Berkin için bir doğumgünü yazısı...

“Üç çocuk doğurun diyor, ben doğurdum üç tane, birini aldı. Beş çocuk doğurun diyor, Ethem’in anası doğurdu beş tane, birini aldı. Ahmet’in, Ali İsmail’in anneleri... Neden? Ne hakla?”

Uzaklara dalıyor gidiyor gözleri. Bu soruyu büyük bir acıyla soruyor sürekli.  Her sorduğunda içinden bir parça koptuğu besbelli...

Havadan sudan konuşmalar geçiyor arada, hiç oralı olmuyor. Dünya güzeli iki kızına gelince konu biraz kendine geliyor. Ama varsa yoksa Berkin. Çünkü yok Berkin...

Buralarda mı doğdu, diye soruyorum. Gültepe’de doğdu, buralarda değildik o zamanlar... Sonra yine büyük bir boşluk. Biliyorum o günlere gidiyor. Oğlunu doğurduğu günlerin hatıraları belli ki yüreğini dağlıyor. Üç çocuğun en küçüğü Berkin ama hepsinin yaşları birbirine çok yakın. Üçü de ne zorluklarla ama ne büyük hayallerle büyütülmüştür kimbilir. İşte o hayallerin yerinde koskoca bir boşluk hissediliyor artık Berkin’lerin evinde...

Hep buruğuz, hep suçluyuz Berkin’e karşı. Hesabını sorana kadar da bu duygulara yenisini eklemek zor. Ama yine de belli mi olur, daha güzel duygular için şansımı zorluyorum. Hem o akşam yılbaşı, biliyorum Elvan ailesi yılbaşı kutlamıyor, ama Berkin’le tebessüm etmek herkesten çok onların hakkı: Güldürse ya bizi biraz Berkin, nasıl bir çocuktu, sizi bugün hala güldürebilen anıları var mı? Çoook diyor olmaz mı, bizi hep güldürürdü Berkin... Sonra gözler yine uzaklara dalıyor. Yüreğini dolduranlarla dudaklarından dökülenler arasındaki mesafeyi yanıbaşında hissedebiliyorum. O yüreğe kelimeler yetemiyor...

Nedense işte tam da o anda Gülsüm Ana’nın meydanlarda nasıl yuhalatıldığı geliyor aklıma. Bu yüreği karşına almaya nasıl cüret edersin? O yere göğe sığdıramadığın anneliğin bugün tartışmasız bir sembolü var ise ona toz kondurmaya nasıl cesaret edersin? Aklım almıyor. Hayyam imdadıma yetişiyor: “Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim; Kurt, köpek, çakal, makal, dedi. Ne dersin bu adamlara, dedim; Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi.”

Dün doğumgünüydü Berkin’in. Ailesinin yayınladığı mektup sırtımızdaki yükü daha da ağırlaştırıyor: Berkin’in doğumgününü kutlamıyoruz. Çünkü büyümez ölü çocuklar...

Kutlayamayacağız doğumgününü ama hiç unutmayacağız. Yüreğimizde dilimizde hep dolaşacak, Berkin Elvan on beşinde bir fidan sözleri.

Çünkü unutursak kalbimiz kuruyacak...