Seçimlerden önce: “Ne o, heyecansız gibisin?” diyenlere hep aynı yanıtı veriyordum: “Beni seçim sonuçları değil, fakat o sonuçların yanlış okunması olasılığı düşündürüyor!”
Ve şimdi, aslında hiç sevmediğim bir söylemi yinelemek zorundayım: Sanki bir kez daha korktuğum başıma geldi!
Kanımca Türk seçmeni, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana en net mesajını verdi.
Kesinlikle yorum gerektirmeyecek kadar açık bir mesaj.
Tek parti iktidarına son verdi.
Diktatörlüğe hayır dedi.
Tek adam’ı devirdi.
Üç partiye : “Şimdi iş size düşüyor!” dedi.
Ne var ki – ya da ne yazık ki! – siyasi partiler, halkın/seçmenin çok gerisinde.
Hâlâ AKP ile koalisyon olasılıklarının tartışılabilmesi, bunun en açık kanıtı.
“Ülke hükümetsiz kalamaz”mış.
Hayır. Seçmen size öyle demedi!
Seçmen, size şöyle dedi: “Ne olursa olsun, AKP’siz olsun!”
Neden korkuyorsunuz?
“Kırmızı çizgiler” – neyin çizgileri?
“Erken seçim”i telaffuz edenler bile var.
Hem de sadece AKP yanlıları değil.
Yüzde seksen beş katılımlı bir seçimden sonra, hâlâ seçim demeye utanmıyor musunuz?
AKP katılımlı bir koalisyonun ya da erken seçimin hesabını seçmene nasıl verirsiniz?
Aslında veremezsiniz.
Ve işin püf noktası da aslında burada.
Siz, seçmene herhangi bir konuda seçmene hesap vermeyi hiçbir zaman düşünmediniz!
Sizin için seçmen, hiçbir zaman vekillik koltuklarına uzanan birer köprüden başka bir şey olmadı!
AKP’nin dışında kalan partiler için söylüyorum: Korkuyorsunuz!
Evet, işin aslı bu!
İktidara gelmekten korkuyorsunuz!
O yüzden, iktidara gelmenizi seçimde çoğunluğu yitiren AKP engellesin istiyorsunuz.
Size bir şey söyleyeyim: Daha fazla bu kafada giderseniz eğer, bu isteğinize pek yakında kavuşacaksınız!
Bir erken seçimde ne olur biliyor musunuz?
AKP,seçim meydanlarında ipliğinizi pazara çıkartıp yüzde elli beş veya altmışla tek başına iktidara gelir!