Belki daha uykunuz da vardı…

Sahurda yola çıkmışlardı. Asma yaprağı toplamaya gidiyorlardı. Kilosu 1,5 liradan asma yaprağı. 

Günde kaç kilo asma yaprağı toplanabilir hesaplamasına girmek gerekli mi? Üç kuruş için ölüme gittiler desek yeri mi? 13’ü kadın, biri çocuk, 15 tarım işçisi. Azgın sömürü düzeninde insanlık dışı çalışma koşullarına çaresizce katlanan, kamyonet kasalarında canından olan 15 emekçi.

Dün haber sitelerinde hepsinin hayat hikayesi anlatıldı, içimiz burularak okuyalım diye. İçimiz burulsun, kalbimiz sıkışsın ama sonra bir iç çekip, derin bir nefes alıp günlük hayatımıza devam edelim. Annesiz kalan çocuklar, karnında bebeği ile ölüp gidenler, okul harçlığı ya da bayram kıyafeti için çalışmaya giden çocuklar… Kader de böyle bişey değil midir zaten? Gelip birilerini bulur, öbürlerine de iç çekip, şükretmek düşer. Ta ki ateş şükredenlerin ocağına da düşene kadar…

O ateş illa ki düşmeye devam eder. Çünkü işsizliğin emekçileri çaresiz bıraktığı koşullarda, tarımda kölelik koşullarında çalışmak dışında seçeneği olmayan yığınlar vardır.

O ateş illa ki düşmeye devam eder. Çünkü bu ülkede tarım adım adım bitirilmiş, tarımda çalışan emekçi yığınlar, insanlık dışı yaşama ve çalışma koşullarına rıza göstermek zorunda kalmıştır.

O ateş illa ki düşmeye devam eder. Çünkü eğitimsiz bırakılan, vasıfsız çalışmak zorunda kalan emekçi kadınlar tarım emekçilerinin çok büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. 

Ateşin düşmesinin, ağıtların yakılmasının ve kahrolsun kölelik düzeni sloganlarının ötesine geçeceksek eğer emekçilerin örgütlülüğünün tohumlarını atmak gerekiyor.

Nereden mi başlanmalı? Her gün ölüme gider gibi bahçelere, tarlalara giden; çocuğunu emanet edecek hiçbir yeri olamayan; canını dişine takan, canından, çocuğundan olan tarım emekçisi kadınlarla başlanmalı.

Ağır sömürü koşullarının bir başka veçhesini oluşturan tekstil işçisi kadınlarla başlanmalı. Merdiven altı atölyelerden büyük fabrikalara, can güvenliğinin esamesinin okunmadığı sözde servislerle yolculuk etmek zorunda kalanlara umut verebilecek, direnci örgütleyebilecek kanallar yaratılmalı. 

Evinde parça başı iş yapan, güvencesiz ve geçici iş yapan kadınlarla başlanmalı.

Mavi yakalasından beyaz yakalısına, sendikalısından evde çalışanına emekçi kadınların umudunu yeşertecek bir yol örülmeli.

Öyle mağrur vaatler için falan değil…

Eşit ve insanca bir yaşam, can güvenliği ve çocuklarımızın geleceği için. 

Bir daha ağıt yakmamak, şimdiye kadar ağıt yaktıklarımızın da hesabını sorabilmek için.