Bir iktidar perspektifi

AKP’yi devireceğiz ama AKP sonrası için de kırmızı çizgileri çekebilme iddiamızı güçlü tutacağız. Bir iktidar perspektifini buradan yaratacağız!

Tarihi bir dönemeç için sayılı günler kaldı.

“Yönetenlerin eskisi gibi yönetemediği, yönetilenlerin de eskisi gibi yönetilmek istemedikleri” bellidir. Yine de AKP’nin tümüyle iktidardan men edilmesi öncelikli ve büyük bir hedef olarak önümüzde durmaktadır.

AKP’nin Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi ile ittifak yaparak, kadınların hak ve özgürlüklerini doğrudan büyük siyasetin merkezine taşıması anlamlıdır. Büyük kavga için pazarlık masasına kadınlar konulmuştur. Bu tehdidin, bu “zor kullanma” beyanının küçümsenmesi büyük bir aymazlık olacaktır.

En iyi senaryoda bile Hizbullah'ın Meclis'te olacağı bir dönem var önümüzde.

Dahası, kayıtlı seçmeni, mahalle örgütlenmeleri, sosyal yardım ağları, kadın kolları ve yıllara yayılmış hegemonik üstünlük düşünüldüğünde, Türkiye’nin en büyük kadın partisi olan AKP’nin, örneğin 6284 sayılı kanunla ilgili tartışmada kendi geniş cephesi için bile gözü dönmüşlüğe varan konumu anlamlıdır. Burada kimi alametler belirmektedir…

“Benim türbanlı bacım” söylemi artık herkes için kabak tadı vermişken, “türbanıyla okuyan” yüz binler, milyonlar işsizliğe terkedilmişken, kadınların yaşam hakkını hiçe sayan uygulamalar pazarlık masasına sürülmüşken, yardım kuyruklarında ömür tüketilmişken, “büyük ve erkek siyasetin” 21 yıllık sahiplerine büyük bir yenilgi yaşatılmalıdır.

Tam da bu nedenle “kadınlar iktidarı belirleyecek” sözü, küpünü kendi arzularıyla dolduran hamasi bir söylem değildir. AKP rejimi neyin üstüne bastıysa, onun kudretiyle düşecektir.

Nitekim yıllar yılı kadınların muhalefetinin, sokakları ve meydanları terk etmeyen türlü eylemlerinin anlattığı şey budur. Ama yetmemektedir. Yıllar yılı süren türlü hareketlerin, bir rejimin alaşağı edilmesinde militan bir rol üstlenmesi gerekir.

Bunu bir iktidar perspektifi olarak görmek mümkün. Zira mevcut tarihsel dönemeçte, iktidar perspektifi, “iktidarın ne olmayacağını” belirlemekle başlayabilir. “Taliban ittifakı” denilen bir dönemde bu “değilleme”, asgari sınırı belirlemektir. Bu bir kırmızı çizgidir…

Ne ki kırmızı çizgiler burada bitmiyor.

Ne olmayacağını belirlemek kadar, ne olması gerektiğini belirlemek de bir mesele.

AKP sonrası dönemle ilgili çeşitli tasarruflarımızın tüm bu düşünüş silsilesini bir kez daha kat etmesi gerekiyor. Yeni dönemin muktedirlerinin, konu kadınların kazanımlarına gelince, sevgili iktidarlarını, eskiyi aratmayacak ittifak dostluklarını, “büyük dengelerini” yine aynı masaya yatırmakta tereddüt etmeyecekleri daha bugünden bellidir.

Tabloda kadının adı yoktur.

Ben Seçerim Derneği'nin verilerine göre CHP, seçilebilir sıradan 25 kadın göstererek, potansiyel kadın temsil oranını %17,2’de; İYİ Parti seçilebilir sırada 3 kadın göstererek potansiyel kadın temsil oranını %6,8’de tutmuştur.

Kadınların Meclis'teki temsiliyeti kuşkusuz çok önemli. Yine de tüm tartışmayı temsiliyet ve kadın vekil sayısına sıkıştırmadan, programların, beyannamelerin ve daha ötesi tarihsel saflaşmaların da hesaba katıldığı bütünsel bir hamle kurgulamak gerekmektedir.

Seçim beyannamelerinin neredeyse hiç gündeme gelmemesi bu bakımdan ilginçtir. Oysaki vaatleri, tatlı sözleri, köpüren sloganları süzmek siyasal programı netleştirecektir. Nitekim partilerin programları yahut tüzükleri de isimler ve sayılar kadar ilgi görmemektedir.

Tüm bunların oldukça yüklü bir ideolojik evrende var olduğu da pek gündeme gelmemektedir. Bu bakımdan örneğin TİP’in yükselişi gibi Türkiye’de sosyalizmin kitleselleşmesini mümkün kılan dinamiklerin, haklarımıza ve kazanımlara dönük tüm saldırılara, tartışmalara neşter atabilme potansiyeli, kadın hareketimiz için bütünsel bir hamlenin olanakları olarak içerilmelidir.

Ve nihayet…

AKP’yi devireceğiz ama AKP sonrası için de kırmızı çizgileri çekebilme iddiamızı güçlü tutacağız. Bir iktidar perspektifini buradan yaratacağız!