Bilim algısının toplumsal bağlamı

Neredeyse birinci yılına ulaşacak pandemi tarihte daha önce yeni ortaya çıkan çeşitli hastalıklara ilişkin anlama, önleme, gidişatı kestirme, çözüm bulma gibi başlıkların gözümüzün önünde gerçekleşmesi bakımından önemli veriler sunmaktadır. Salgınla birlikte insanların bilimsel bir sorunun çözümünde ya da çözülemeyişinde nasıl yollar izlendiği, çalışmaların ne gibi süreçlerden geçtiği ve hangi sonuçlar elde edilince nasıl yorumlandığı gibi başlıkları mevcut iletişim olanaklarıyla eskiye oranla daha yakından takip edebilme olasılığı ortaya çıkmıştır. Bu süreçte insanlar sağlık ya da bilim alanında dünya çapındaki örgütlenmelerin verdiği kimi hatalı denebilecek kararlara, yönetme beceriksizliklerine, çelişkili söylemlere de tanık olmuş; bunlarla birlikte bilimsel ilerlemenin inişli çıkışlı seyri daha doğrudan izlenebilmiştir. Öte yandan bu, salt bu ölçekte kalmamış, bu kurumların, bilim insanlarının, hükümetlerin küresel sistemin bekası adına pandemiyi manipüle ettiği, olduğundan farklı sunduğu ve yeni bir dünya tasarımı için araç olarak kullandığı söylemleri de yaygınlık kazanmıştır. Pandemi bir yandan gelecek belirsizliğine ilişkin olarak farklı düzeylerde pek çok paranoya kapısını aralamıştır.

Türkiye’de toplumsal her olay için artık güncel dile yerleşmiş olan algı operasyonu, manipülasyon, saldırı, operasyon çekme, kaos yaratma gibi kavramlar pandemi değerlendirmelerine de sızmış durumdadır. Güncel durumdan hareketle, örneğin verilen hasta sayılarının doğru olmadığını iddia ediyorsanız, başarılı salgın yöntemlerine karşı algı operasyonu yapmaktasınızdır. Covid-19 için verilen bir ilacın üzerinde uzlaşılmış bir tedavi yöntemi olmadığını gösteren çalışmalardan bahsediyorsanız uluslararası ilaç tekellerinin adamısınız, onların borusunu öttürüyorsunuz. Virüsün evrimsel süreçte doğal olarak ortaya çıkmasının önünde bir engel olmadığını ifade ediyorsanız Çin hükümetinin propagandasını yapmaktasınız. Salgına yönelik izolasyon, maske vb. tedbirlerden söz açtığınızda küreselcilerin sistemi kurtarmak için salgını uzatma amacına hizmet ediyor olabilirsiniz. Salgının bittiği, artık kontrol altına alındığı söylemlerine karşı çıktığınızda insanları paniğe sevk edip kargaşa çıkartmaya çalışıyor olabilirsiniz.  Benzer tepkiler politik, ekonomik ya da toplumsal diğer olaylar için yapılan değerlendirmelerde de sıkça görülebilir. Mevcut yönetme pratiklerine karşı bir söylem içinde olunduğunda bu, diyelim küreselcilere, Batı’ya hizmet etmeye, kökü dışarıda olmaya, makbul bir vatandaş olmamaya tahvil edilir. Dolayısıyla pandemi de dahil olmak üzere dünyadaki, ülkedeki sorunların çözümüne ilişkin bir bağımsız düşünce üretilmesi söz konusu değildir, zira kendi çıkarımları, dünya görüşü, belirli bir programı olan bir kurum, bir yurttaş değil operasyon çeken, kaos peşinde olan, düğmeye basan birilerinin etkisindeki edilgen piyonlar olunabilir ancak.

Paranoid durumlarda kişi izlendiği, dinlendiği, kendine bir yerlerden sürekli mesaj verildiği, tehdit edildiği, öldürüleceği vb. sanıları içindedir. Bu durumun rasyonalizasyonu ise genellikle kendisinin çok önemli bir kişi olduğu ve zaten bu yüzden hedefte olduğu biçiminde yapılır zira örneğin büyük yetenekleri vardır, seçilmiştir, gizli görevleri vardır, mehdidir ya da evliyadır da o yüzden birileri peşindedir. Biyolojik ya da psikososyal nedenlerin harmanlanmasıyla oluşmuş bu ruhsal rahatsızlık tablosunda kişi belki de aslında dünyanın verili, zorlu gerçekliğiyle başa çıkamamaya karşılık kendi gerçekliğini kurmaya çalışmaktadır. Kodlarını bildiği, sınırlarının farkında olduğu, girdileri kendince anlamlandırıp güvende hissettiği bir dünyadır bu. Toplumsal ölçekteki paranoid tavrın rasyonalizasyonunda ise sıradan insanın büyüklenme fantezilerinin kabartılması devreye giriyor. İzlenmekteyiz, engellenmeye çalışıyoruz ve kimi aktörler de bunun maşası olmaktadır zira büyük güçlerin çarkına çomak sokmanın, dünyanın kıskanıyor oluşunun, tarih üstü bir mitolojik gücü tekrar ayağa kaldırmanın, tüm nesnel verilere karşın ekonominin aslında uçuyor olmasının vb. bedeli budur. Gerçeklikle kopan bağa, söylemle reel yaşamın çelişkisine, verili durumla başa çıkabilmenin zorluğuna karşılık fantastik bir toplumsal gerçeklik kurulmaktadır.

Türkiye’de salgın özelinde bu tavrın sonuçlarından biri, örneğin başından beri vaka sayılarının eksik ya da yanlış verildiğini söyleyen kurumların, hekimlerin ve bilim insanlarının siyaset yapmakla, hainlikle, salgın yönetiminin başarısını baltalamakla ve panikten beslenmekle suçlanması olmuştur. Aylar sonra vaka sayılarının eksik verildiğinin ortaya çıkması, artık neredeyse fanatik kitlesi oluşmuş olan bir ilacı dünyada yalnızca iki ülkeden başka kimsenin kullanmaması ya da salgının bilançosunun hem Türkiye’de hem de tüm dünyada tekrar artmaya başlaması fantastik evrenin duvarlarını yıkmıştır. Yıkmıştır yıkmasına ama kimse uyarı yapanların haklılığını teslim etmemiştir. Zira ne bilimsel üretim, ne bilime ilişkin algı, ne de bilimin uygulanma biçimi hiçbir zaman var olan toplumsal durumdan, politik koşullardan ve toplumsal ilişkilerden bağımsız kalmamıştır. Bilimsel doğruları ortaya koyma çabası kamusal çıkarları ön planda tutan meslek odaları, sendikalar ve diğer toplumsal güçlerin örgütlülüğü ve mücadelesiyle beslenmediği müddetçe git gide etkisini yitirecek sınırlara hapsolmak durumunda kalacaktır. Bu yüzden bu örgütlülüğe şu ya da bu ölçüde katkıda bulunmak önem arz eden bir duyarlılık olarak karşımızda durmaktadır.