'Bacasız sanayi' nelere kadirmiş!

“Bacasız sanayi” olarak da adlandırılan turizm sektörü, dünyada birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de oldukça öneme sahip ve “olmazsa olmaz” sektörlerden birisi olarak kabul edilmektedir. Sektör, ev sahibi ülkelere bazı yararlar ve avantajlar sağlamaktadır. Bir ülkenin büyüme ve kalkınmasına katkı vermesi yanında o ülke için bir imaj, marka ve kimlik yaratılmasına da yardım eder. Turizm sayesinde farkı biçimde ülkeye para girişi olur. Bunların başında döviz gelirleri gelir. Doğrudan ve dolaylı yollarla kamu gelirlerini artırıcı etki yapar. Benzer biçimde hem doğrudan hem de dolaylı olarak aş ve iş yaratır. Yerel ekonomilere ciddi katkılar sağlayabilir. Turizm sayesinde yaratılan işler, sadece turizm sektörünün bir parçası olmayıp aynı zamanda başta tarım sektörü olmak üzere, iletişim sektörü, sağlık sektörü ve eğitim sektörünü de kapsayabilir. Birçok turist, ev sahibi bölgenin (ülkenin) kültürünü, farklı geleneklerini ve gastronomisini deneyimlemek için seyahat eder. Bu, yerel restoranlar, alışveriş merkezleri ve mağazalar için önemli ölçüde gelir yaratabilir.

Turizm sektörünün gelişmesiyle gelirleri artan birçok ülke, altyapısını geliştirmek için ciddi yatırımlar yapmaktadır. Yeni yollar ve otoyollar, yeni havalimanları inşa etmekte; kamusal alanlarını geliştirmekte ve daha modern parklar yapmaya çalışmaktadır. Hatta sağlık turizmini teşvik etmek amacıyla yeni okullar ve hastaneler bile açmaktadırlar.

Turizm sayesinde ülkeye gelen yabancılarla yerleşikler arasında kültürel bir alışveriş doğar. Sergiler, konferanslar ve farklı sosyal ve kültürel etkinlikler genellikle yabancıları çeker. Bu işleri organize edenler kayıt ücreti alarak, hediyelik eşya satarak ve sergi alanlarına giriş ücreti alarak ciddi gelirler elde ederler. Üstelik yabancı turistlerin, ev sahibi ülkeye çeşitlilik ve kültürel zenginlik getirme gibi başka katkıları da olabilir. Nihayet, turizm sayesinde birçok uluslararası iş birliği, anlaşma ve ortaklıkların doğması için ortam yaratılabilir.

Sektörün bir ülke ekonomisine yapacağı bu önemli potansiyel katkılar yanında yaratabileceği çok sayıda olumsuz etkilerden söz etmek de münkündür. Her şeyden önce turizm ve turizme dayalı hizmet ekonomileri öncelikli (ve ağırlıklı) bir iktisadi yapı kurmak, kriz ve/veya pandemi zamanlarında ülke ekonomilerine yarardan çok zarar vermektedir. Kapitalist sistemin 2008 küresel krizi ile Avrupa borç krizinden ekonomileri en çok etkilenen Avrupa ülkeleri, Türkiye de dahil olmak üzere, önemli turizm merkezleri İspanya, Portekiz, Yunanistan ve kısmen de olsa İtalya olmuştur. Ayrıca, sektörün yarattığı işlerin mevsimlik olması, çok düşük ücret ödenmesi, birçok çalışanın sosyal güvenlikten yoksun olması ciddi iktisadi ve sosyal sorunlar yaratmaktadır. Turizm gelirlerinden aslan payını alanların ulusal ve/veya uluslararası turizm şirketleri olması nedeniyle, yerel şirketlerin turizm gelirlerinde elde ettikleri paylar sürekli azalmaktadır. Daha fazla turistik kapasite yaratma uğruna, tarım alanları ve doğa tahrip edilmekte; aşırı kalabalıklar, trafik yoğunluğu ve hava kirliliği de işin cabası olmaktadır.  Sevgili Meslektaşım ve eski doktora öğrencim, Düzce Üniversitesi öğretim üyesi Sayın Doç. Dr. Mustafa Kırca ile yaptığımız iki uluslararası çalışmada[i] göstermeye çalıştığımız gibi, turizmin ülkemizde şehirler bazında ciddi bir biçimde istihdamı azaltıcı; buna karşılık yerel fiyatları artırıcı etkileri olduğunu unutmamamız gerekmektedir.

Turizm, Türkiye’nin en dinamik ve en hızlı büyüyen ekonomik sektörlerinden biridir. Türkiye dünyanın en fazla turist alan 6., Avrupa’nın en fazla turist alan 4. ülkesi konumunda. Kronik ve yapısal sorunlarımızdan cari açığın (döviz açığı) finanse edilmesinde en önemli sektörlerden biridir. OECD verilerine göre, 2018 yılında, doğrudan 2,2 milyon kişiyi istihdam ederek toplam istihdamın %7,7'sini oluşturmuştur. 2019 yılında 34,5 milyar ABD dolarlık toplam turizm geliri ile sektör, Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH)'nın yaklaşık %3,9’ını oluştururken, 2020 yılında sektörün  toplam geliri 12,1 milyar ABD dolarına ve sektör gelirlerinin GSYİH’daki payı da %1,7'e düşmüştür. 2019 yılında 51,9 milyon olan ziyaretçi sayısı 2020 yılında azalarak 15,8 milyon olmuştur. Temelde Covid-19 nedeniyle ortaya çıkan bu önemli azalmalar turizme ve turizme dayalı hizmet sektörlerine ağırlık veren bir iktisadi yapı oluşturmanın ne kadar riskli olduğunu gözler önüne sermektedir. Özellikle son yıllarda gelen turist sayısındaki artışa karşılık, gelen turistlerin yaptıkları harcamaların artmaması sektörün önündeki en önemli sorunlardandır. İzleyen grafik 2002 ile 2020 yılları arasında toplam turizm gelirlerinin seyrini göstermektedir.

Kaynak: TÜİK

2019 yılında rekor kırarak 34,5 milyar ABD dolarına ulaşan turizm gelirleri, pandeminin etkisiyle 2020 yılında % 65,1 oranında azalarak yaklaşık 12,1 milyar ABD doları olmuştur. Aynı azalma eğilimi, aylık olarak hem gelirlerde hem ziyaretçi sayısında (izleyen ilk grafik); üç aylık olarak da hem gelirlerde hem ziyaretçi sayısında ve hem de ortalama geceleme sayısında gözlenmektedir (izleyen ikinci grafik).

Kaynak:TÜİK

Kaynak:TÜİK

Bizi asıl kaygılandırması gereken ve bir anlamda da neden “tam kapanma” kararının alınmak zorunda kalındığını gösteren gelişmeler, izleyen iki grafik yardımıyla çok rahatlıkla anlaşılabilecektir.

Kaynak:TÜİK

Grafikten rahatlıkla görüldüğü gibi, sağlık ve marina hizmet harcamaları dışında döviz getirecek turistik harcama türleri, 2021 yılının ilk çeyreğinde (Ocak, Şubat ve Mart ayları); 2020 yılının aynı çeyreğine göre azalma göstermiştir. Harcama kalemlerindeki en fazla azalma,  % 79,5 ile spor, eğitim ve kültür harcamalarında ortaya çıkmıştır. Bunu % 71,04 ile paket tur harcamaları (ülkemize kalan pay) ve % 62,39 ile de tur hizmetleri izlemiştir. Görüldüğü gibi, azalan harcama türlerinin gerçekleştiği hizmetler oldukça emek yoğun hizmetlerdir. Bu nedenle, bu azalmalar çok sayıda yurttaşımızın işsiz, gelirsiz ve aşsız kalmasına neden olacaktır.  Bu hizmetlerde çalışanların çoğunluğunun mevsimlik çalışan olduğunu ve büyük oranda güvencesiz çalıştığını anımsadığımızda ortaya çıkan iş ve gelir kayıplarının yaratacağı iktisadi ve sosyal sorunların boyutunu kestirmek çok da zor olmayacaktır. Ülkeyi yönetenler açısından asıl kaygı ise bir sonraki grafikte görülen gelişmelerdir. İzleyen grafik toplam turizm gelirleri ile ülkemizin en önemli kronik ve yapısal sorunlarından biri olan cari açığın (döviz açığı) 2002 ile 2021 yılı ilk çeyreği arasında gelişimini göstermektedir.

 Kaynak:TÜİK ve TCMB

Grafikten çıkarılması gereken en önemli sonuç, pandemi ile birlikte, turizm gelirlerinin cari açığı azaltmadaki katkısının giderek azalmasıdır. Bu gelişme, her fırsatta pandemiyle birlikte uluslararası tedarik zincirlerinde önemli roller üstlenme ‘hevesi’ ile pandemiyi ‘fırsata’ çevirme iddiasında olan yöneticilerimiz için çok büyük bir olumsuzluk riski taşımaktadır. Sanayimizin aşırı ithalat bağımlılığı nedeniyle, üretmek ve mal ihraç etmek için ithal etmekten başka seçeneği olmayan ülkemizde, artacak ithalatla birlikte cari açığımız da artacaktır. Öte yandan, 2021’de ödenmesi gereken 191 milyar ABD dolarına yakın dış borç geri ödemesi ile yaklaşık 30 milyar dolarlık gayri safi yurt dışı finansman ihtiyacının nasıl karşılanacağı belirli değildir. Bu nedenle, teamüllere uymayan bir biçimde ve gereksiz yere elden çıkarılan uluslararası rezervler  nedeniyle döviz gereksinimimizin arttığı ve artacağı bir dönemde; turizm gelirlerini de riske etmemek için kapanma kararı alındı. Anlaşılan turizm sektörü, “altın yumurtlayan tavuk” konumunda şu an! Tavuğun altın mı yoksa daha fazla Korona mı yumurtlayacağını hep birlikte göreceğiz!

* Siz değerli okurlarımız bu yazıyı Mayıs ayının ilk haftasında okuyacak olsanız da, ben yazıyı 1 Mayıs günü kaleme alıyorum. Bu vesileyle, işçi sınıfının 1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününü kutlarım. Yaşasın 1 Mayıs!

 


[i] Kırca, Mustafa ve Mustafa Özer (2020); ‘The Impact of Tourism Demand on Regional Inflation in Turkey’, J. Geogr. Inst. Cvijic. 2020, 70(3); pp. 241–254. ve Kırca, Mustafa ve Mustafa Özer (2021); ‘The effects of tourism demand on regional sectoral employment in Turkey’, Regional Statistics, Vol. 11. No. 1. pp. 1-32.