılabileceğini belirtmiştir:
Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Esasları
Madde 5 —Çocuğun ve genç işçinin işe yerleştirilmesinde ve çalışması süresince güvenliği, sağlığı, bedensel, zihinsel, ahlaki ve psikososyal gelişimi, kişisel yatkınlık ve yetenekleri dikkate alınır.
Çocuk ve genç işçiler, okula devam edenlerin okula devamları ile okuldaki başarılarına engel olmayacak, meslek seçimi için yapılacak hazırlıklara ya da yetkili makamlar tarafından yeterliliği kabul edilen mesleki eğitime katılmasına engel olmayacak işlerde çalıştırılabilirler.
İşverenler çocuk ve genç işçilerin tecrübe eksikliği, mevcut veya muhtemel riskler konularında bilgisizlik veya tamamen gelişmiş olmamalarına bağlı olarak gelişmelerini, sağlık ve güvenliklerini tehlikeye sokabilecek herhangi bir riske karşı korunmalarını temin edeceklerdir.
Bu yönetmeliğin Ek-1’inde ise:
Çocuk İşçilerin Çalıştırılabilecekleri Hafif İşler
1. Düşme ve yaralanma tehlikesi olabilecek şekilde çalışmayı gerektirecek olanlar hariç meyve, sebze, çiçek toplama işleri,
2. Kümes hayvanları besiciliğinde yardımcı işler ve ipek böcekçiliği işleri,
3. Esnaf ve sanatkarların yanında satış işleri,
4. Büro hizmetlerine yardımcı işler,
5. Gazete, dergi ya da yazılı matbuatın dağıtımı ve satımı işleri (yük taşıma ve istifleme hariç);
6. Fırın, pastane, manav, büfe ve içkisiz lokantalarda komi ve satış elemanı olarak yapılan işler,
7. Satış eşyalarına etiket yapıştırma ve elle paketleme işleri,
8. Kütüphane, fuar, panayır ve sergi yerlerinde yardımcı işler (yük taşıma ve istifleme hariç);
9. Spor tesislerinde yardımcı işler,
10. Çiçek satışı, düzenlenmesi işleri.
4. Çocuk işçiler hangi işlerde çalıştırılmaz
Burada uzun uzun liste vermeye gerek yok, yukarıda belirtilen yönetmelik, çalıştırılabilecek işlerin haricinde uzun uzun hangi işlerde çalıştırılamayacağını da belirtmiştir ama bunun bizim için önemi bulunmamaktadır, zira insandan toplumdan yana olan bırakın solcu veya sosyalist olmayı en temel insani değerleri sahiplenen herkes açısından çocuk işçilik diye bir şey yoktur!
5. Peki ülkemizde madem var, mevzuat çocuk işçileri koruyor mu?
Mevzuatta bir kez zikredildiğinde artık onun altını doldurmak da elzem haline gelir, dolayısıyla gerek çalışma süreleri açısından gerekse de işçi sağlığı ve iş güvenliği, sosyal haklar vb. açılardan mevzuatta “haklar” bulunmaktadır.
Sözgelimi AB’nin 94/33/EC Yönergesi çalışma sürelerini ayrıntılı düzenlemiş, Yönergenin 8. Maddesi okula devam eden çocukların çalışma sürelerinde sınırlamalar getirmiştir. İş Kanunu çocukların okula devam edip etmemelerine göre bir ayrım yaparak çalışma sürelerini belirlemiştir. İş Kanunu’nun 71. Maddesi’nde “temel eğitimi tamamlamış ve okula gitmeyen çocukların çalışma saatleri günde yedi ve haftada otuz beş saatten fazla olamaz. Ancak, on beş yaşını tamamlamış çocuklar için bu süre günde sekiz ve haftada kırk saate kadar artırılabilir.” olarak geçmektedir.
6. Çocuk işçiler iş cinayetlerine maruz kalıyor mu?
Çocuk işçiler hakkında İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin yayınladığı veriler açık, 2013'te 59 çocuk, 2014'te 54 çocuk, 2015'te 63 çocuk, 2016'da 14 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi. Kuşkusuz bunlar yalnızca kayıt altına alınanlar. Öte yandan meslek hastalıklarında yaşamını yitiren çocuk işçilerin hemen hemen hiçbiri hakkında bilgimiz yok. Ayrıca, uluslararası bir makalemde de incelediğim ve belirttiğim gibi (Gurcanli, 2009); işyerlerinde yaşamını yitiren çocukların çoğu ya oraya “oyun” için girmiş ya “akrabasını ziyaret” için ya da “yalnızca çay, kahve getir götür işleri yapan” olarak kayıt altına alınmıştır. Çocuk ölümleri yaygındır, çocuk ölümleri “olağandır” çocuk ölümleri kanıksanmıştır. Bu böyle gitmeyecektir…
7. Çocuk işçiler kimlerdir?
Çocuk işçiler tarım sektöründe ailesiyle birlikte çalışanlardır, çocuk işçiler kentlerin varoşlarında aile içi emek kapsamında ücretsiz çalışanlardır, çocuk işçiler iş öğrensin diye yaz tatilinde çalışanlardır, çocuk işçiler harçlığını kazansın diye tanıdığın yanına verilenlerdir vesaire vesaire... Bizce ise çocuk işçiler; sistematik olarak Türkiye kapitalizminin oyun alanlarından koparılarak daha ilköğretim çağındayken bile acımasız üretim çarklarına sokulan, bu ülkenin geleceğidir. Kesinlikle arızi bir olgu değil bilinçli sistematik bir emek sömürüsüdür. Öte yandan ülkemizde çocuk işçiler öncelikle Türk ve Kürt çocuklar olduğu kadar son dört beş yıldır Suriyeli “köle” çocuklardır. Gaziantep, Şanlıurfa ve İstanbul Suriyeli çocukların emeğinin en yoğun olarak sömürüldüğü illerdir. Tekstil, kundura, temizlik, inşaat başta olmak üzere kimi zaman zorla çalıştırılan yavrularımızdır. AFAD verilerine göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli mültecilerin yüzde 55’i 0-18 yaş grubundadır. Mülteciler üzerine çalışma yapan kurumların tespitine göre de 3 milyon Suriyeli mülteciden yaklaşık bir milyonu ilkokul çağındaki çocuklardan oluşuyor ve bunların sadece dörtte biri okula gitmekte, 11 yaş üstü çocukların eğitim düzeyi ile ilgili ise bilgi bulunmamaktadır.
8. Türkiye’de çocuk işçilik sayılarla nasıl ifade edilebilir?
Türkiye’de 900 bin çocuk işçi olduğu belirtilmekte. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre nüfusun yüzde 29,4’ünü çocuklar oluşturuyor. TÜİK 2012 verilerine göre, ülkede 6 - 17 yaş arasında yaklaşık 900 bin çocuk işçi var. Çalışan çocuklar en fazla tarım sektöründe. Çalışan çocukların yarısı da eğitim hakkından mahrum. Çalışan çocukların yüzde 49,8’i okula devam ederken, yüzde 50,2’si okula devam etmiyor. TÜİK verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 16 milyon yoksul var. Yoksul fertlerin yüzde 44,3’ü çocuk. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) 2014 verilerine göre de Türkiye’de her üç çocuktan biri şiddetli maddi yoksulluk çeken hanelerde yaşıyor. Çocuk maddi yoksunluğunda en yüksek oranlara sahip iki bölge Kuzey Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu. Yoksulluk çeken 7 milyondan fazla çocuğun yüzde 40’ı protein ihtiyacını et, tavuk ya da balıktan karşılayamıyor. DİSK-AR raporu somut olarak yüzümüze çarpıyor:
- Okula gitmeyen çocuklar için haftalık çalışma süresi 54 saat
- Çocukların yüzde 3,4’ü yaralanmış ya da sakatlanmıştır
- Çocukların üçte birine işyerinde yemek verilmiyor
- Yarısından çoğu 400 TL altında bir ücretle çalışıyor
DİSK-AR verilerine göre çocuk işçilikte bir dönem görülen azalma yerini düzenli bir artışa bırakmıştır. Rapordan doğrudan alıntı yaparsak:
“Türkiye 2012 verilerine göre 2006 yılından bu yana çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin en yaygın olduğu ücretsiz aile işçisi çocuk işçilerin, toplam çocuk işçiler içerisindeki oranı % 41’den % 46’ya, sayısı ise 362 binden 413 bine yükselmiştir. Yine aynı kapsamda değerlendirilen tarım sektöründe çalışan çocukların sayısı da 73 bin kişi artış göstererek 326 binden 399 bine, toplam çocuk işçilere oran ise % 37’den % 45’e ulaşmıştır. Tarımda çalışan çocuklar açısından asıl acı olanı ise tarımdaki istihdam artışının % 66’sının ve ücretsiz aile işçilerindeki artışın % 90’ının 6-14 yaş arası çocuklar olmasıdır. Toplamda da çocuk işçiliğinin artmasına neden olan 6-14 yaş çocuk işçilerin sayısındaki artıştır. Dünya genelinde istihdam içindeki çocukların sayısı 264 milyondur. Bu veri 2008 yılından 42 milyon daha azdır. Çocuk işçiliği daha sınırlı bir tanımdır. 2012 yılında 168 milyon 5-17 yaş arasında çocuk işçi bulunmaktadır. Söz konusu rakam 4 yılda 215 milyondan 168 milyona gerilemiştir. Diğer ülkeler kategorisinde yer alan ülkeler haricinde çocuk işçiliği gerilemiştir. Ülkelere göre gelir düzeyi arttıkça çocuk işçiliği azalmaktadır.”
9. Çocuk işçilerin çalışma koşulları nasıldır?
Türkiye’yi genel olarak bölgesel sınıflandırmadan bağımsız değerlendirirsek şunu görüyoruz, 6-17 yaş grubundaki çocukların haftalık ortalama fiili çalışma süresi 40 saati bulurken, bu süre 15-17 yaş grubundaki çocuklar için 45,8 saat. Serkan Öngel gerek Birgün gazetesinde gerekse de DİSK-AR raporlarında sürekli altını çiziyor bu rakamların ve ekliyor ortalama haftalık fiili çalışma süresi 6-14 yaş grubundaki çocuklar için ise 28 saattir. Erkek çocuklar haftada ortalama 43,2 saat çalışırken, kızlar 33 saat çalışmaktadır ve can alıcı nokta okula devam etmeyen çocuklar için geliyor; haftalık 54,3 saat ile Türkiye ortalamasının üstünde, insanlığın genel kazanımlarının da altında insanlık dışı bir çalışma. Öngel ekliyor:
“Ücretli, yevmiyeli veya kendi hesabına çalışan çocukların yüzde 52’si 2012 yılında aylık 400 TL’lik bir gelirle çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Ücretli ya da yevmiyeli olarak çalışan çocukların yüzde 3,4’ü sakatlanma ve yaralanma yaşamıştır, yüzde 34’ü aşırı yorulmaktadır. Üçte birine işyerinde yemek verilmemektedir. Yüzde 36’sının haftalık izni, yüzde 89’nun yıllık izni yoktur.”
10. Eğitim sistemi ile çocuk işçilik arasında bağlantı var mı?
Var, hem de nasıl. Özetle 4+4+4 sistemi Cumhuriyet’in temel kazanımlarından laik eğitimi yok etmiş, kız çocuklarını eğitim sürecinden uzaklaştırmış, erkek çocukları dini vakıfların yurtlarına, dini eğitime veya doğrudan iş yaşamına itmiştir. DİSK-AR raporuna göre okula devam ederken çalışan çocukların sayısı 2006-2012 yılları arasında % 64 oranında artarak, 272 binden 445 bine yükselmişken, okuyan çocukların 2006 yılında % 2’si ekonomik bir faaliyette çalışırken 2012 yılında bu oran % 3’e ulaşmış. Bu çocuklar arasında ev işlerinde çalışanların oranı da % 43’ten % 50 seviyesine yükselmiş, okula devam etmeyen çocukların sayısı 2 milyon 314 binden, 1 milyon 297 bine gerilerken, okula gitmeyen çocuklar arasında ekonomik faaliyetlerde çalışanların oranı % 27’den % 35’e yükselmiş. Buna karşın ev işlerinde çalışan çocukların sayısı bu kategoride % 44’ten % 39’a gerilemiş…
Eğer önümüzdeki günlerde yapılacak sempozyumlar, paneller, gerçekleştirilecek projeler yukarıda sayılan koşullarda bir iyileşme gerçekleştireceğini inanıyorsanız, siz bilirsiniz, umarım yanılırım, uzun uzadıya bu eylem planının ne kadar başarılı olduğunu bu köşede yine anlatırım. Ama çocuk işçiliğin bizzat bu düzenin bir özelliği olduğunu, Türkiye’nin tıpkı Katar, Bahreyn, S.Arabistan, Bangladeş, Pakistan, Hindistan gibi bir çocuk işçi cehennemi olduğunu görüyor ve buna karşı mücadelenin siyasal bir kurtuluş mücadelesi olduğunu düşünüyorsanız o zaman yapacağımız iş çok, çocuklarımızı kurtarana kadar durmak yok!