“Beyler! Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz”

Bugün 28 Ekim. 

91 yıl yıl önce bugün birisi akşam sofrada ayağa kalkmış, oradaki zevatın dikkat kesilmesi için yemek bıçağını tabağına vurduktan sonra “Beyler! Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” demiş…

O zamanlar işler böyle yürüyormuş. Ortada ne meşveret, ne akil insanlar, ne yerellerde katılımcı forumlar, ne de halk oylaması var. Birinin aklına esiyor, “yarın bu işi yapacağız” diye buyuruyor… Hem de sofrada…

Hadi neyse, olmuş bir kere; ayrıca 20. yüzyılın ilk çeyreği gibi bir tarihsel kesitte olağan da karşılanabilir.   Peki, ya cumhuriyetin ilanını izleyen ve adına “devrim” denilen müdahalelere ne demeli? Hele hele uzun yıllar sonra bunları “kazanım” sayan kimi sosyalistlere? 

Nitekim hak ettikleri tepkiyi çekiyorlar. Gerçek devrimciler ve Marksistler böylelerine her fırsatta soruyor: “Ne kazanımıymış bunlar, hele bir deyiver…”  

Tekke ve zaviyelerin kapatılması mı? 
Ceberut devlet anlayışının, bizde sivil toplumun nüveleri sayılabilecek oluşumları yok etme girişimidir.

Eğitimin birleştirilmesi (tevhidi tedrisat) mi?
Birleştirdin de ne öğretiyorsun? Biz proleter devrimciler olarak buna bakarız. Eğer körpe dimağları burjuva ideolojisinin en gerici ve karanlık söylemleriyle ifsat ediyorsan eğitim birleştirilse ne olur birleştirilmese ne olur? 

Soyadı kanunu mu? 
İnsanlar arasındaki biçimsellikten uzak ve sıcak ilişkileri devletçi zihniyetin soğuk resmiyetine boğmuştur. Bizim mahalledeki Keçecizadelerden Fuat dayı kanunla Fuat Keçecioğlu oldu da ne oldu? Sonra, unutulmasın: Bozkurt, Türkmen, Savaş, Kahraman ve benzeri soyadlarıyla ırkçı, milliyetçi, Turancı ve militarist anlayışın topluma yerleştirilmesine zemin oluşturulmuştur.  

Şeriye mahkemelerinin kaldırılması mı? 
Sanki fıkıh gidip yerine burjuva hukuku gelince işçi, emekçi, yoksul halk hakkını alacakmış gibi… 

Latin alfabesinin kabulü mü? 
Milleti bir anda ümmi duruma düşürmüştür. Hadi anladık Arap alfabesini bırakacaksın ve kendine devrimciyim diyorsun; Kiril alfabesi ne güne duruyordu? (Slavofil devrimciler için geçerlidir)

Milli Eğitim Bakanlığı klasikleriymiş…
Hani nerede Marx-Engels-Lenin toplu eserler?

Medeni kanun ve kadınlara kimi hakların tanınması mı? 
Yeni yeni palazlanan burjuvazinin ucuz kadın emeğinden yararlanabilmesi içindir.        

Saltanatın ilgası mı? (Cumhuriyetin ilanından öncedir)
Ha padişahın saltanatı ha paranın… Ne fark eder? 

Hilafetin kaldırılması mı? 
Tamamen kendi içine kapalı, otarşik bir rejim amaçlıdır. Ayrıca, geniş bir İslam coğrafyasında filizlenebilecek anti-emperyalist temelli enternasyonalizm fırsatlarını da kökünden kurutmuştur. 

Halkevlerinin kurulması mı? 
Sanki örgün eğitimdeki ideolojik beyin yıkama yetmiyormuş gibi halkın yakasını eğitim sonrasında da bırakmamak, “çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma” adına burjuva ideolojisinin, sanatının ve kültürünün insanların boş zamanlarına tasallutunu sağlamak içindir. 

Dilde Türkçeleşme girişimleri mi? 
Öğrenciyi kolaycılığa yöneltmiştir. Müselles-i mütesâviyül adlâ gibi meydan okuyucu ve düşündürücü bir tanım dururken “eşkenar üçgen” denip işin kolayına kaçılmıştır.

***

“Beyler! Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz…”
Eee, ettin de ne oldu? 

***

Şimdi, böyle ciddi ve tartışmalı bir konunun bu şekilde “sulandırılması” doğru mudur? 

Kimse kusura bakmasın; ara sıra tam da böyle yapılması gerekir…

Öyle ya, insanlık tarihidir, Aydınlanmadır, burjuva devrimleridir, burjuva devrimlerin tarihsel anlamda ilericiliğidir diye işi laubaliliğe dökmeden ciddi ciddi anlattığımızda etkili mi oluyor sanki? 

O zaman bir de bu yolu deneyelim, bakalım ne çıkacak…