“Bazılarının” yanında konuşulmaması gerekenler

Bu yazının teorik bir derinliği ve iddiası yoktur. Uzunca bir döneme yayılan gözlemlerin işaret ettiği belirli bir durumu anlatmak için yazılmıştır.

Konu basittir: Güncel durum değerlendirmelerine aşırı “komplo” boyutları katılmasının sakıncaları… 

Anlaşıldığı kadarıyla derin analizciler ve sıkı örgütçüler, söylediklerinin kimleri nerelere sürükleyebileceği konusunda fazlaca sorumsuz ve savruk davranmaktadır. Kimi konuların herkesin içinde uluorta konuşulmasının yol açabileceği olumsuzluklar pek dikkate alınmamaktadır. 

***

“ABD ve Rusya’nın görünüşteki itişmeleri yanıltıcı olmamalıdır. Bu iki büyük güç aslında dünyanın paylaşımına yönelik uzun dönemli bir plan üzerinde uzlaşmıştır. ABD’deki ana akım siyaset, başlarda bu uzlaşmaya direnen Orta Batılı sermaye kesimleri ile Pentagon ve CIA’nın belirli bir kanadını sonunda ikna etmiştir. Putin ise kendi ülkesinin oligarklarından onay almıştır. Örtülü ittifakın gündeminde Avrupa Birliği ile Çin de vardır; ama şu andaki asıl operasyon Türkiye üzerinde yürütülmektedir. Bu operasyonun nesnelerinden biri de Türkiye soludur. İki büyük güç, aralarındaki işbölümüyle paylaştıkları kendi güdümlerindeki sol öbekleri birbiriyle çatıştırmaktadır. Birileri diğerlerini Sorosçu olarak nitelerken diğerleri de ötekileri Türkiye’nin eksenini batıdan doğuya kaydırmakla suçlamaktadır. Bu örgütler görünürde batıcı ya da Avrasyacı gibi hareket ettikleri halde aslında iki büyük güç arasındaki anlaşmanın piyonları durumundadır. Sol örgütlerin üst kademeleri büyük plana bağlanmış durumdadır ve iki büyük güç her durumda ’kazan-kazan’a oynamaktadır…”

Yukarıdaki senaryoyu bu yazıyı yazarken uydurduk. 

Gelgelelim, bu senaryoyu çevrenizdeki 10 kişiye anlattığınızda şöyle bir sonucun çıkması muhtemeldir: “Doğru bir analiz” (2 kişi); “Bunu ben de düşünmüştüm” (2 kişi); “Üzerinde durmaya ve tartışmaya değer bir tez” (3 kişi) ve “Manyak mısın oğlum sen?” (3 kişi). 

Böylesine uçuk bir senaryoya verilmesi gereken yanıtın toplam içinde azınlıkta kalma (3 kişi) ihtimali günümüzün bir gerçekliği ve sorunudur. 

Daha kötüsü, bu senaryoyu duyup inanan bir solcu bizzat kendisini de büyük planın bir parçası olarak göremeyeceğine göre ilk iş olarak “sol piyon” arayışına başlayacaktır. Tüm mesaisini “deşifrasyona” ayıracak, dış bağlantılı sol öbeklerin bu bağlantıları ülkedeki sermaye sınıfının hangi kesimleri aracılığıyla kurduğuna kafa yoracaktır. 

Böyle bir mesai sonucunda artık kafa sadece yorulmakla mı kalır yoksa başka bir şey mi olur, ayrı bir konudur.                

Peki, bu tür senaryoları üretenlerle tüketenler arasında bir ayrım yapılabilir mi?

Üretenler, genellikle kendi çevrelerinde itibar peşinde olan, kendilerine “ne müthiş analizci” denmesini bekleyen tiplerdir. Hep bir “üst akıl” tarifi içinde olmalarının asıl nedeni de böyle bir aklın karşısında ancak kendi akıllarının durabileceğini birilerine kabul ettirmektir. 

Aralarından, kendi kurgularının kurbanı olan nadiren çıkar; bir şekilde sıyırmayı bilirler, dün dündü bugün bugündür derler, sonuçta zeytinyağı gibi üstte kalmayı becerirler. 

Olayın asıl kurbanları tüketenlerdir. 

Böyle konuların yakın çevrelerinde konuşulması, tüketenlerde algı-eleştiri-hazım sürecini es geçen bir özgüven, işgüzarlık ve “durumdan vazife çıkarma” güdüsü yaratır. Artık “o”, büyük güçlerin büyük planına taş koyan, böylelikle tarihin akışına yön veren bir “özne” konumuna gelmiştir. 

Artık öyledir ya, ne yaparsa yapsın hepsi mutlaka bir “rasyonaliteye” oturacaktır. 

Gelgelelim, ne üretenin kurgusunda muhtemelen yer alan ihtiyat payları ve esneklikler onun için bir anlam ifade eder ne de gerektiğinde işin içinden çıkma konusunda üretenin becerilerine sahiptir. Söz muteber birilerinin ağzından çıkmıştır ve yapılması gereken de bu sözün en sivri uçları neyse ve neredeyse oralara yüklenmektir.  

Dikkatli olalım ve unutmayalım: Bu ülkede sol içi bir cinayetin Çaru Mazumdar’ın ilkeleri arasında yer alan bir “tedbirin” yakın çevreye “uyarlanması” sonucunda işlendiğini belirten kaynaklar vardır. 68’li abilerinin yiğitliklerini dinledikten sonra aşağıda kalmamak için soygun girişiminde bulunan gençler, mistifiye edilmiş “sıkı Leninist örgüt” hikâyeleriyle akıl sağlığını yitirenler çıkmıştır.  

Kimse kimseye yazık etmesin…