Başarı mı, güldürmeyin!

‘Kitap, en iyi dosttur’ sözünü, çocukluğumdan beri severim. İlkokul sıralarında, eğitim veren öğretmenlerimiz kitap sevgisini aşılamak için üzerlerine düşen görevi yaptı.

Kitap okumak, insanı mevcut sıkıntıların tümünden arındırır.

Kitap okumak, algılarınızı açık tutar.

Kitap okumak, anlatılmak istenen olayın kurgusu hakkında belki de hiç bilmediğiniz şeyleri öğretir. 

Kitap okumak bilgi birikimi sağlar, mevcut bilgiyi derinleştirir ve yaşama-olaylara bakış açısı kazandırır. 

Kitap okumak analiz yeteneğini geliştirip, kararlılık çizgisi de oluşturur.

Daha nice katkıları da sayılabilir. İşte, bu nedenlerle, kitapla ilişkilendirilen her şeyi önemserim.

Kocaeli Kitap Fuarı da aslında önemsediğim etkinliklerden biri olmalıydı diye hep düşünmüşümdür. 

Ama, bir türlü olamamıştır.

Nedeni ise, içeriği ve kültürel yaşama katkısının sürekli tartışılır olmasıdır. İdeolojik altyapı oluşturmak için zemin olarak kullanılan ve topluma kültürel dayatma dışında bir entelektüel aktivitesi olmayan bir etkinlik gibi durmaktadır.

13-21 Mayıs arasında açık kalan ve günler öncesinden ‘’Türkiye’nin en büyük Kitap Fuarı’’ diye reklamının yapıldığına bakmayın.

Bitiminde ise yerel ya da yaygın yayın yapan gazetelerde yer alan ‘’Kocaeli Kitap Fuarı’na rekor ziyaretçi: 727 bin ziyaretçi gezdi’’ başlıklarına çok fazla itibar etmeyin.

Fuarı, açık kaldığı süre içerisinde en fazla öğrenciler ziyaret etti. Her gün onlarca büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanlığı’na bağlı çok sayıda otobüs ücretsiz ring seferleriyle taşıma yaptı. 

Kitap Fuarı’nı ziyaret, öğrencilere adeta zorunlu hale getirilmiştir. Planlanarak, her gün onlarca okuldan öğrenciler belediye otobüsleriyle alınıp fuara getirilmiş, yeme içmeleri karşılanmış, salonlarda konferans ve panellere kadrolu dinleyiciler gibi sokulmuşlardır. 

Öğrencilere, çoğunluğu zorunlu bırakılan öğretmenler de dahil edilmişlerdir. Ehh, bir de velilerinden birer kişi taşındıysa zaten sözü edilen ziyaretçi rakamına ulaşıldı demektir.

Çünkü, kentte, toplam 1.125 okul ya da eğitim kurumu var. 12 bin 353 derslikte 336 bin 467 öğrenciye 17 bin 248 öğretmen eğitim-öğretim veriyor. İl Milli Eğitim Müdürlüğü rakamları da gösteriyor ki, fuarı organize ettiğiniz ve öğrencileri de zorunlu tuttuğunuz durumda, sözü edilen ziyaretçi rakamına ulaşmak hiç de zor değil.

Peki, bunun neresi başarıdır ?

Başarı, o fuardaki yazar-okur ilişkisinin bir sonraki güne bıraktığıyla ölçülür. 

Başarı, fuar ortamında kitap satışının rekor düzeye ulaşmasıyla ölçülür.

Başarı, yayınevlerinin cirosunu artırmasıyla ölçülür.

Başarı, fuar sonrasına kalan kültürel ve sosyolojik birikimlerle ölçülür.

Var mı ellerinde böyle bir veri ?

Yok, onun için de ‘taşıma suyla değirmen döndürme’ konseptindeki ziyaretçi sayısıyla propaganda yapmayı tercih ediyorlar.

Yani, işleri güçleri algı yaratmak…

Kaldı ki; 

Öğrencilere, 15 Temmuz şablonu altında dayatma konferans ya da panellerle enjekte edilmek istenen bilincin fuarın kapandığı günün sonrasına ne bıraktığı tartışılır.

Kaldı ki, 

Bir kitap fuarının ana tema başlığını ‘15 Temmuz darbe girişimi’ olarak belirlemek ideolojik angajmanı sağlamlaştırmak arzusuna dayanır. Ki, o fuarın edebiyat ile kitap-okur-yazar ilişkisiyle alakalı olmadığı da görülür…

Eldeki bütün olanaklarını aydınlanmacı, devrimci karakterli laik cumhuriyete ve hukuk devletine karşı hegemonya kurmak için kullanan gerici zihniyetin düzenleyeceği kitap fuarının çerçevesinin bu olması elbette şaşırtmadı.

Şaşırtmadı da;

O, sözde cumhuriyetçi ve de aydın geçinen yazarlara ne demeli ?

Gerici propagandaya çanak tutan bir zeminde ‘SOS’ olmayı kabulle imza günleri ve söyleşilere katılanlar, memleketin en önemli şairlerinden birini söyleşi ve imza günü programına katılmasının reddedildiğini de iyi bilmelidir.

Kararlı duruş sergileyen, aydınlanmacı, emekten ve eşitlikten yana duruşunu terk etmeyen yazar ve şairlere fuara katılma teklifinde bile bulunmayan gerici zihniyetin at koşturduğu sözde fuarda neyi amaçlayarak bulunmayı uygun gördüler, doğrusu merak ediyorum.

[email protected]